Mehmet Necati GÜNGÖR Geçen gün bir Tv sitesinde Nazilli Basma fabrikasının düşürüldüğü hali göz yaşları içinde izledim. Yaşlılıktan diyemeyeceğim. Çaresizliğimden ve hır...

Mehmet Necati GÜNGÖR Geçen gün bir Tv sitesinde Nazilli Basma fabrikasının düşürüldüğü hali göz yaşları içinde izledim. Yaşlılıktan diyemeyeceğim. Çaresizliğimden ve hırsımdan! Akıllarınca, eserlerini yok ederek izini ve cismini silmek istiyorlar. Silemezsin, geri çekil! O’nun ismi mücevher taşa yazıldı. Bu ülkenin çoluk çocuğunun, erkeğinin kadınının, yaşlısının gencinin yüreklerine nakış nakış işlendi. Gücen yetmez O’nu silmeye. Sen yıksan da, kazmayı vursan da o eserleri yok edemezsin. O da hafızalarda duruyor. Hafızaları silecek kadar gücün var mı ki? Bu ülkenin gençleri ve kadınları var. Onlar senin ham hayallerini öylesine yıkarlar, öylesine yok ederler ki şaşırıp kalırsın. Bizim güvendiğimiz dağlar, bu dağlar. Siz, neyinize güveniyorsunuz ki, 84 milyonun hissiyatını yok etmek istiyorsunuz? Edemeyeceksiniz. Gün gelecek, devran dönecek, yıktığınız o kalaslar sizin üstünüzden yeniden ayağa kaldırılacak. Nazilli’deki o eser ve diğerleri işledikçe, Sizler susacaksınız. Zaman her şeyin ilacıdır. “Zamanın silemeyeceği hatıra, ölümün dindiremeyeceği ihanet yoktur.” Siz, ızdırabı ihanete döndürme çabanızda yol almaya çalışırken, ihanetin kementi boğazınıza sarılıp sizi nefessiz bırakacak bre gafiller. Mücevherdeki ismi mi sileceksiniz? Gönüllerdeki o güzel nakışı mı yok edeceksiniz? İkinci adamın tabiriyle: “Hadi canım sende….” Silemezsin, geri çekil. Kendi karanlık delhizinde sonunu bekle! Zevalin yakındır!