Türkiye'yi yöneten kadro, bozulan ekonomiyi düzeltmek için vergi silahına sarılmıştır. Ne yapacaklarını açıklamış olmamakla birlikte bakın neleri yapabilirler. Yakın zamanda, emlaki matrah alan yeni vergi düzenlemeleri ile karşılaşmamız mümkündür.
Veli Sarıtoprak
Başta şehir rantı vergilendirilmek istenmektedir. Bu yaklaşım normaldir ve vergi adaletine de uygundur. Şehirden arsa al, müteahhitte ver, 20 -30 daire al. Kuruş vergi ödeme. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir istisna yoktur. Şehir rantından ortaya çıkan değerin en az yarısı kamuya ait olmalıdır. Böyle düşünürlerse isabet etmiş olurlar.
Bir diğer husus, 5 yıl elinde emlak tutanın, sattığı zaman elde ettiği kazanç vergilendirilmiyor. Örneğin, 5 yıl önce Boğazdan 100 metre kare daire 70-80 bin dolara alınabiliyordu. Günümüzde, 300-500 bin dolardan aşağı daire bulmak mümkün değildir.. Aradaki fark oldukça yüksektir. Satış farkından doğan kazancın vergilendirilmesi gerekmez mi? Burada sorun, hangi fiyatın baz alınılacağıdır. Zira, ülkemizde insanlar uzun süre, emlakini elinde tutuyor. Yasanın yayımlanma tarihindeki emlak değerinin esas alınması makuldür.
Diğer yandan birden fazla evi olandan vergi alınması sorunu var. Büyük Şehirlerde, ilçe bazında, diğerlerinde il bazında esas alınabilir. Türkiye göç veren ve göç alan bir ülkedir. Memleketinden göçen insanların geride bıraktıkları evleri boş kalmaktadır. Elbette evlerin boş kalması onların suçu değildir. Ekonomik gelişmeden kaynaklanmaktadır. Bunların Tekrar vergilendirilmesi, vergi adaleti ile bağdaşmamaktadır.
Arsa spekülatörlerinin durumunu unutmamak gerekir. Şehirdeki arsalar imara açıldığı zaman, şehir rantı ortaya çıkmaktadır. Bu rantın vergilendirilmesi gerekir. Ancak, büyükşehir sınırları içinde kalan tarım arazilerinin vergilendirilmesi, tarımsal üretimin daha da azalmasına neden olabilir. Buna dikkat edilmelidir.
Köylerde emlak vergisi uygulamanın doğu olmadığını düşünüyorum.. Zaten köyler sürekli göç vermektedir. Geride, emekliler ve çalışamayacak durumda olanlar kalmıştır. Toprak rantının sıfırlandığını söylemek mümkündür. Topraktan kazanç elde edilemediğini yaşayarak görenlerdenim.
Emlak vergileri, servet vergileridir. Siyasetçiler bu hususu göz önünde bulundurmalıdır. Servet vergileri, siyasi sonuç yaratan vergilerdir. Geçmişe bakılırsa, 1942 yılında uygulanan servet vergisini halkımız CHP ye mal etmiştir. CHP’nin yıllardan beri iktidar olamayışının gerisindeki en önemli neden, vergi uygulamalarındaki acımasızlığı olmuştur.
Servet vergilerinde uyulması gereken diğer bir kural daha vardır. Geliri olmayan emlakten servet vergisi tahsilatı yapılamaz. Bir mülkün getirdiği gelirden daha çok servet vergisi tahsil edilemez. Bu gerçeği, vergi uzmanlarının hesaba katmaları gerekmektedir. Aksi takdirde giderek servet yok olacaktır. Amaç süt sağmaksa, meme kesilmemelidir.
İnsan vücudundan kan aort damarından alınır. Parmak ucundan toplu iğne ile alınan kanın miktar olarak bir önemi yoktur. Bu nedenle vergilendirme yüksek kazançlardan alınırsa miktar olarak anlamlıdır. Fakirden alınan dolaylı vergiler, parmak ucundan alınan kan gibidir. Büyük bütçe açıklarının kapatılmasına çare olmaz.
Vergilendirme aynı zamanda politik bir enstrümandır. Kaynakların üretken olmayan yatırımlardan, üretken yatırımlara yönelmesini sağlar. Örneğin, inşaat sektörüne getirilecek vergiler betonlaşmayı önleyecektir.
Herkesten aynı oranda vergi alınması adil değildir. Gelir grupları kademelendirilmeli ve her kademeye farklı oran uygulanmalıdır. Konulan vergiler üretimi caydırmamalı, tam aksine teşvik etmelidir.
Bozulan ekonomik dengeler sadece vergi toplayarak düzeltilemez. Gerçek anlamda toplumun her kesiminde tasarruf yapılmalıdır. Havuza giren su ile, havuzdan çıkan su dengeye kavuşturulursa, havuzdaki suyu istenen miktarda muhafaza etmek mümkündür.
Bozulan ekonomiyi düzeltmek için, büyük resmi iyi görmek gerekir. Sadece vergi sistemine takılıp kalmak, ormana girip tek bir ağaca takılıp kalmak gibidir. Halbuki ormanın tümü görülmelidir.
Ekonomi bir motor gibidir. Her parça birbiri ile uyumlu çalışırsa motor hizmet görür. Bu nedenle motorun aksayan yönleri iyi görülmelidir. Demek ki olay sadece Mehmet Şimşek olayı değildir. O motor ustası değil, parça tamircisidir. Sorun devletin her safhasını iyi bilen bir kadronun, kendi alanlarındaki sorunları teker teker çözmesiyle ilgilidir. Sorunları çözülen parçaların bir araya getirilmesi, yani motorun toplanması demektir.
Türk ekonomisi bozulmuş motor gibidir. Çözümü, motoru indirmek ve parçaları onarmak, sonra da onarılan parçaları yerine monte ederek, motoru toplamak modeli ile çözülebilir. Bize parçacı değil, motor ustası lâzım.