Kimler geldi kimler geçti: Cemal Reşit Rey
CUMHURİYET tarihinin ilk kuşak bestecilerinden, Türk Beşleri grubunun bir üyesi (Diğer üyeler: Ahmet Adnan Saygun, Kazım Akses, Ulvi cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar). Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat opereti gibi ünlü eserlerin yapımcısı. Yaşamı Cemal Reşit Rey sarayla yakın ilişkileri olan, son Osmanlı ailelerinden birinin oğluydu. 25 Eylül 1904'te Kudüs'te doğdu. Babası Ahmet Reşit Rey, o dönemde Kudüs'e mutasarrıf olarak atandı. Cemal Reşit'in müziğe yeteneği o yıllarda ortaya çıktı. Diğer çocuklar sokakta oynarken o bulduğu bir akordeonu çalmaya ve ondan çıkan sesleri taklit etmeye çalışıyordu. Aile Cemal beş yaşındayken İstanbul'a geldi. Burada bir yandan ilkokula giderken, bir yandan da piyano çalışmaya başladı. Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladığı yıllarda babasının politik durumu nedeniyle ailecek 1913 yılında zorunlu olarak Paris'e taşındı. Burada özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Raymond Poincaré aileye sahip çıktı. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına çok az zaman vardır ve Cemal Reşit Bey ve ailesi dünyanın kültür başkenti Paris'te yaşamaya başlar. Cemal Reşit Bey daha çocuk yaşlarında Gustav Mahler'i orkestra yönetirken gördü, konservatuvarda onu müdür ve ünlü besteci Gabriel Faure dinledi. Faure onu dinledikten sonra ünlü pedagog Marguerite Long'a telefon açtı ve "Madam size bir Türk çocuğu gönderiyorum ve hiçbir şey söylemiyorum, kendiniz göreceksiniz" dedi. Sonra babasına dönerek "Oğlunuz hayatta müzikten başka hiçbir şey yapamaz" diye onun müzik dehasını or8acıkta keşfetti. Claude Debussy'nin öğrencisi, Maurice Ravel'in en yakın dostlarından ve eserlerini en iyi yorumlayan piyanistlerden biri olan Marguerite Long, 19 yaşına kadar hiç para almadan Cemal Reşit'in eğitimi ile yakından ilgilendi. Cemal Reşit Bey ve ailesi, savaş başlayınca Paris'te uzun süre kalamadı. Cenevre'ye yerleşti. Cemal Reşit eğitimine burada Cenevre Konservatuvarı'nda devam ederken, normal lise eğitimini de sürdürdü. Konservatuvarın ustalık sınıfına kadar yükseldi ancak 1919'da babası dahiliye nazırlığına atanınca İstanbul'a döndü. Baba oğlunu hemen İstanbul'da bir piyano öğretmenine götürdü. Ancak çocuğun piyano bilgisi öğretmeninkinden fazlaydı. Cemal Reşit bu kez tek başına Paris'e eğitime gönderildi, tekrar Marguerite Long'la çalışmaya başladı. Konservatuvarda Gabriel Faure'den müzik estetiği dersleri aldı. Besteci, piyanist ve orkestra şefliği üzerinde eğitim gördü. Daha okul yıllarında besteleriyle ilgi çekmeye başladı. ONUNCU YIL MARŞI Cumhuriyet'in 10. yıl kutlamaları için 1933'de bir marş yarışması düzenlendi. Cemal Reşit Rey, güftesi Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel'e ait olan şiir üzerine bir beste yapmaya karar verdi. Uzun süre uğraşıp, herkesin coşku ile birlikte söyleyeceği bir marş oluşturmaya çalıştı. Ancak ağabeyi Ekrem Reşit'e yaptığı çalışmayı bir türlü beğendiremedi. Sonunda Cemal Bey'in aklına mehter ritmi geldi ve besteyi yaptı. Herkesin rahatlıkla söyleyebileceği bir eser çıktı ortaya. Ankara'da eseri piyanoda çalarak kendi seslendirdi. Marşı değerlendirecek olan heyetin içinde bulunan Cemal Bey'in "Cumhuriyet" sözcüğünde majörden minöre geçtiğini bunu da cumhuriyeti küçük düşürmek için yaptığını iddia ettiyse de, Cemal Reşit şu örnekle durumu kurtardı: "Minör küçük anlamına gelir ama müzikte bu anlamda kullanılmaz. Beethoven'in Napoleon'un kahramanlıkları için yazdığı Eroica'nın ikinci bölümü de do minör tonundadır. "Jüride bulunan bir başkası ise bir kahramanlık öyküsü olan Marseillaise'in de minör tonundan olduğunu söyleyince