Türk siyasetinin “Karaoğlan”ı, emekçi babası Bülent Ecevit  17 yıl önce 5 Kasım 2006’da yaşamını yitirdi.
Unutulamayan efsane siyasetçi Bülent Ecevit, yıllarca genel başkanlığını üstlendiği CHP’nin 38. Olağan Genel Kurulu’nun yapıldığı günde Ankara Devlet Mezarlığı’nda kabri başında anıldı. Kurultayda seçilen CHP genel başkanı ve yeni yönetimin efsane Karaoğlan’ın ilkelerinden öyküneceği öyle çok çıkarımlar var ki.  
Sade ve mütevazı yaşamı kadar,  güttüğü politikalarında emekçi dostu olması,  köylüyü, çiftçiyi, mazlumu savunması ile öne çıkan liderdi Ecevit.  Her daim hakkı ve halkı savunan halkın Karaoğlan’ı Kıbrıs Barış Harekatı’nda ABD’nin dayatmacı politikalarına karşı direnerek ulusal çıkarlara bağlı olduğunu kanıtlamıştı.  
Hiçbir şaibeye, yolsuzluğa karışmayan, akçeli işlerden uzak duran Bülent Ecevit’in değeri günümüzde daha iyi kavranıyor. Türk siyasetinin “Karaoğlan”ı dürüstlüğünün yanı sıra nezaketi ile saygın politikacıydı.
Her ne kadar kibar olsa da ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda dayatmalara diklenen, karşı koyabilen liderdi. Ülkeyi ve ulusu baskı altına alabilecek politikalara hiçbir zaman suskun kalmadı. 
Kıbrıs Barış Harekatı ile tarihe damgasını vuran, Kıbrıslı Türkleri Rum esaretinden kurtaran Ecevit, barışçıl yönü ile de dünyaya örnek olan siyasetçiydi.
“Ne ezilen ne ezen” söylemi  ile genel başkanı olduğu CHP’nin sosyal demokrat bir partiye evrilmesine yönelik uğraş veren Ecevit, bakan ve Başbakanlığı dönemlerinde emekçi dostu olduğunu hayata geçmesine katkı sağladığı yasalarla kanıtladı
Eğer milyonlarca işçi ve memur toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanıyorsa kuşkusuz bunun en büyük mimarı emekçi babası Bülent Ecevit’tir. Emekçilerin kolayca işten atılmalarını önleyen İş Güvencesi Yasası’nın çıkması için ilerlemiş yaşına karşın Meclis Genel Kurulu’nda sabahlamıştı. O denli emekçi dostuydu Karaoğlan. Ne var ki, sendikalar ve işçiler onu yeteri kadar anmıyor.
Özellikle işçi sendikaları en azından 12 Eylül darbecilerinin  yok ettiği, çalışma yaşamında devrim niteliğinde olan 274 ve 275 sayılı toplu iş sözleşmesi, grev, lokavt ile sendikalar yasasından ötürü anma töreni düzenleyebilirler. 
Aslında sendikalar işlevinden çok şey yitirdi günümüzde. Çoğunluğu iktidara biat etmiş durumda. İki veya üç yılda bir toplu iş sözleşmesi bağıtlamak dışında yaptıkları bir iş yok. Yani etkin bir sivil tplum örgütü olmaktan hayli uzaklar.
Oysa, demokrasilerde sendikalar ve sivil toplum örgütleri güçlü birer baskı unsurlarıdır. Maalesef bu örgütlerin etkinliği “yok” denilecek denli azaldı. 
Bülent Ecevit’in en büyük düşü Köy-Kent projelerinin yurt ölçeğinde yaşama geçirilmesiydi. Ordu-Mesudiye’de bir süre uygulanan projenin ülkenin tamamında hayata geçirilememesi Karaoğlan’ı oldukça üzmüştü. Köylünün, çiftçinin, kırsal kesimdeki insanların üretimini teşvik edecek ve sattıkları ile yaşamını sürdürecek, köyden kente göçü önleyecek projenin günümüzde  tartışılması  önemli proje  olduğunu ortaya koyuyor. 
Köyden kente göçü durduracak, işsizliği ve yoksulluğu azaltacak önemli adımdı Köy Kent projesi. Ama olmadı, olamadı atıl kaldı.
“Bizim iki gücümüz var: Hak ve halk” diyen Bülent Ecevit’in en önemli özelliği katıksız emekçi dostu olmasıydı.  İşçilerin yanı sıra, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nın çıkmasına öncülük ederek memurları  grev hakkı olmasa da toplu sözleşme hakkına kavuşturmuştu. Eğer bugün işçi ve memurlar toplu sözleşme hakkından yararlanabiliyor, maddi kazanımlar elde edebiliyorsa “Karaoğlan” Ecevit’in katkısı yadsınamaz. Sendikaların ona olan vefasızlığı düşündürücü ve acı.  
Emekçi dostu, mazlumların savunucusu Karaoğlan, tarihe damgasını vuran az sayıdaki devlet adamlarından biriydi. Her dönem saygı ile anılacak.