Şükrü KARAMAN
Kim ne derse desin, asbest yüklü askeri geminin Türkiye’ye girişinin yasaklanması, tepkilerini günlerce yılmadan ortaya koyan çevre örgütleri ve doğanın koru...
Şükrü KARAMAN
Kim ne derse desin, asbest yüklü askeri geminin Türkiye’ye girişinin yasaklanması, tepkilerini günlerce yılmadan ortaya koyan çevre örgütleri ve doğanın korunmasına duyarlı insanların zaferidir.
Brezilya’dan 39 gün önce yola çıkan geminin taşıdığı asbestten ötürü İzmir’e sokulmaması amacıyla eylem yapan, Aliağa’da söküm
tersanesi önünde günlerce nöbet tutan çevreciler ve İzmirliler sonunda kazandı.
Kamuoyunda “ölüm gemisi” olarak nitelendirilen 600 ton asbest yüklü Brezilya Donanması’na ait Nae Sao Paulo uçak gemisinin sökülmek için geleceği İzmir- Aliağa’ya girişi engellendi. Bakanlığın önceden alması gereken geciken doğru kararıyla İzmir ve Türkiye felaketin eşiğinden döndü. Toprağı, suyu kirletecek, insanların zehir solumasına yol açacak felaket önlendi. Kanser hastalığının baş nedenlerinden biri olan asbestin akrep gibi yayacağı zehir etkin mücadele ile püskürtüldü.
Daha önce gemide 9 ton asbest bulunduğunu ve risk taşımadığını açıklayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, tepkilerin artması üzerine geri adım attı ve geminin Türkiye’ye girişinin yasaklandığını duyurdu.
Bakanlık, gemi söküm haberinin yayılması üzerine kamuoyu tepkisini “ölçümler yapıldı, gemide riskli durum yok” diye geçiştirmeye çalıştı.
Lakin tehlikenin ciddiyeti istenilen belgelerin Brezilya tarafından bakanlığa sunulamaması üzerine ortaya çıktı. Oysa çevre örgütlerinin sesine kulak verilseydi böylesine gerginlik hiç yaşanmayacaktı.
Dünya’da salt Hindistan ile Aliağa’da bulunan asbestli gemi söküm tersaneleri parçalanma sırasında zehir üretim deposuna dönüşüyor.
Hem işçiyi hem yöre insanını hem de yeşil doğayı vuruyor. O tersanelerden yayılan zehrin olumsuz etkisi yıllar sonra çeşitli hastalık olarak görülüyor. Diğer ülkelerde böylesine korkunç tersanelerin bulunmaması aslında tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Ayrıca tersanelerde iş güvenliğine aykırı çalışma biçimleri iş cinayetlerine yol açarak emekçileri yaşamdan koparıyor.
Sağlığı ve doğayı korumak, yaşam hakkına sahip çıkmak toplumların vazgeçilmez ilkesidir. Ne ki kimi ülkeler bu kurala sıkı sıkıya uyarken kimi ülkeler görmezden geliyor. Bugünlerde yaşadığımız kavurucu aşırı sıcak hava, kuraklık, giderek tükenen su kaynakları ve azalan yeşilin sebebi doğa kıyımları ve buna olanak sağlayan iflah olmaz tutumlardır.
Dünyanın birçok yerinde su sorunları yaşanıyor. Her gün bir kuraklık haberi duyuluyor. Nehirler çekiliyor, göller kuruyor, tarım alanları üretkenliğini yitiriyor, gıdaya ulaşım zorlaşıyor. Ormanlar yanıyor, buralarda yaşayan canlı türleri yuvalarını yitiriyor. İnsanlar kendi eli ile oluşturduğu küresel ısınmanın olumsuzluğunu yıllar sonra acı şekilde yaşıyor ve görüyor.
Bu hoyratlık sürerse “Bunlar daha iyi günlerimiz” demeden edemiyoruz. Salt çevrecilerin değil, tüm insanların ve dünyanın temel görevidir doğayı korumak.
İşte bu nedenle İzmir halkı ile çevre örgütlerinin asbest yüklü gemiye karşı kazandıkları zafer çok anlamlı ve övgüye değer.