Siyasi irade yetkilerinin belirli aralıklarla dile getirmesine karşın temmuzda asgari ücrete ara zam yapılması gündemde bulunmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta gerçekleştirilen kabine toplan...
Siyasi irade yetkilerinin belirli aralıklarla dile getirmesine karşın temmuzda asgari ücrete ara zam yapılması gündemde bulunmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada asgari ücrete ara zamma ilişkin konuşmaması umutları suya düşürdü.
Memur ve memur emeklisinin yıllardır beklediği 3600 ek gösterge yasasının kısa sürede çıkarılarak 2023 yılı başında hayata geçirileceğini duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 milyon emekçinin merakla beklediği asgari ücret zammına hiç değinmedi.
İşçi ve Bağ-Kur emeklileri de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın günler önce duyurduğu “müjde”yi bekledi. Lakin bekledikleri sevindirici haberi onlar da alamadı. Oysa 2.500 lira olan en düşük emekli aylığının yükseltileceğini umuyorlardı. Yani 10 milyon asgari ücretli ile 11 milyon dolayındaki SSK ve Bağ-Kur emeklisinin hevesi kursağında kaldı. Salt 6 milyona yakın memur ve memur emeklisi sevindi.
Yılbaşında yüzde 50.5 gibi son yılların en yüksek zammı ile 4.253 liraya yükseltilen asgari ücret 10 milyon emekçiyi bir hayli sevindirmişti.
Ayrıca işçi sendikalarının talebi doğrultusunda asgari ücret vergi dışı bırakılmıştı. Tüm bu gelişmeler emekçiler adına önemli kazanımdı.
Lakin her evin mutfağını kor gibi yakan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon asgari ücreti yılın ilk 2 ayı sonunda kar gibi eritti, milyonlara dar gelirli emekçinin satın alma gücünü geriletti.
Azgınlaşan, yükselişi önlenemeyen enflasyon karşısında memur ve emeklisi gibi asgari ücretli de cepten yemeye başladı. Ocakta ücrete yansıtılan yüzde 50.5 oranındaki artış kuş olup uçtu. Seyreden olumsuzluk karşısında asgari ücrete temmuzda ara zam formülü gündeme geldi. Siyasi irade yetkilileri de çeşitli açıklamalarıyla bu seçeneğin gerçekleşebileceği mesajını verdi. Ne ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralık ayında toplanacağını işaret etmesi yeşeren umutları kuruttu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanın söylediklerini onaylamış olmalı ki geçen haftaki kabine toplantısının ardından ara zammı hiç ağzına almadı.
Aslında asgari ücretin yılda birden fazla saptanmasının önünde yasal engel yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı isterse komisyonu aralık ayını beklemeden temmuzda toplantıya çağırabilir. Komisyon da rahatlıkla asgari ücreti yeniden belirleyebilir.
İşçi tarafı buna dünden razı. İşverenler de can yakan hayat pahalılığı karşısında asgari ücrete ara zam yapılmasının zorunlu olduğunu dile getirmeye başladı. Yani patronlar da asgari ücretin artırılmasını istiyor. Lakin siyasi irade onay vermeden gerçekleşmesi olanaksız.
Sonuçta 10 milyon emekçi aralık ayını bekleyecek.
Türkiye, Arnavutluk’un ardından Avrupa’nın en düşük ikinci asgari ücretli ülkesi. Lüksemburg, İrlanda, Hollanda, Belçika ve Almanya Avrupa’nın en yüksek asgari ücretine sahip ilk 5 ülkesi. Sondan ikinci sırada bulunduğumuz bu tabloda yukarılara tırmanmak için asgari ücretin mutlaka yeniden saptanması gerekiyor.
ALTYAPIYI ISLAMANIN BEDELİ
Şiddetli yağışlar nedeniyle oluşan sel ve su baskınları yine canlar aldı.
Ankara’da 4, Karaman’da 1 yurttaş sel sularına kapılarak yaşamını yitirdi.
Son bir haftadır yurtta etkili olan aşırı yağışlar yaşamı oldukça zorlaştırıyor. Türkiye yaz mevsiminde selleri kanıksadı. Kış mevsiminde görülmeyen yağışlar, haziran, temmuz ve ağustos aylarında bolca kendini gösteriyor. Mevsimler sanki yer değiştirdi.
İklim değişikliğinin yanı sıra kentlerde yıllardır ıskalanan, gerekli yatırım yapılmayan yetersiz altyapılar büyük kentlerde oluşan sel ve su baskınlarının temel nedeni. Çarpık kentleşmenin yansıması olarak değerlendirmek hiç de yanlış olmaz can alan su baskınlarını. Yeşilin azaldığı betonlaşmanın olanca hızı ile sürdüğü büyük kentlerde ne yazık ki altyapıya gereken önem verilmiyor. Yapılan yatırımların da yeterli olmadığı önüne ne gelirse sürükleyen sellerle görülüyor.
Belediyeler felaket oluştuğunda “Gerekli yatırımı yapmamış” diyerek önceki yönetimi suçlayarak sorumluluk üstlenmekten kaçınıyorlar.
Önceki veya iş başındaki olsun yerel yönetimlerin altyapıdan çok, park, bahçe ve diğer görsel yatırımlara ağırlık verdiği aşikar. Seçmenin dikkatini çeken üstyapılara ağırlık veriyor belediyeler. Pahalı yatırım olan altyapının önemi ve eksikliği böylesi olumsuzluklarda ortaya çıkıyor. Üstyapı yatırımları ne denli temel gereksinim ise tıkanmayan kanalizasyon, köprü ve geniş dere yataklarını inşa etmek o denli önemli ve yaşamsaldır.
Daraltılan dere yatakları, buralara kondurulan ucube binalar, plansız şekilde yapılan göğü delen çok katlı binaların tümü başlı başına sel felaketlerine yol açan olumsuz unsurlar. Ne olursa olsun yerel yönetimlerin bu temel başlıklarda ödün vermeden katı olmaları gerekiyor. Maliyeti kabarık diye altyapının ıskalanmamasının elzem olduğu son sellerle ortaya çıktı. Yoksa bedeli çok acı oluyor, canlar gidiyor. Doğal felaket beklenmeden önlemler çok önceden hayata geçirilse can kayıpları yaşanmayacak hasarlar oluşmayacak. Her acı felaket sonrası aynı sözler dile getiriliyor, yazılıyor. Lakin bir süre sonra unutuluyor. Ta ki yeni felakete değin.
Bilim insanlarının vurguladığı gibi iklim değişikliğiyle hava olayları şiddetini ve sıklığını artırdı. Küresel ısınma olarak nitelendirilen iklim değişikliği ile sıcaklık artıyor, sonucunda istenmeyen felaketler meydana geliyor. İnsan eli ile oluşturulan olumsuzluk yine insanlar tarafından giderilecektir. Elbette yeşil korunarak, doğaya sahip çıkılarak, siyanürlü altın ve maden aramaya son verilerek, zeytinlik alan ve orman kıyımına “dur” denilerek, enerjide yakıt türünü değiştirerek olasıdır küresel ısınmanın etkilerini en aza indirmek. Dünyanın temel sorunu olan iklim değişikliği konusunda toplumsa bilinçlenmeye gereksinim olduğu bir gerçek.