Artun TALAY
İki genç deniz kenarında bir vadede oturuyorlar.
Dikkatleri cep telefonunda, denize bir kere bile dönüp bakmıyorlar.
Baktıkları görseller içinde olimpik spor dalları...
Artun TALAY
İki genç deniz kenarında bir vadede oturuyorlar.
Dikkatleri cep telefonunda, denize bir kere bile dönüp bakmıyorlar.
Baktıkları görseller içinde olimpik spor dalları yok ama profesyonel spor var. Profesyonel spor , eğlence, algı ve imaj üzerinden birbirine benzer gençler üretiyor.
Gazete , radyo , televizyon ve internet editörleri multimedyayı oluşturuyorlar. Multimedya olimpik spor dallarını gölgede bırakırken, profesyonel spor dallarını görünürde tutuyor.
Bu arada olimpik spor dalları popüler istem dışında kaldıklarından gölgede bırakılıyorlar.
Sporda ticarileşme için birkaç örnek vermek istiyorum. Ticarileşme 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunlarının organizasyonunun özel sektöre verilmesiyle tırmanmıştır.
Seul Olimpiyatlarında ise elde edilen toplam reklam geliri 550 milyon dolardır.
1988 Seul Olimpiyatlarında atletizm yarışmalarının saati ABD’lilerin izleyebilmesi için değiştirilmiş I.O.C tarafından 237 finalin 119’u Amerikan televizyonlarının prime-time’ına denk düşecek şekilde sporcuların hiç de alışık olmadıkları bir saat dilimi 19-14 arasına kaydırılmıştır.
1992 Barcelona Olimpiyat oyunları için CBS Televizyon 409 milyon dolar yayın hakkı ödemiştir.
Aralarda daha fazla reklam alınması amacıyla basketbol oyunu 10’ar dakikadan dört periyoda çıkarılmıştır.
Futbol 25’er dakikalık dört periyot önerisi beklemeye alınmıştır.
Sporun ticarileşmesiyle ilgili başka örnek ise, 1988 Calgary Kış Olimpiyat Oyunları sırasında ,ABS televizyonu ABD Sovyetler Birliği buz hokeyi maçı karşısında 3-0 yenik duruma düştüğünde yayını kesmiştir. Durum 3-2 olupta ABD için umut ışığı doğduğunda seyirci sayısı ile buna bağlı olarak reklam gelirinin arttığı anda yayına tekrar başlamıştır.
1954 Dünya kupası İsviçre’den canlı olarak nakledildiğinde Federal Almanya’daki televizyon aygıt sayısı 11 binden 85 bine çıkmıştır.
Ne tuhaf ki insanlar bu sürece gönüllü katılmakta, serbest zamanlarının pazarlandığının farkında bile olmamaktadırlar.
Bunlar multimedya yayınlarının Uluslararası haber dengesi açısından eşitsizliklerle dolu olduğunu göstermektedir.
Olimpik spor dallarına yer veren çok az sayıda internet , gazete , televizyon ve radyo vardır.
Olimpik spor dalları yolunu kaybetmiştir. Doğru yol ancak kaybolduktan sonra bulunur.
Olimpik aile , profesyonel Spor dallarının yaptığını yapamıyor ve bu kabul edilemez durumu yaşıyor. İnsanlara ulaşamıyor ve dokunamıyor.
Kurban rolüyle bunu yaşamaya devam ediyor. Kabul edişin devreye girmesiyle yola devam ediyor.
Olimpik aile spor konusunda insanların yaşadıkları telaş halini , ümitsizlik, kaygılarını güvende hissetme arzularını görmelidir.
Ama önce “boş sandalye”ye oturarak , kendi duygularını dinlemeli , farkındalık kazanmalı, yüzeysel ve duygusal durumlardan arınmalı çözüme giden çıkış yolunu bulmalıdır.