Şükrü KARAMAN
Türkiye nüfusu giderek yaşlanıyor ve en yüksek yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasında orta sıralarda yer alıyor.
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı ver...
Şükrü KARAMAN
Türkiye nüfusu giderek yaşlanıyor ve en yüksek yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasında orta sıralarda yer alıyor.
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı verilerine göre Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 5 yılda yüzde 22.6 artarak 8 milyon 451 bin 669 kişiye ulaştı. Yaşlı kişi sayısının toplam nüfus içindeki oranı yüzde 9.9’a yükseldi. Yani yüzde 10 oranında yaşlı nüfusa sahibiz.
Aslında günümüzde 70 yaş ve üzerindekilerin yaşlı sayılmaları dünyada tartışılıyor. Aynı değerlendirmelerin ülkemizde de yapılması kaçınılmaz. Zira dünyada ve Türkiye’de ortalama yaşam süresi giderek uzuyor.
Yaşlı nüfus oranının genel nüfus içinde yüzde 10’a yakın olması ve yaşlı sayısının giderek artmasına karşın, toplam nüfus içindeki payının düşük oranda kalmasından ötürü Türkiye şimdilik “genç ülke” konumunda. İleri yıllarda daha yaşlanacağı kesin.
Siyasetçiler bu nedenle sürekli genç nüfus artışının önemine dikkat çekiyor. Ne ki artışla birlikte gençlerin iş, aş, eğitim ve gelir sorunu ile işsizlik oranı da yükseliyor. Genç nüfus artışına koşut istihdam olanakları yaygınlaşmıyorsa o toplumun büyümesi sağlıklı olmuyor, işsizler ordusu füze gibi fırlıyor.
Ülkemizde her yıl “18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası”nda çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Ailelerinden ırak yaşamını sürdüren eli öpülesi büyüklerimiz bu etkinliklerle hatırlanıyor. Yılın belirli günleri ve bayramlar olmasa yaşlılarımızı kime anımsamayacak, ziyaret edip gönüllerini bile almayacak.
Bireycilik, para pul hırsı, açgözlülük insani duyguları çoktan solladı. Temel değerler, gelenekler, akraba bağlılıkları iyiden iyiye yok oldu. “Yaş yetmiş, iş bitmiş” gibi son derece aşağılık söylem kanıksandı toplumda. Yaşlılara ilginin azalması, unutulması, onlara karşı saygısız tavırlarda bulunulması bir anlamda yozlaşmanın kanıtı.
Yaşamın sonbaharı olarak nitelendirilen yaşlılık dönemini eşi, çocuk ve torunlarıyla huzurlu, mutlu geçirmek her insanın temel isteği. Lakin herkes için gerçekleşmiyor. Kimileri ailelerinden ayrı huzurevlerinde, kimileri gözlerden ırak birilerinin yardımına muhtaç halde yaşamlarını sürdürebiliyor.
Yaşlılık hayatın çok özel dönemidir. Bu yaştaki insanlar alıngan ve çekingen oldukları kadar duygusaldır. Aranmayı, hatırlanmayı, sevgi ve saygı görülmeyi doğal olarak beklerler. Aile bireyleri kadar toplum tarafından da hoşgörü gösterilmesini isterler. Sosyal devletin temel görevlerinden biri de yardıma gereksinim duyan büyüklere sahip çıkmak ve korumaktır.
Onlar, aile ve toplum bireylerinin yetişmesine katkı sağlayan, geçmiş ile bugün arasında bağ kuran, unutulmayacak değerli büyüklerdir. Kıyıda köşede gözden ırak yaşam sürdürmeyi değil, her daim saygı ve sevgi gösterilmeyi hak ediyorlar.
Gençlerin iş sahibi olabildiği, yaşlıların itibar ve sevgi gördüğü her toplum mutlu ve huzurlu olur.