Mehmet Necati GÜNGÖR
Pazarlar alev yeri olmuş, evlerde tencereler kaynamıyor, karpuz dilimle, domates ve patlıcan tane ile satılır olmuş; eminiz, bütün bunların mahcubiyet...
Mehmet Necati GÜNGÖR
Pazarlar alev yeri olmuş, evlerde tencereler kaynamıyor, karpuz dilimle, domates ve patlıcan tane ile satılır olmuş; eminiz, bütün bunların mahcubiyetini yaşayanlar da vardır.
Geçmişte, bürokrasideki görevlerim sırasında tanıdığım tanımadığım pek çok kişiye yardımcı olmanın hazzını yaşadım.
Çetele tutmadım ama, sayının bir hayli fazla olduğunu söyleyebilirim.
Eskiden yaptıklarım dolayısıyla, aynı güçte olduğumu düşünen dostlarıma ve yakınlarıma karşı büyük bir mahcubiyet içindeyim.
Çünkü, birçok taleplerini yerine getiremiyorum.
İktidarla bir bağım olmadığı için “torpil” müessesesini işletemiyorum.
Birçok mühendis babası ve annesi, çocukları için iş bulmamı istediler.
“Benim de aynı unvanı taşıyan bir çocuğum var. İnanın, onun için bile bir şeyler yapamadım.”
İktidar kanadında, sayıları çok olmamakla beraber benim de dostlarım var ama, bu güne kadar hiç birisinden bu tür taleplerde bulunmadım.
Belki de mahcup olmalarını istemediğimden.
Yirmi yılın son on yılı böyle geçti. Hep mahcubiyet. Kimsenin yarasına merhem olamamanın ezikliği.
Bunları yaşamaktan elbette mutlu değilim.
Yakınlarıma bile yardımcı olamamak çok yıkıcı.
Meselâ, çocuğum, elektrik elektronik mühendisi olmuş; babasının kendisine iş bulmasını bekliyor, onun isteğini bile yerine getirememenin ezikliğini yaşıyorum.
Dostlarım kusura bakmasınlar, iktidardan herhangi bir beklentim olmadığı için sıkıntılarımı veya beklentilerimi bu çok az sayıda dostlarıma bile anlatmadım. İki yüzlü davranışları öteden beri kendime yakıştırmadığım için bunları yapmadım.
Yaşadığımız mahcubiyetler ne kadar artarsa artsın, bu günkü halimize şükretmemiz gerektiğini önce iktidardaki dostlarımızın önerileri ile anlamış olduk.
Bunlar olmuyor diye hiçbir şekilde bir hayıflanma içinde değilim.
Biz de sıramızı bekliyoruz; o sıra bize geldiğinde belki biz de mutlu oluruz.
Herkese, bütün dostlarıma selam ve muhabbetle.
“lütfen kusuruma bakmayın” diyerek…
Kocaman bir özürle…