Yusuf Kanlı Son zamanlarda “olumlu gündem” diye yeni bir konumuz var ve en azından resmi çevrelerin beslediği medya kısmında saçmalama düzeyi azaldı gibi...

Yusuf Kanlı
Son zamanlarda “olumlu gündem” diye yeni bir konumuz var ve en azından resmi çevrelerin beslediği medya kısmında saçmalama düzeyi azaldı gibi görünse de özellikle bazı muhafazakar çevrelerde hala daha NATO’dan çıkılması, Avrupa Birliği ile yolların ayrılması, deyim yerindeyse Türkiye’nin o duvarı artık aşması gerektiği söylenip duruyor.
Derler ya, “Bekara boşanmak kolay gelir.” Bu tartışma yeni değil. Kısa zamanda da sonlanmayacak, besbelli. Bakın eylül ayının sonunda tam sekiz sene önce, 2015’de, bu sütunda aynı başlıkta bir yazım yayınlanmıştı.
Muhafazakar profesyonel “herşeyibilirler”
Enteresandır, Türkiye’de ekranlarda “herşeyibilir” bazı arkadaşlar var. Bazıları güya liberal, bazıları muhafazakar. O muhafazakar çevredekilerden yapılan yorumları eleştirdiğim o yazının geniş bir özetini paylaşıyorum.
“Çember sakalını sıvazlayarak, arada bir eski alışkanlık çapkınca bakışlar fırlatarak konuşuyordu kalemşor bir televizyon ekranında. Yeni moda oldu bu, birkaç gazeteci haberin arkasını, nasıl okunması gerektiğini inceden inceye anlatıyor izleyiciye, ‘sen düşünme kardeşim, ben senin ne algılayacağını da sana söylerim’ diyor. Bu işi ehliyetle, dirayetle yapanlar var, şapka çıkarıyorum. Bir de zaten hiçbir yerde hiçbir başarı gösterememiş, postal yalama ötesinde hayatta hiçbir başarıya imza atamamış zat-ı muhteremler var ki, sanırsın dünyayı onlar yaratmış."
Silahşor değil ama kalemşor
“Adam silahşor değil ama kalemşor. Ya birisini karakter katliamına tabi tutacak, ya da sahibinin emriyle saçma da olsa bir fikri sanki inanıyormuş gibi satacak. Kafa tın tın… Ne dediğini kendisi de anlamıyor, moralini falan bozması gerekmiyor. Bir duysa, maazallah, çok kötü olacak. Ama duymuyor.
Sıvazlayarak çember sakalını “izah” etmeye başladı kalemşor TV ekranında; niye Türkiye NATO’dan çıkmalıymış…”
NATO’dan çıkmak yeni tartışma değil
"O zaman da yazdım. NATO’dan çıkmak yeni tartışma değil. İsmet İnönü 1964 yılında kendisine Kıbrıs’a müdahale edilmesi ve bu müdahale sonucunda Rusya ile savaş çıkması durumunda Türkiye’nin yalnız kalacağı, NATO’nun yardımına gelmeyeceği gibi küstah ifadelerle dolu bir mektup yollayan Başkanı Lyndon B. Johnson'a cevabında "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur" demişti. Keza Bülent Ecevit’in Türkiye’ye Amerika'nın uyguladığı silah ambargosunu eleştirdiği bir demecinde Türkiye’nin itilip, kakılamayacağını, gerekirse “duvarı aşmaktan” çekinmeyeceğini zaman da bahse konu hep NATO ve Türkiye’nin kendi çıkarlarını terk etmesi baskısı durumunda kararlı davranacağı olmuştu.
Elbette gerekirse yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de o dünyada yerini alır. Ancak, tabii ki o adımın atılması her iki taraf açısından da hiç de kolay olmayacaktır. Hatta, gerek NATO ağa babaları ABD, İngiltere, gerekse de Türkiye, Türkiye’siz bir NATO’nun nasıl bir karşılıklı fatura doğuracağını hesaplamak zorunda olacaklardır."
