Bir önceki yazıda “söz savunmanın” demiş, yaklaşan tehlikeye işaret etmiştim. Rakibin oyun stilini ve kilit oyuncularını da sıralamıştım. O nedenle cuma gecesi ortaya çıkan mağlubiyet sürpriz olmasa da bu kadar farklı skoru ben de tahmin edemezdim.
Galatasaray ve İstanbulspor deplasmanlarının ardından, kabusun büyüğünü evinde yaşadı Ankaragücü taraftarı. Futbolda yenmek de yenilmek de var ama bu kadarı fazla. Söylenmesi gerekeni sona bırakmadan, en başta söylemek lazım: Bu takımın kadro kalitesi neredeyse her pozisyonda yetersiz.
Pedrinho, Tasos, Radakovic Süper Lig seviyesinin altında kalmaya devam ediyor. Verim alınamayan Macheda ve Bajic, gözden düşen Djokanovic ile de devre arasında yollar ayrılırsa sürpriz olmaz. Hanousek bu listeye eklense, sanıyorum ona da kimse itiraz etmez. Bu noktada ciddi mesele ise devam eden sözleşmeleri ve mali yükümlülükleri.
Ve Türk futbolcular… İlk 11’de zaten üç ya da dört yerli sahaya çıkıyor. Efkan Bekiroğlu takımın en çok gol atan ismi olmasına rağmen beklenen tempodan çok uzak. Keza Hayrullah Bilazer beklentiyi karşılayamayanların başında geliyor. Kaptan Tolga Ciğerci ise tam anlamıyla “idare-i maslahat” seviyesinde.
Orta saha yumuşak, savunma yok hükmünde olunca, maçın ilk dakikasından itibaren Antalyaspor adeta elini kolunu sallayarak geldi Ankaragücü kalesine. Sarı lacivertliler ilk yarı hiçbir şey üretemedi, bir şut bile çekemedi. Konuk takım o kadar üstündü ki skorun iki farkta kalması bile mucizeydi.
İkinci yarı başında nabız atmaya başlar gibiydi ama aslında rakip geri çekilmişti. Ankaragücü’nün hatalar zincirini yine yakalayıp, hiç zorlanmadan farkı dörde çıkardılar. Günün sonunda kırmızı beyazlılar sezonun en iyi futbolunu sergilerken, Güçlüler milli araya bunalımda giren taraf oldu. Bakalım iki haftalık mini kampın dönüşü nasıl olacak? Teknik kadro hangi radikal kararları alacak? Bekleyip göreceğiz.
Şapkayı öne koyup, düşünme zamanı
Murat Gürgen
Yorumlar