durum tatlıya bağlandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. Yıl Marşı böylece ortaya çıktı. OPERETLERİ Cemal Reşit Rey, operet yazmaktan ve ağabeyi ile sahne sanatçıları ile birlikte yaşanan anılardan her zaman en sıcak biçimde söz etmişti: "Zerafet, incelik, nükte, hoşgörü... Bir sırada elli kişi oturmuş ve elli kişi de gülüyorsa bu bir sosyal hadisedir. Operet bestelediğim yıllar hayatımın en zevkli, en neşeli yıllarıdır. Sahne sanatçıları ile kısa sürede kaynaşmıştık. Onlarla konakta buluşur, şarkılar söyler çalışırdık. Rahmetli biraderimin ölümü ile operet devri benim için kapanmış oldu." Cemal Reşit Rey, 1932-1942 yılları arasında ağabeyi Ekrem Reşit Rey'le birlikte operet ve revü müzikleri besteledi. Cemal Reşit Bey, bir yandan ciddi klasik eserlerini yazarken, ağabeyi ile birlikte Viyana, Paris havasını İstanbul'da yaşatmaya çalışken, sahneye konulan her oyun İstanbul'da büyük sükse yaptı. Cemal Reşit Rey'in bu popüler çalışmaları kimi klasik müzik sanatçısı tarafından onun zamanını boşa harcaması olarak görülmesine rağmen, Cemal Bey bu çalışmaları hiçbir zaman küçümsemedi, sanat ve eğlenceyi düzeyli biçimde bir araya getiren operet ve revülerinden hep sevgi ile söz etti. Rey Kardeşler'in ilk operet çalışmasını dönemin Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Muhsin Ertuğrul ve İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ istedi. Üç Saat Opereti bu istek üzerine yazıldı. Beş ay süreyle kapalı gişe oynayınca, Muhsin Ertuğrul gelecek sezon için onlardan yeni bir müzikal talebinde bulundu. İkinci operet Lüküs Hayat oldu. Rey Kardeşler'in yazdıkları operetler içinde en beğenileni her zaman Lüküs Hayat oldu. Üçüncü yıl için yazılan operet Deli Dolu’ydu. Deli Dolu'da ana fikir iki yüzlülüktü. Eserde orkestrayı dönüşümlü olarak Hasan Ferit Alnar ve Cemal Reşit Rey yönetti. Sahnede kullanılan karikatürler Cemal Nadir tarafından çizildi. Deli Dolu'nun ilk orkestrası mali sıkıntılar doluyasıyla 10 kişiydi. 1979'da İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenirken Cemal Bey, orkestrayı yetmiş kişiye çıkardı. 1937'de Hava Civa’yı yazdı. Eserin ilk temsili 1943 yılında Avni Dilligil yönetiminde Ses Operet ve Tiyatrosu'nda yapıldı. Ancak savaş yılları ekonomik krizi de beraberinde getirmiş ve eser daha küçük bütçeli olarak sahneye konulmuştu. Eserin baş kadın oyuncusu Semiha Berksoy'du . Rey Kardeşler'in bu operetlerin dışında revü çalışmalarıda vardır. Adalar, Alabanda ve Aldırma. Bunlardan Alabanda'da Safiye Ayla oynadı . Cemal Reşit Rey'in ağabeyinin ölümünden sonra operet çalışmalarını bitirdi. Ailede birbirinin arkasına gelen ölümler ve maddi sıkıntılar sonucu satılan konaktan kalan para ile taşındığı Serencebey'deki küçük apartman dairesindeki yalnız yaşam, yaşlılık dönemindeki Cemal Reşit Rey'i sanat dünyasından da uzaklaştırdı. 60'lı yılların sonlarında Haldun Dormen onu ziyarete giderek birlikte yeni bir operet çalışması yapmalarını önerdi. Ağabeyinin ölümünden sonra operetlere veda eden Cemal Bey, şarkı sözleri için Erol Günaydın'la çalışmaya razı oldu. Yaygara 70 isimli oyun büyük bir başarı kazandı. Ardından aynı ekiple Uy Balon Dünya isimli yeni bir çalışma daha yapıltı ancak çok başarılı olmadı. 1971 yılında son opereti olan Bir İstanbul Masalı'nı besteledi. Son yılları1985'te Lüküs Hayat 51 yıl aradan sonra yine aynı sahnede İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi. Cemal Bey, gala gecesi için özel olarak hastaneden alınarak ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'na getirildi. Eser yıllar sonra yine büyük bir başarı kazandı. Haldun Dormen ve Gencay Gürün onu alkışlar arasında sahneye çıkardı. Anlatılmaz derecede mutlu oldu. Seyirci onu dakikalarca ayakta alkışladı. Bu onun son sahneye çıkışı olacaktı. Ertesi gün tekrar hastaneye yatırıldı. 07 Ekim 1985 günü, 81 yaşında, geride onlarca eser bırakarak yaşama gözlerini yumdu. Edirnekapı'daki aile mezarlığına defnedildi.Cumhuriyet Dönemi Bestekârları