Ergenlikte normal de…
2019’da yazdığım gibi, biz de gençliğimizde bir ara NATO’dan çıkılmasını falan romantik ve ideolojik takıntılarla istiyorduk elbette. Ancak, biz o zaman neredeyse çocuktuk be kardeşim. Ne dediğimizin çok da farkında değildik. Çember sakallı arkadaşlara o zaman demiştim ki, “Batının şer odakları NATO’da olmamız mı engelleyecek onları, yoksa NATO’da olmamamız mı Türkiye karşıtı hareketlerinde işlerini kolaylaştıracak? Azıcık akıl, biraz izan ve tabii ‘analist’ olduğunu iddia edenlerde çember sakallı da olsalar biraz da değerlendirme yeteneği lazım. Adam bilmeli ne dediğinin ne anlama geleceğini, suçluluk psikozuyla saçmalamamalı.
"Kimse aksini söyleyemez, söylese de inandırıcı olmaz. Terör listesinde olmasına rağmen ABD’si, Almanya’sı, İngiltere’si ve diğer Batılı birçok müttefiki Türkiye’nin gözlerinin içine bakarak sahtekarlık yapıyor, PKK’ya çeşitli yollardan destek ve yardım yapıyorlar. Komşu dost ülkelerden de benzer yardımlar gitmiyor mu çeteye? Rusya yapmıyor mu? Bakmayın ikide bir kanka edebiyatı yaptıklarına…"
Türkiye’nin çıkarı nerede?
“Doğrudur, Suriye İç Savaşı ve Irak Savaşı PKK’ya çok imkanlar sağladı. Kimlerin sayesinde bu bölge ateşten çembere döndü? Değerli müttefiklerimiz, Rusya ve tabii biz hiç mi katkıda bulunmadık bu duruma? PKK çocukları kaçırıyor, ön saflara sürüyor, öldürüyor savaş suçlusu. Beşer Esat ve rejimi zaten eli kanlı, Adalet Divanına kesin gitmeli. Çember sakal ileri düşünür zat-ı muhteremin derdi NATO. Büluğ çağını atlatamamış zavallım, o dönemin heyecanlarını yaşıyor. Zannediyor ki NATO’dan çıkılırsa Türkiye çok rahat edecek.
Mesela, bilmem kafan basıyor mu, PKK artık dağıtılma, yok edilme sürecine girdi. Biz istesek de istemesek de ‘yürürlülük zamanı’ doldu, artık sahneden ayrılma döneminde. Yok, hemen rahatlama, daha beteri geliyor. Hani ASALA biterken demiştik ya, şimdi de PKK biterken diyoruz, daha beteri yolda. Üstelik bu kez meşruiyeti olan ve Türkiye’ye ciddi olarak tehdit oluşturacak bir oluşum. İşte o yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD ile takışıyor, ‘PYD terörist örgüttür, seninle aynı düşünmüyorum’ diyor.
“PYD Suriye’nin resmi bir partisi. İstediğimiz kadar PKK’nın Suriye uzantısı diyelim, uluslar arası toplumda IŞİD belasına karşı etkin mücadelenin parçası, koalisyonun bir üyesi, meşru bir siyasi parti. Öyle PKK gibi ‘terörist örgüt’ diyemeyeceğin, dediğin zaman da, şimdi olduğu gibi, kimsenin seni dinlemeyeceği bir örgüt. Niye? Çünkü oyun bu kez “meşruiyet” temelinde kurulmuş, üstelik seni de bu örgütle ‘koalisyon kardeşi’ yapmışlar. Benim çember sakal ileri analist kardeşimin aklı basmıyor duruma…”
Hamasi retoriği bırakalım
Çok mu saçmalamışım sekiz yıl önce, yoksa bu günleri tahmin edip uyarmış mıyım? Tekrar edeyim, istiyor isek başımızı kuma gömer etrafta bizim yarınki varlığımızla ilgili tartışmalara kulak tıkayabilir, günü hamasi retoriklerle gün edebiliriz. Nihayette bunu hep yapmıyor muyuz bizler? Ama durum farklı…
Boş laf ve hamasi sloganlarla tartışma dönemi artık sona ermeli…