Şükrü KARAMAN Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı kiracı -ev sahibi anlaşmazlığını artırdı. Yurt genelinde bugüne dek görülmemiş kiracı-ev sahibi ilişkisi yaşanıyor. Yıllar önce...

Şükrü KARAMAN Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı kiracı -ev sahibi anlaşmazlığını artırdı. Yurt genelinde bugüne dek görülmemiş kiracı-ev sahibi ilişkisi yaşanıyor. Yıllar önce kiralanan konut fiyatlarının günün koşullarında yetersiz kalması uzlaşmazlığı doruğa taşıdı. Tahliye davaları her geçen gün artıyor. Kira ederlerinin satın alma gücü karşısındaki yetersizliği yüksek zam talebine yol açıyor. Çok önceden kiraladığı konutunun fiyatına makul ölçüde zam yapılmasını isteyen kadar rekor düzeyde artış talep eden de var. 3 bin liralık kira bedelinin 15-25 bin liraya yükseltilmesini şart koşanlar bile mevcut. Oysa kirada oturanların çoğunluğu dar ve sabit gelirli memur, işçi ve emekli. Bunu dikkate almayan ev sahipleri fahiş zam isteyebiliyorlar. Kiralık konutundan gelen para ile geçimini sağlayanları göz ardı etmemek gerekiyor. Tek geliri o ise yetersiz kiraları artırmak istemeleri son derece doğal. Lakin yüzde 300’e varan artış istemek vicdana sığmaz. Ev sahibi kadar kiracının da ekonomik durumu gözetilerek orta yol bulunmalı. Anlaşmazlıkların çoğalması üzerine siyasi irade kira zammını yüzde 25 ile sınırlamak için çalışma başlattı. Halen yürürlükte olan ve temmuzda sona erecek kiralara yüzde 25 zam öngören mevzuatın devamına ilişkin düzenlemenin seçimin ardından hayata geçirileceği açıklandı. Ancak 2-3 bin lira gibi son derece absürd kiraya yapılacak artışın bu oranla sınırlanması adil olmaz. Düzenleme çıkarılırken bu ayrıntıyı dikkate almakta yarar var. Ev sahipleri kiracıyı çıkarmak için çeşitli yöntemlere başvururken, kiracı da yasal haklarını kullanarak direniyor. Mahkemeler tahliye davaları ile dolup taşıyor. Ev sahipleri kiracıyı çıkarmak için en çok “Oğlum evlenecek, yurt dışından kızım gelecek, evi yıkacağım” gibi gerekçeleri öne sürüyor. Çıkmak istemeyenlere rekor kira artışları dayatılıyor. Emlak uzmanları, binada tadilat ve yıkımın tahliye gerekçesi olabileceğini vurgulayarak, bunun kiracıya önceden bildirilmesi gerektiğini belirtiyor. Mahkemelerde bugünlerde en çok görülen dava kuşkusuz tahliyeye ilişkin olanı. Kira tespiti ve tahliye davaları 2-3 yıldan önce sonuçlanmıyor. Bu nedenle taraflar bir şekilde uzlaşmaya çalışıyor. Kiracı veya mal sahibi tahliye için ya belli süre bedelsiz kirada kalma ve sonra evi boşatma ya da belli bedel karşılığında tahliye gibi yöntemlerle anlaşma sağlanıyor. Ev sahibi- kiracı anlaşmazlığında ve fahiş kira talebinde konut açığı önemli etken. Türkiye’de her yıl 1 milyon civarında yeni konuta gereksinim var. Maliyetlerdeki artıştan ötürü gerekli sunum yapılamıyor. Ayrıca satılık konutların fiyatı aşırı yüksek. Kiralık ev bulabilmek olası değil. Uzun süren davalardan ötürü mal sahipleri evini artık kiraya vermeyerek boş tutuyor. Zira satmak isteyen açısından kiracı engel olarak görülüyor. Her geçen gün artan kiracı-ev sahibi anlaşamazlığı bu koşullarda süreceğe benziyor. Yeni yapılarla ihtiyaç giderilir ve fiyatlar düşerse bir ölçüde önlenebilir. Yasal düzenlemede kiracı kadar tek geliri olan ev sahipleri de gözetilmeli.