Mehmet Necati GÜNGÖR Siyaset, halkı sevmek, kendini halka adamak sanatıdır. Bu sanatın en iyi uygulayıcılarını günümüzde de görüyoruz. Bu isimlerden biri de Şanlıurfa mi...

Mehmet Necati GÜNGÖR Siyaset, halkı sevmek, kendini halka adamak sanatıdır. Bu sanatın en iyi uygulayıcılarını günümüzde de görüyoruz. Bu isimlerden biri de Şanlıurfa milletvekili Eşref Fakıbaba’dır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu’dur. Siyaseti siyaset için yapmak, öncelikle dürüst olmayı, paraya pula tamahı olmamayı gerektirir. Bunlardan birisi de rahmetli babamdı. Önce Demokrat Parti’nin, sonra devamı olan Adalet Partisi’nin Merkez İlçe Başkanlığı görevine 20 yıl boyunca seçimle gelen, hiçbir genel kurulda seçim kaybetmeyen bir taşra politikacısıydı benim babam. Partideki son görevi il başkanlığı oldu. Bir askeri darbeyle onu da elinden aldılar. Evimizin önünde her sabah 50-60 kişi toplanırdı. Babamın önlerine düşmesini beklerlerdi. Babam, o kalabalığın önüne düşer, kimilerini hastaneye, kimilerini devlet dairelerindeki işleri için ilgili dairelere götürür, işlerinin çözümlerine yardımcı olurdu. Bu, yıllar yılı böyle devam etti. Hiç yüksünmedi, hiç para pul düşünmedi. Çok maddi zorlukları oldu ama, dürüstlükten asla taviz vermedi. Bir keresinde, seçim öncesinde evimize sabah saatinde bir milletvekili geldi. Yeniden seçilmek istiyordu. Babamın partideki ağırlığını çok iyi biliyor olmalıydı ki, bir deste paraya sehpanın üstüne koyup, seçilmesi için yardım istedi. Geri çekildim, babamın nasıl hareket edeceğini merak etmiştim. Babam o milletvekiline “falanca bey, bana namussuzluk teklif ediyorsunuz, yapmayın. Şunu iyi bilin ki o seçimi kazanmanız mümkün değil. Ben de size oy vermeyeceğim. Paranızı cebinize koyun ve bu sevdadan vazgeçin.” dedi. Seçimler oldu, o zat bir daha milletvekili olamadığı gibi, o güne kadar biriktirdiği tüm parasını belki de bu uğurda harcamıştı. Gelip, babama teşekkür ettiğini hatırlıyorum. Ben, halka hizmet etmenin zevkini ve dürüstlüğü babamdan öğrendim. Siyasette halka hizmet edenleri, dürüst olanları çok sevdiğim içindir ki, yıllardır karşı cephede bulunduğum CHP’ye, liderinin doğruluğundan, dürüstlüğünden ötürü oy vermeye başladım. Kimileri babamın kemiklerini sızlattığımı bile söylediler şakayla. Ben o kanaatte olmadım hiçbir zaman. Biliyordum ki, rahmetli babam sağ olsaydı yaptıklarıma ses çıkarmaz, suskun kalarak duruşumu onaylardı. Şanlıurfa milletvekili sayın Fakıbaba’yı çok iyi anlıyorum. Bir siyasetçinin ilinde, seçim çevresinde bu kadar sevilmesini başka türlü izah etmek mümkün değil. Fakıbaba’da rahmetli babamı görüyor, O’nu da gıyaben sevip taktir ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’na da coşkun bir sevgi ile bağlılığımı, O’nun dürüstlüğüne, sözünün doğruluğuna ve halka hizmette samimi olan duruşuna bağlıyorum. Yıllarca merkez sağ partilerine oy verdim. Hiç bir pişmanlığım yok. Onlar da bu ülkeye güzel hizmetlerde bulundular. Ama, şimdi “CHP zamanı”, “sosyal demokrasiye geçme zamanı”, “fakirin fukaranın yanında olma zamanı” diyor, başka da bir şey demiyorum.