1990'lar siyasi cinayetlerin tavan yaptığı yıllardı. Turan Dursun, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Binbaşı Cem Ersever, Sağlık Bakanlığı başmüfettişi Namık Erdoğan ve aklıma gelmeyen niceleri.

Serkan Güler

Kiminin ardında İslamcı terör örgütleri kiminin ardından ise Susurluk kazası çıktı. Evet doksanlar faili meçhul yıllarıydı. PKK terörüne de binlerce şehit ve kurban verdik. Ölümler, siyasi amaçlarla hedef haline gelmiş kanaat önderleri ve bu memleket için kaygıları olan insanlaraydı.

Milenyum ve değişim

1999'da terörist başı Abdullah Öcalan yakalandı, terör sıfır noktasına kadar geriledi. 

MHP Lideri Bahçeli'nin bir akşam üstü çıkışı ile hükümet dağılarak erken seçime gidildi. Ve 23 yıla yaklaşan AKP ve Tayyip Erdoğanlı yönetim iktidara geldi. 

Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ile mücadele edecekleri iddiası ile halktan tam yetki aldılar. Geçen yıllarda ölümlerin şekli değişse de toplumsal çürümenin sonuçları daha vahim ölümlere sahne oldu.   

Masum kadın ve çocuklar ölüyor 

2023 Dünya Ekonomik Formu'nun raporuna göre, cinsiyet eşitsizliğinde 146 ülke arasında 124. sırada yer aldık. 

Yani bunun sonuçları şöyle;

2021 yılında 438 kadın, 2022 yılında 409 kadın, 

2023 yılında 415 kadın hunharca katledildi. Kadın cinayetlerinde de oldukça iyi bir sıralamada yer aldık. 

Adana Aladağ'da bir tarikat yurdunda 11 kız çocuğumuz yanarak can verdi. 

Diyarbakır' da Narin kızımız gibi onlarca kayıp ve katledilmiş çocuk var. 

Yeni doğan çetesinde ise hastane sahipleri, doktorlar ve sağlıkçılar, para için onlarca bebeğin canına kastetti.  

Soma'yı unutmadık

2014'de Soma maden faciasında 301 vatan evladımız can verdi. Yine 2014'de Ermenek'te 18, 2022'de Amasra'da 43 madencimizi kaybettik. Ne de kolay söylenip yazılıyor, rakamlardan ibaret hayatlar. 

2015 Gar Saldırısı 103 kişi, 2016 Kızılay 38 kişi, 2024 TUSAŞ 5 kişi terör saldırılarında can verdi. 

Sokaklar uyuşturucu çeteleri ve mafya gruplarının çatışmalarına her gün sahne oluyor. Ölenlerin rakamsal bile değeri kalmadı artık. 

Toplumsal ve bireysel ahlaki çürümenin önüne geçilemiyor. 

O zaman Albert Camus'un bir sözüyle bitirelim. 

"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın." 

Sağlıcakla kalın...