Denizlerde av sezonunun başlamasına sayılı günler kaldı. Av kotası getirilen hamsi, pahalı fiyatı ile cep yakacak. Hazırlıklarını tamamlayan profesyonel balıkçılar 1 Eylül’de “Vira Bismillah” nidaları ile ağlarını denize salacak. Öngörüler palamut, çinekop ve istavritin bol olacağı yönünde. Geçen sezon yok denilecek kadar az avlanan palamut, bu sezon bolluğu ve her keseye hitap edecek fiyatı ile dar gelirliyi sevindirecek.
Şükrü Karaman
Ucuz fiyatı ve tadı ile sofraların vazgeçilmesi olan hamsi bu sezon yüz güldürmeyecek. Zira, Tarım ve Orman Bakanlığı, yasa dışı avcılığı önleme amacıyla Karadeniz ve Boğazlar dahil Marmara Denizi’nde toplam 400 bin ton hamsi avlanabileceğini duyurdu. Ayrıca Karadeniz suyunun aşırı sıcak olmasından dolayı hamsinin kıt olması bekleniyor. Balıkçı tezgahlarında çok az yer alması beklenen hamsinin yanına garibanların yaklaşabilmesi olası görünmüyor.
Yıllar önce bolluğu ile göz kamaştıran, tuzlaması yapılan, kızartması ve buğulaması mısır ekmeği, soğan cücüğü eşliğinde sofraları süsleyen hamsi küresel ısınmadan payını alarak Karadeniz’i terk etti. Soğuk sulara, Gürcistan ve Rusya’ya kaçtı. Karadeniz ile özdeşleşen hamsi artık bölgede yok denilecek kadar az avlanabiliyor. Sezon başı bir miktar avlanıyor. Ardından kaçıp gidiyor.
Nasıl çevreyi ve doğayı, kentlere kondurulan aşırı yüksek binalar, termik santraller, siyanürle altın arama yöntemleri ve kasıtlı çıkarılan orman yangınları ile katlettiysek, denizleri de kaçak avlanma, avlanmada boy yasağına uymama, denizlerde irili ufaklı boy gösteren trollerle bitirmek üzereyiz. Bedelini her yıl azalan balık miktarı ve türü ile ödüyoruz.
Bu sezon hamsi az avlanacak. Gelecek sezonlarda da palamut, mezgit, çinakop ve istavrit kıt olacak. Boğazların prensi lüfer ve kofana ile torik, sırtı kara, kalkan çok az yakalanıyor. Aşırı pahalı fiyatı ile ancak varsılların gidebildiği lüks lokantalara satılıyor. Oysa önceki yıllarda her aile sezon boyunca 3-4 kez 5-6 kilogramlık kalkan balığını alabiliyordu. Şimdi kilosu 1.000- 1.500 TL arasında değişiyor.
Damaklarda bıraktığı kendine özgü tadı ile denizin prensi olan lüfer numunelik avlanıyor. Boğazın ve Karadeniz’in göz alıcı lüfer ve kofanaları kıt yakalanmasından ötürü yüksek fiyatı ile cüzdanları boşaltıyor. Lüferin yerine çinakop ve sarı kanat tezgahları süslüyor. Kirlilik ve gırgırların denizi katletmesi başta lüfer, kofana, sırtıkara ve torik olmak üzere balık popülasyonunu tüketti.
Akşamcıların vazgeçilmezi lakedeler yokluktan torik yerine, iri palamuttan yapılmaya başlandı. Tabii, yavan oluyor, torik’in yerini tutmuyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geç olmakla hamsiye kota uygulaması olumlu. Aslında önceki yıllar gibi balık fışkırması için denizleri belli süre nadasa almak doğru olmaz mı? Denizlerin 1-2 yıl nadasa alınması gerektiğini savunuluyor. Deniz adamları yıllardır bu görüşü dile getiriyor.
Sanayi atıklarının kontrolsüzce salınması, diğer kirlilik, suların ısınması ve hoyratça sürdürülen avlanmadan ötürü her denizlerde avlanan balık miktarı azalıyor. Marmara Denizi’nde geçtiğimiz yıllarda görülen müsilaj denizlere karşı ne denli acımasız davranıldığının kanıtıydı. Kirlilikten kusan Marmara’daki benzer görüntüye diğer denizlerde de tanık olmak kuvvetle muhtemel.
Protein açısından insan sağlığının vazgeçilmezi olan balık popülasyonun artması için denizleri gözümüz gibi korumak zorundayız.
Boy yasağına aksaksız uyulmalı, denetimler sürmeli. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’nin çiftlik balıklarından çok deniz ürünlerine ihtiyacı var.