Yusuf KANLI
Kıbrıs’ta sol muhalefet gibi dünyada tek gözü kapalı su alınması için hayatını kuyunun etrafında dönerek çarkı çevirmek olarak algılayan kesimler bir türlü anl...
Yusuf KANLI
Kıbrıs’ta sol muhalefet gibi dünyada tek gözü kapalı su alınması için hayatını kuyunun etrafında dönerek çarkı çevirmek olarak algılayan kesimler bir türlü anlamasa da, adadaki sorunun temelinde iki toplumdan birisinin kendini her şeyin sahibi ve “üstün” olarak görmesi, diğer toplumu ise sadece kendinin alt unsuru statüsünü kabul ettiği sürece var olmasına razı olacağı insan grubu olarak görmesidir.
İngiliz koloni yönetiminin son dönemi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, sonrası… Hangi dönemi alırsanız alın durum farklı olmayacaktır. Peki ama 1960 ortaklık cumhuriyeti’ne Rumlar da evet dememiş miydi) Doğru ancak Başpiskopos Makarios ne demişti o zamanlar? Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ancak Enosis (Yunanistan’la birleşme) yolunda bir sıçrama taşı olması için evet demiş… 1963-1974 olayları hep aynı mantalitenin ürünü. Kıbrıs Türkü 1962’de kendisine önerilen anayasanın 13 maddesinin değiştirilmesi ve azınlık olmayı kabul etmesi durumunda o mezalim hiç yaşanmayacaktı büyük olasılıkla. Yani, bakış açısına bağlı olarak gayet rahat “Kıbrıs Türkü azınlık olmayı kabul etmeyerek Rumları provoke etti, Kıbrıs olayları başladı, mevcut durumun sorumlusudurlar” diyebilir birileri.
Kıbrıs Türk halkı üzerinde uygulanan insanlık dışı ekonomik, politik, kültürel ve hatta sportif insanlık dışı izolasyon uygulaması ile Kıbrıs Rum liderliği ve ona destek verenler farkında olmasalar da esasında Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile entegrasyonunu sağlamaktadır. Bütün bunlardan sonra adada Türkiye ilhak hedeflemektedir gibi yorumlar komik oluyor. İlhak olursa bir gün ne Kıbrıs Türkü istediğinden ne de Türkiye öyle bir siyaset güttüğünden olacaktır. Öyle bir durum izolasyon sürecinin Kuzey Kıbrıs’ı sürüklemekte olduğu durumdur.
Bakın, kısa süre önce Hollandalı Milletvekili Liane der Haan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaret edip bazı yetkililerle, halkla temaslarda bulundu, KKTC turizm bakanı ile “gayrı resmi” bir kahve içti. Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis’in Demokratik Hareket’in, yani DİSİ’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekili Lukas Furlas, Haan’ın, KKTC’yi ziyaret etmesini içine sindiremedi. Sosyal medya hesabından tepki göstererek “KKTC dediğin için utanmalısın” paylaşımında bulundu.
Sorun ne? Hollandalı Parlamenter bayan Haan KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile gayrı resmi bir görüşme gerçekleştirmiş ve görüşmeyle ilgili bir fotoğrafı sosyal medya hesabında paylaşmıştı. Furlas’ın hedef göstermesi ile Rumlar Hollandalı parlamenteri hedef tahtasına oturttu, ırkçı ve küstah saldırılar yaşandı.
Değerli dostum, Kıbrıs Türk basınının duayeni Akay Cemal gelişmelerle ilgili şöyle bir yorumda bulundu: “Bir Hollandalı milletvekilinin kuzey Kıbrıs’ı ziyareti Rumları ve Yunanlıları neden bu denli öfkelendiriyor. Ne oldu yani bir milletvekili KKTC’ye gitti ve bir bakanla görüştüyse? Orada Türk bayrağı da varmış… Başka neyin bayrağı olacaktı? Adanın güney yakasına gitmiş olsaydı, Yunan bayrağından başka bir şey görecek miydi? Görmeyecekti. Nitekim Annan Planı referandumundan sonra, Rum tarafı ‘hayır’ oyunun ödülünü alır ve AB üyeliğini haksız yere elde ederken, bayram edenler, ellerinde AB bayrağı değil, Yunan bayrağı taşımaktaydılar.”
Kıbrıs Türkü bir Türk takımıyla futbol bile oynamasına imkan vermeyen bu insanlık dışı izolasyon politikaları terk edilmedikçe Kıbrıs Rumları hiçbir şekilde egemenliği, kaynakları, adanın toprağını Kıbrıs Türk halkı ile siyasi eşitlik içerisinde paylaşmayı asla kabul etmeyecektir. 1968’den bu yana devam eden Kıbrıs görüşmelerinin özeti budur.
İşte bu nedenle adada çözüm isteniyor ise tek mümkün yolun Avrupa Birliği üyeliğini de içerecek şekilde iki devletli konfederasyon veya iki ayrı bağımsız devlet fikirlerinden geçeceğini görmek şarttır. Federal Kıbrıs fikri yıllarca işkenceden sonra Rumlar tarafından 2017’de Crans Montana’da öldü ve gömüldü. Artık şu diğer gözdeki bağı da çözüp yalın gerçeği görelim.