Gerek TV haberlerinde gerekse çeşitli yayın organlarında adı sık sık geçen Lüksemburg denilen bu küçük ülkeyi hepimizin yakından tanıdığını pek zannetmiyorum.
O’da pek çok Avrupa ülkesi gibi bir AB topluluğu mensubudur. Almanya, Fransa ve Belçika gibi üç ülkenin arasına sıkışmış olan bu ülkenin başkentinin adı da Lüksemburg’dur.
23 Haziran milli bayramı olan ülkenin para birimi Euro’dur. 2586 kilometre karelik yüzölçümüne sahip Lüksemburg’un, yüzde 85,5’i orman ve tarımsal olarak oldukça verimli yeşil bir ülkedir. Son yapılan nüfus sayımına göre 229.900’u yabancı olmak üzere tüm mevcut 524.900 kişidir.
Türkiye’de pek çok şehir Lüksemburg’dan daha çok nüfus yoğunluğuna sahiptir. Her ne kadar resmi dil Lüksemburg’ca olsa da Fransızca, Almanca sıkça kullanılan dillerdir. 99.900 kişinin yaşadığı Lüksemburg’u 30.900 kişilik nüfusu ile Esch-sur Alzette adlı şehir takip etmektedir. Anayasal monarşi biçiminde parlamenter demokrasi biçimi ile yönetilen ülkenin Devlet Başkanı 7 Ekim 2000 yılında tahta çıkan Grandük Henri’dir.
Lüksemburg kenti deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte sarp kayalık bir yayla üzerine kurulmuştur. Daha ziyade tarihi yapıların süslediği bu şehre alternatif olarak modern binaların yer aldığı Grund, Clausen ve Pfaffenthal adlı üç semt düzenli yaşam için son derece rahat bölgelerdir. Muhteşem görüntüleri ile ülkenin dört bir tarafında göze çarpan Sarayların ve şatoların güzelliği dillere destan olmuştur.
Lüksemburg’un belirli bir iklim çizelgesi olmayıp, hava şartları okyanusun esintisi etkisini göstermekte ve sık yağış almaktadır. Dukalıkta en büyük nehir olarak Moselle’dir kuraklığı önlemek için yapılmış olan baraj gölleri ülkeye ayrı bir güzellik katmaktadır. Ülkenin idari yapılanması ise 3 il, 12 kanton, 106 Belediye ve 4 seçim bölgesinden oluşmaktadır.
Lüksemburg’un tarihi kökenlerini inceleyecek olarsak. Var oluşları 11.12 ve 13. Yüzyıllara dayanmaktadır. 963’te Kont Siegfriend’in girişimleri ile oluşmaya başlayan Lüksemburg birliği çeşitli ve uzun süren badirelerden sonra1. Dünya ve ikinci Dünya Savaşlarında toprakları işgal edilse de özgürlük mücadelesinde, Lüksemburg halkının yüzde ikisi sırf ikinci dünya savaşında hayatını kaybetmiştir.
1944 yılında, Alman işgalinden müttefik birlikleri tarafından kurtarılan bu ülke, Marshall planı çerçevesinde süratle kalkınma ve modernleşmeye başlamıştır. Bugün BM, UNO, OECD ve NATO üyesi olan Lüksemburg, 1840 yıllarında demir cevherinin bulunması sayesinde tarım ülkesinden, sanayi ülkesine geçmesi ile hızla teknolojik yeniliklerinde öncüsü olmuştur. 40’dan fazla uydusu sayesinde yayıncılıkta dünya lideridir.
Kalkınmadan önce yani 1. Dünya savaşına kadar ekonomik nedenlerle denizaşırı ülkelerine göç eden Lüksemburg’lular, 20. Yüzyılın başlarında göç alan ülke durumuna gelmiştir. Çelik ve demir fabrikalarında bugün çalışanların pek çoğu İtalyan ve Portekizli göçmenlerdir. Şuan nüfusun hemen hemen yarısı Lüksemburglu olmayanlardan oluşmaktadır. Şu an Dukalıkta 160’dan fazla ulusa ait insan Lüksemburg’da yaşamaktadır. Üç dilin konuşulduğu ülkede bazı medya yayınları Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Portekizce lisanlarını kullanmaktadır. Ülkeye gelen yabancı sanat toplulukları, tiyatro eserleri Lüksemburgca’nın ötesinde Almanya, Fransızca ve Belçika dillerinde oynanmaktadır. Bu arada sinemalarda yabancı filmler umumiyetle orijinal dillerinde veya Fransızca, Hollandaca veya Almanca altyazılı olarak gösterilmektedir.
Kırmızı, beyaz ve gök mavisi renklerini taşıyan bayrağın, bu renkleri Fransız bayrağı renklerinden esinlenmiştir. Büyük Dukalık milli bayram günü olarak 23 Aralık 1961 yılında alınan bir kararla Kralın doğum günü 23 Haziran olarak, Grandük’ün "Doğum günü" resmi kutlama günüdür.
1994 yılında UNESCO’nun Dünya Miras listesinde aldığı Lüksemburg ilk defa Avrupa Kültür Başkenti olmuştur. 1995 yılında bu yana yapılan kültür tesisleri zenginlik ve huzur vermektedir.