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu “Cumhuriyet Dönemi Bestekârları”nın eserlerinden oluşan bir seçki ile sahne alacak. 20 Ekim 2020 Salı günü saat 20.00 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonu’nda (Talaşpaşa Bulvarı No: 38 Ankara) gerçekleşecek konserde koroyu şef Nebahat Konu yönetecek. Konserin solistleri ise şu isimlerden oluşuyor: Ertuğrul Sevindik, Yalçın Yaman, Şengül Konyalı, Sema Alırsatar, Ülker Karaman…İDSO Başar Can Kıvrak’a eşlik edecek
İDSO DenizBank Konserlerinin yeni sezondaki üçüncü konseri 16 Ekim Cuma akşamı saat 18.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Şef İbrahim Yazıcı yönetiminde düzenlenecek konserde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, piyanist Başar Can Kıvrak’a eşlik edecek. Konserde Wolfgang Amadeus Mozart’ın “Piyano Konçertosu No.14 KV 449” ve “Senfoni No.29” eserleri seslendirilecek. Koronoavirüs tedbirleri kapsamında düzenlenen İDSO DenizBank konserlerinin 65 yaş ve üstü müzikseverlerin de konserlere katılabilmesi için artık saat 18.00’de başladığını belirten İDSO Müdürü Bülent Evcil; “Caddebostan Kültür Merkezi- CKM’de bu sezonun ilk konserini vereceğiz. Tüm müzikseverleri aramızda görmekten mutluluk duyacağız” dedi.BİFO yeni konser sezonunu açıyor
BİFO (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası), yeni sezonu; müziğin üç büyük bestecisinin başyapıtlarından oluşan bir programla açıyor. Eşsiz senfonilerinin her biri ile sonsuzluğa ulaşabilen Gustav Mahler, yapısı ve işçiliği ile yaylı çalgılar için yarattığı dahiyane eseri Grosse Fuge’ü ile Beethoven ve bu bestecilerin arasında zamanımıza en uzak ancak kalbimize en yakın olan büyük usta Mozart’la, yeni sezon başlıyor. 15 Ekim’deki (Yarın) açılış Konseri’nde BİFO’yu Sascha Goetzel yönetecek. Saat 19.00’da Borusan Klasik’te başlayacak olan canlı radyo yayınının programında; Mahler’in 5. Senfoni’sinden Adagietto; Beethoven’ın Opus 133 Yaylı Çalgılar için Grosse Fuge’ü ve Mozart’ın 40. Senfoni’si yer alıyor. Borusan Klasik’i karnaval.com üzerinden dinleyebilirsiniz.GÖKÇE ve ‘Aksiyondayım’
ALTERNATİF müziğin güçlü yıldızlarından Gökçe en son yayımladığı 'Bu Kalp' sonrası sevenlerinin karşısına sürpriz bir single ile çıkıyor. Tüm dijital platformlarda yer alan şarkının adı: 'Aksiyondayım' “Son günlerde en önemli kişinin kendim olduğunu daha iyi anladım ve ben neyi seviyor ve hangi tarzları en çok dinliyorsam o tarz müziği yaptım, inanılmaz memnunum bu şarkının soundundan. Varolan alışılmış tarzımı bırakıp yepyeni bir ben olmaya çalıştım ve ortaya ‘Aksiyondayım” çıktı’' diyen Gökçe, Efe Onat ile beraber ilk defa alt-yapı üzerine söz ve beste yaptı. Kolektif bir çalışma sonucu ortaya çıkan yeni Gökçe şarkısı 'Aksiyondayım'ın düzenlemesi Serhat Özen’e ait. Kapak ve klipte Gökçe'nin kullandığı kostüm Asli Jackson imzasını taşıyor. Aslı Jackson'ın sürdürülebilir moda fikrinden yola çıkarak hazırlanan kostümlerle, insanlara "var olanı harcama, atma, üstüne ekle değiştir ve tekrar giy, kullan" düşüncesi empozeetmeye çalışıldı. Gökçe birçok klibinde birlikte çalıştığı İdil Dizdar ve Said Dağdeviren ile yeniden kamera karşısına geçti. Şarkının videosuna ilişkin Gökçe, içimden ne geliyorsa, uç uçabildiğin kadar felsefesi üzerine çektik açıklamasını yaptı. Çekimleri 14 saat süren klipte Gökçe; farklı kültürlerin bileşenlerini, gelişigüzel bir biçimde yeni bir bütünde oluşturuldu.