Yeşilin egemen olduğu Karadeniz, göğü delen çok katlı binalara, betonlaşmaya  esir düşüyor. Yerel yönetimlerin duyarsızlığından ötürü dünyanın imrendiği Karadeniz’in yeşili ve göz alıcı bitki örtüsü giderek azalıyor.  Ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Karadeniz’in kıyısını çok katlı gözleri tırmalayan ucube binalar kuşatıyor.

Şükrü Karaman

Fındık bahçeleri müteahhitlerin aşırı kazanma hırsından ötürü yok olmaya  evriliyor. Ürünü yeteri değer görmeyen fındık üreticileri kısa yoldan para kazanmak için müteahhitlerle anlaşarak göz bebeği bahçelerinin çok katlı apartmanlara, sitelere dönüştürülmesine izin veriyor.    

20-30 yıl öncesine kadar bakir yapıya sahip, mavi ile yeşilin harmanlandığı bölgeye, göğü delen binalar konduruluyor. Karadeniz’deki doğa kıyımına göğü delen binalara onay ve ruhsat veren belediyeler katkı sağlıyor.

Ülke genelindeki inşaatlaşmadan büyüleyici bölge de payını oldukça alıyor, yeşil doğanın böğrünü ucube binalar istila ediyor. Son yıllarda turizmin parlayan yıldızı Karadeniz, göze hoş görünmeyen çirkin yapılaşmanın yanı sıra çevre kirliliğine de teslim oluyor. Siyanürle altın arama çalışmaları, taş ocakları,  içme suyunu kirleten çöplükler, denizlere kurulan balık çiftlikleri bölgenin yeşili ve mavisini  kıyıma uğratıyor. Doğa cinayetine para ve rant uğruna göz yumuluyor. Ama bilmedikleri şey,  yok olan görkemli güzelliğin bir daha bulunamayacağı. 

Keşke Karadeniz’in o güzelim özgün yapısı korunsa, çok katlı binalar yerine az katlıları yapılsa. İnanın bölge cazibesini daha da artıracak,daha fazla turist çekecek.

Samsun’dan başlayıp Hopa’ya değin uzanan kıyı kesiminde alabildiğine göğe yükselen apartmanlar bölgeyi boydan boya betonlarla kuşatmış. Sadece kıyılar  değil, güzelliği ile dillere destan yaylalara da rant uğruna kıyılmış. Horon tepilen yaylalar özgün doğasını yitirmeye başlamış. Sahil kesimi kadar olmasa da oksijen deposu yaylalar betona teslim olmaya başlamış.  Bölgenin en çok turist çeken, ilgi odağındaki Ayder Yaylası ile Uzungöl, felaket denilecek cinsten beton binalarla kuşatılmış. 

Yayla turizminin artması ile birlikte buralarda ticari amaçlı yatırımlar, yapılar her yıl giderek artıyor, yeşilin yerini beton yığınları alıyor. Tehlikenin büyüklüğünü fark eden Çamlıhemşin Belediyesi Ayder’de kaçak binalar için yıkım kararı alarak, ilk neşteri atmıştı. Ancak doğayı tahrip edenler şiddetle direndi yıkımlara. Sanki babalarının malıymış gibi ucube binaları bir gecede kondurup, haksız kazanç ediniyorlar kamu malından. Halkın gezebileceği, soluklanacağı görkemli doğayı aşırı kazanma hırslarına kurban ediyorlar. Hoşgörü gösterilmemeli acımasız doğa katillerine.   

Ayder’in yanı sıra her isteyene yapı ruhsatı veren  çağ dışı anlayış turizmin göz bebeği Uzungöl’ü de bitirme aşamasına getirmiş. Betonlaşmış o güzel gölün kenarı ve tepeleri. Yıllar önce çekilen fotoğrafla günümüzdeki görünümü karşılaştırıldığında çirkinlik, vahşi kıyım net olarak saptanıyor.  

Artık bu yanlışa, yeşilin katledilmesine, doğa cinayetine “dur” denilmeli. Görkemli doğanın karşı karşıya kaldığı tehlike sadece Ayder, Uzungöl ile sınırlı değil.  Karadeniz’in diğer yaylalarında da aynı tehlike söz konusu.

Fazla turist gelsin diye talana, ranta hiç gerek yok. Yeşile, doğaya zarar vermeden, yok etmeden de tesisler, yatırımlar yapılabilir, turist gelebilir.Yeter ki belediyeler yasaları eksiksiz uygulansın, hiç kimseye ve kuruluşa ödün vermesin.  
Böyle devam ederse kısa süre sonra kıyısı ile yaylaları ile yeşil Karadeniz Bodrum gibi beton yığınına dönüşürse şaşırmayın. Aslında dönüşmeye başlamış bile. Karadeniz’deki kıyıma, kirlenmeye, beton yığınına son verilmeli. Yeşili ve mavisi ile dünyanın sayılı bölgeleri arasında yer alan Karadeniz’i  öldürmeyelim, hep birlikte sahip çıkalım. Çünkü başka Karadeniz yok.