Yerel seçim çalışmaları hızlandı. İktidar Anayasa değişikliğine odaklanmış görünse de, kaybettiği belediyeleri geri almak için müthiş gayret sarf ediyor. Muhalefet ise Meral ablasından medet umuyor hala.
Meral Akşener, seçimlere tek başına girmekte ısrar ediyor. Bu ısrar iktidarın işine öylesine yarıyor ki, geçen seçimin rövanşını şimdiden almış sayılır. Ama politika bu, köprülerin altından akan suların nereye varacağı da pek belli olmaz. Rahmetli Demirel’in (dün dündür-bugün de bugün) lafını unutmamak lazım. Bu laf günümüzde de değerini koruyor çünkü.
Siyasi partilerin seçim heyecan ve telaşı, millete pek yansımış görünmüyor. Ortada milleti ve ciddi sorunlarını kucaklayacak ve çözecek bir güç, inandırıcı ve umut verici bir profil yok henüz. Mevcut siyasi anlayışlarla, ikide bir değişen kararlarla, iktidarı kollayan yasalar ve genelgelerle Türkiye düze çıkarılamaz. Genelde de çıkarılamaz, yerelde de çıkarılamaz.
Dünyayı dolaşıp kredi arıyoruz. Henüz dişe dokunur bir sonuç alamadık. Araplar bile kredi yerine (satacak değerli bir yerin varsa satın alırız) diyorlar. İktidardan beslenen 25 milyon hariç, gerisi gelecekten kaygılı. Ekonomik durumu, bu plansız ve programsız israf yönetimiyle düzeltmenin mümkün olmadığını görüyorlar. Dinin politikaya alet edilmesinin Türkiye’ye verdiği büyük zarardan, tarikatların çok güçlenen etkisinden şikayet ediyorlar. Ediyorlar ama oralı olan yok ki. İmam bildiğini okuyor hala.
Kurumlar kendilerinden beklenen hizmetleri aksatıyorlar. Hatta yargıda olduğu gibi, birbirleriyle çatışıyorlar. Eleştirmek, yanlıştan dönüş istemek, haksızlığa tepki vermek ciddi cezalar görüyor. İktidarın her yaptığı doğru derseniz, sizden iyisi yok. Ama aksi yorumlar yapar, fikir ve görüşler söyler, yasaların eşit ve adil şekilde uygulanmasını isterseniz, başınıza her an her şey gelebilir. Çarşıya, pazara bir bakın. Halk resmen soyuluyor. Mersin’de 50 kuruşa alıcı bulamayan limon, büyük şehirlerde 20 liraya satılıyor.10 liralık ekmek, fırınlarda(tam tahıllı- ekşi mayalı-siyez-karabuğday) gibi etiketlerle 35-40 liraya veriliyor halka. İçme suyunun damacanası 90-100 liraya çıktı, plastik şişelerde bile 15 lira…
Sıkıntıları hepimiz yaşıyoruz, feci şekilde etkileniyoruz. Yanlış üstüne yanlış yapan ve yanlışlarını doğruluk ve güzellik olarak takdim eden bir iktidarın yönetimindeyiz. Keşke söyledikleri ve yaptıkları gerçekten güzel ve yararlı şeyler olsa, takdir etmez ve alkışlamaz mı millet? Emekliler niye ayakta, işçiler niye Ankara’ya kadar yürüyorlar, atanamayan öğretmenler, işsiz gençler, doktorlar ve sağlık personeli niye öfkeli ve tepkili? Bunların hepsi mi haksız, hepsi mi güzel işler yapan iktidara düşman?
Burası bizim, hepimizin memleketi. Gerçekten zor durumdayız. Yanlışta ısrar herkese zarar verir. Elbette hiçbir iktidar kötü yönetmek, milleti sıkıntıda bırakmak, ülkeyi geriye götürmek istemez. Ama yanlışlar ve giderek bozulan şartlar, bir şeyler yapmamızı gerektirir. İktidarın da inadı ve ısrarı bırakarak(zararın neresinden dönülse kardır)diyerek ortamı yumuşatması, yanlışlardan dönmesi ve sıkıntıları hafifletmesi şart. Anayasa değişikliği kavgası yerine, namus yemini ettiğimiz Anayasa’ya sahip çıkmamız ve saygılı davranmamız, daha doğru ve faydalı olmaz mı?
Eleştirilerden korkmamalı, doğru ve haklı olanlarını kabullenmeli, gereğini yapmalıyız. Yabancıya kucak açacağımıza, boyumuza bakmadan dünyadaki zulme engel olmaya koşacağımıza, kendi problemlerimize odaklanmalı, bunların çözümüne gayret sarf etmeliyiz. Ekonomimizi düzeltmek için de, önce israftan ve lüksten vazgeçmeli ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Haberlere bir bakın, iktidarın pembe nutuklarının dışında, kadın cinayetlerinden, yerli yabancı çetelerden, darp ve adam öldürmeler, soygunlar, doğal afetler, yangınlar, seller ve depremlerden geçilmiyor. Böyle bir tabloya doğru bir tablo, bu tabloyu düzeltmeye yanaşmayan bir yönetime iyi yönetim diyebilir miyiz?
Şöyle bir silkinip kendimize gelelim. Bu acıklı tabloyu düzeltmek, yönetime ısrarla doğruları göstermek ve onu sıkıntıları kabullenip çözüme yönlendirmek hepimizin görevi olmalı. Öyle değil mi?
Yanlıştan doğruya yürüyüş
Can Pulak
Yorumlar