Çok enteresan bir dönemden geçiyoruz. Devlet, devlete karşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti, cumhuriyetin 100’üncü yılını sadece kutlar gibi yaparken, kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü ya unutuyor, ya da “ikinci yüzyıl” safsatasına gecekondu Atatürk edebiyatı inşa ediyor.

Yusuf Kanlı

Komik mi komik, acınası mı acınası.
Hele bir de Atatürk’ün emriyle, üstelik verdiği önemi sergilercesine Genelkurmay Başkanlığı yasasıyla birlikte kuruluş dönemi meclisinde kuruluşunu yasal çerçeveye oturtulduğu Diyanet Başkanlığı, 100’üncü yıl hutbesinde Atatürk’ten “Gazi Paşa” diye bile bahsetmiyor.


Bu kadar mı aşağılık kompleksine gark olmuş, intikam alma hıncında gömülmüşsünüz kardeşim?


Askeri dağıtılmış, cephaneliklerine el konulmuş, tersanelerine girilmiş, halkı yıllar süren savaşlarda, yenilgilerde perişan olmuş rahmetli Süleyman Demirel’in deyimiyle toplu iğne bile üretecek mecali kalmamış perişan, mağlup ve işgal altındaki imparatorluk kalıntısı üzerinde ulusal kurtuluş savaşını örgütleyip, başarmak, imparatorluğun enkazı üzerine modern bir cumhuriyet inşa etmek ile elbette 20 yıllık devri iktidarlarında mirasyedi mantalitesiyle perişanlıktan perişanlığa taşımak kıyaslanamaz, kıyaslanmamalıdır. Devri hakikat ile devri perişan elbette aynı terazide tartılamazlar.
Yapılan tüm mezalime, hatırasını silme amaçlı tüm sınır tanımaz hiddete rağmen bırakın Türkiye’de, dünyada bir tek lider yoktur ki ölümünden 85 sene sonra ülkesini hala daha yönetebilsin, veya ilke ve prensipleri, muarızlarının tüm azametine ya da garabetine rağmen kutsiyetini korusun, halkının yolunu aydınlatmaya devam etsin.


Elbette, rozet Atatürkçüsü ya da AKP’ye kapak atıncaya kadar slogan Kemalisti olmak o büyük lidere yobaz muhaliflerinden daha da büyük bir bühtan, alçaklıktır. Mesele, kendisinin de söylediği gibi onun fikirlerini, duygularını anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. Atatürk’ün ne büyük bir devrimci olduğunu ve en büyük devriminin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu görmeden, anlamadan ve hissetmeden Atatürk ilke ve inkılaplarından bahsetmenin de ne büyük gaflet ve hatta ihanet olacağını söylemeye gerek var mı?


Beyler, unutmayın, Atatürk ne dedi? "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

* * *


Hayatın acı gerçeği: Toprak tavizi verdiniz


Pile yolu meselesi halloldu. Yol inşaatı neredeyse tamamlandı. Sorun çözüldü, öyle mi?
Üzgünüm. Saklandığı zaman, ya da kamuoyundan gizlendiği zaman, gerçekler sonsuza kadar hasıraltı edilebilir mi? Kusura bakmayın, bu gerçekler pek saklanmayı sevmezler. Eninde sonunda çıkarlar ortaya, sırıtırlar en acı şekilde, suratlarında acımasız bir gülüşle.


Daha önce de söyledim, bir kez daha anlatayım. Belki yararı olur, arkadaşlar anlar.
Adaya Barış Gücü gönderen BM Güvenlik Konseyi kararı ne demektedir? O karar uyarınca en sahibi ülke anlaşması kiminle yapılmıştır? O karara göre adada kaç devlet, kaç hükümet vardır? “Tek meşru hükümet” tanımı niye neredeyse tüm Güvenlik Konseyi Kıbrıs kararlarında vardır? Ne anlama gelmektedir?


Arkadaşlar, Avrupa Birliği’ne Kıbrıs’ın katılım protokolünde ve ona temel olan AB Konsey kararında ne demektedir? “Kıbrıs, bir bütün olarak Avrupa Birliği'ne girecek, hükümet kontrolü altında olmayan Kuzey Kıbrıs’ta AB müktesebatı kontrol sağlanıncaya kadar uygulanmayacaktır.” Bu ifade sizce ne anlama gelmektedir?
Pile yolu inşası için Rum tarafıyla BM Kıbrıs misyon şefi Colin Stewart üzerinden yapılan dolaylı görüşmelerde varılan “görüş birliği” ne demektedir? Bu yolun yapılabilmesi için ne fiyat ödendi?


KKTC Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre büyük bir başarı sağlandı, kararlı duruldu, BM ve Rum tarafı geri adım attı, 1974’den bu yana Kıbrıs Türk bölgesiyle kopuk olan Pile köyü KKTC’ye karayoluyla artık bağlandı.
Hani derler ya yarı hamile olmaz, burada yarı hamilelik var. Kısmen doğru, çoğunlukla yanlış, hatta yalan.


1-    Pile yol sorunu tam anlamıyla çözülmedi. Sorun sadece Pile köyünde oturan kişiler açsından çözüldü, başkaları o yolu kullanamayacaklar.
2-    Pile yolu üzerinde 1963-1974 dönemindekine benzer BM ya da üçüncü ülke kontrol noktaları oluşturulacak. Amaç güvenlik değil, kaçakçılık, özellikle insan kaçakçılığını önleme. Neyi yansıtıyor? Kıbrıs Türklerine güvensizliği. Bu yolu Kıbrıs Türk tarafı kaçakçılık ve daha da kötüsü insan ticareti için kullanabileceği endişesi. Yuh bize ki ne yuh!
3-    Bu yol öyle bedava verilmedi. Yola karşılık 1974’den sonra BM’ye sadece devriye yapabilmeleri için geçiş izin verilen ama KKTC toprakları içerisinde olan, yaklaşık dört kilometrekare civarındaki Çayhan Düzü sadece ara bölgeye dahil edilmekle kalınmadı, bitişik hali arazi de dahil ara bölgede inşaat yapılması, geliştirilmesi izni de verildi.

Tekrar edeyim, Pile karma yerleşim olan, İngiliz üs bölgesinde olması dolayısıyla özel statüde, ama “Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarının geçerli olduğu” bir köydür. BM kararıyla, ara bölge KKTC toprağı değildir ancak Kıbrıs Cumhuriyeti toprağıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarıyla gelişime açılan bir toprak parçasında inşaat izinlerini Pile muhtarı değil, Larnaka Belediyesi ve Larnaka tapu dairesi yetkilidir.


Peki bizim Çayhan Düzü arkasındaki meşhur askeri takım ne olacak? Bizim takım orada Suriye topraklarındaki Süleyman Şah Türbesi gibi kalakaldı. Süleyman Şah’ı bizim Ahmet Davutoğlu bir gece operasyonuyla Türkiye topraklarına taşımıştı. Davutoğlu yok ama eş fantezi becerili birisi de belki bizim takımı KKTC topraklarına taşır, konuyu kapatır.


 Bu arada isteyenler Colin Stewart’ın istenmeyen kişi ilan edilmesi kampanyası yapar, isteyenler de gider Maraş sahilinde kumda oynar.