İstatistiklere bakıldığında son yılların an başarılı başkanı Şeref Eroğlu’nun federasyon başkanlığına yeniden aday olmama kararı, Türk spor camiası adına üzücü bir gelişme.
Cihat Soysal
Bir spor adamı olarak Eroğlu, kariyerine sporcu, antrenör ve yönetici kimlikleriyle damga vurmuş, elde ettiği başarılarla Türk güreşine çok şey katmıştır. Ancak, ne yazık ki başarı her zaman takdir görmekle sonuçlanmıyor. Yönetim koltukları sadece hizmet vermek değil, aynı zamanda mücadele alanı hâline dönüşebiliyor.
Eroğlu’nun, “bıktırıldım, yıldırıldım” şeklinde dile getirdiği ifadeler, spor yönetiminde karşılaşılan zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. Yönetimdeki rekabetin yalnızca daha iyi projeler ve başarılar üretmek yerine kişisel hesaplaşmalara dönüşmesi, Türk sporunun ilerlemesini baltalayan en büyük engellerden biri. Oysa ki spora hizmet eden insanlar, rekabetten çok iş birliği içinde çalışmalıdır.
Bu noktada sorulması gereken şu: Başarılı bir federasyon başkanını böylesine önemli bir görevi bırakma noktasına getiren süreçte kimler, hangi davranışlarıyla bu kararın alınmasında pay sahibi Şeref Eroğlu’nun federasyon başkanlığına yeniden aday olmama kararı, Türk spor camiası adına üzücü bir gelişme. Bir spor adamı olarak Eroğlu, kariyerine sporcu, antrenör ve yönetici kimlikleriyle damga vurmuş, elde ettiği başarılarla Türk güreşine çok şey katmıştır. Ancak, ne yazık ki başarı her zaman takdir görmekle sonuçlanmıyor. Yönetim koltukları sadece hizmet vermek değil, aynı zamanda mücadele alanı hâline dönüşebiliyor.
Eroğlu’nun, “bıktırıldım, yıldırıldım” şeklinde dile getirdiği ifadeler, spor yönetiminde karşılaşılan zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. Yönetimdeki rekabetin yalnızca daha iyi projeler ve başarılar üretmek yerine kişisel hesaplaşmalara dönüşmesi, Türk sporunun ilerlemesini baltalayan en büyük engellerden biri. Oysa ki spora hizmet eden insanlar, rekabetten çok iş birliği içinde çalışmalıdır.
Bu noktada sorulması gereken şu: Başarılı bir federasyon başkanını böylesine önemli bir görevi bırakma noktasına getiren süreçte kimler, hangi davranışlarıyla bu kararın alınmasında pay sahibi oldu? Türk sporunda bu gibi yıldırma ve engelleme kültürünü aşmak için nasıl bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var?
Eroğlu’nun bıraktığı bu mesaj, sadece güreş camiası için değil, tüm federasyonlar için ders niteliğinde olmalı. Sporda sürdürülebilir başarı, ancak liyakate dayalı yönetim anlayışıyla mümkündür. Şeref Eroğlu gibi isimlere destek olup, onları yıpratmak yerine güçlendiren bir sistem oluşturmak zorundayız. Bu yaşananlar, Türk sporunda köklü bir değişimin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.