Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Özgür Özel arasında gerçekleştirilen ikinci görüşmeden yoksul emekli, dul ve yetim ile asgari ücretliye müjde gelmedi.

Şükrü Karaman

Zira Özgür Özel’in “en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine yükseltilmesi ve asgari ücretliye temmuzda ara zam yapılmasına” yönelik talebine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ekonomide popülizme müsaade etmeyeceğiz. Enflasyonu düşürmek için açıkladığımız ekonomi programına sadık kalacağız. Arzu edersiniz Hazine ve Maliye Bakanı sizi bilgilendirir” yanıtı milyonların  hevesini kursağında bıraktı.  Erdoğan’ın yanıtını temmuzda asgari ücrette artış olmayacağını, en düşük emekli aylığının bırakın asgari ücret düzeyine çıkarılmasını ek zam bile yapılmayacağının işareti olarak okumak yanlış olmaz. Oysa çok da umutlu idi bayramı buruk geçirecek dar ve sabit gelirli kitle.

Hükümetin geçtiğimiz günlerde açıkladığı tasarruf paketi ve sıkı para politikasının bedelini aylık ve maaşlarına ara zam yapılmayarak yine milyonlarca garibanın ödeyeceği belli. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekibi yüksek enflasyonun önemli sebeplerinden birini memur, işçi ve emekliye verilecek artış olarak değerlendiriyor. Yani ne kadar düşük zam verilirse sevinecek, sanki yüksek enflasyon gerileyecek.

Oysa tasarruf edecek, kemer sıkacak kitle memur, işçi, emekli, esnaf, çiftçi, dul ve yetim değil, Kur Korumalı Mevduat ile varlığını bir gecede katlayanlardır. Kamuda tasarrufa ne denli uyuluyor, uygulanıyor? O da bilinmiyor.

Ülke nüfusunun sadece beşte biri (17 milyon 200 bin kişi) Avrupa düzeyinde yaşamını sürdürüyor. Halkın yüzde 20’si (17 milyon 200 bin kişi) açlık sınırında, yüzde 40’ı (34 milyon 400 bin kişi) yoksul ve çok zor koşullarda yaşıyor, yüzde 20’si (17 milyon 200 bin kişi) kendi yağı ile kavruluyor. Nüfusun yüzde 20’sini oluşturan 17 milyon 200 bin varsıl kitle yüksek enflasyondan ve hayat pahalılığından etkilenmiyor. İktidar medyasının övünerek “bayramda oteller dolu, her akşam lüks lokantalarda yer bulmak olanaksız” manşetli haberler tuzu kurulardan oluşuyor. Mevcut ekonomik sistemden ötürü daha da zenginleşiyor hali vakti yerinde olanlar. 

Diğer yanda ise 10 bin TL tutarında en düşük aylıkla geçinmeye çalışan emekli, 17 bin TL ücretle ay sonunu getirmeye çalışan asgari ücretli ile daha yoksul olan dul, yetim, müşteri yokluğundan kepenk indirmeyi düşünen esnaf ve yetiştirdiği ürün para etmeyerek tarlasında çürümeye bırakan milyonlarca gariban var. Ülkenin ekonomik tablosu böyle iken hala iktisaden geri kalmış  kitleden özveri ve sabır isteniyor, zam talepleri “popülizm” olarak değerlendiriliyor.
3 bin TL ikramiye ile bayramını geçirecek,  kurban kesemeyen emekli, dul ve yetim yetersiz gelirden ötürü çocuklarından utanarak para istiyor. Elbette çocukları o parayı esirgemeyecek onlardan. Neden insanca yaşanabilir gelire sahip olmasınlar, Avrupalı emekliler gibi yaşamasınlar? Evet lokantalar, oteller, AVM’ler dolu ama kimler gidebiliyor oralara? İşçiler, emekliler, dar gelirli yurttaşlar lüks lokantalara, eğlence yerlerine, tatil bölgelerine gidip tatil yapabiliyor mu? 

Parasızlıktan sıcak yaz günlerini tatil bölgeleri  yerine semt parklarında geçiren emekliden sabır ve özveri isteyenler öncelikle bunu sorgulamalı.