Orhan GÜRDİL Acısını halen yaşadığımız Kahramanmaraş depremi ile ülkemiz ilk kez bu büyüklükte bir felakete uğramış, 10 ilimiz, kasaba, köy ve tarlalar doğanın gazabına u...

Orhan GÜRDİL Acısını halen yaşadığımız Kahramanmaraş depremi ile ülkemiz ilk kez bu büyüklükte bir felakete uğramış, 10 ilimiz, kasaba, köy ve tarlalar doğanın gazabına uğramıştı. Anadolu, tarih boyunca pek çok şiddetli yer sarsıntısı ile karşılaşmış, yüzlerce insan ölürken mal varlıkları da bir anda yok olmuştu. Tabii bu felaketlere hedef olan sadece Anadolu olmamış, pek çok ülke ve kıtada meydana gelen depremler yine can ve mal kaybına sebep olmuştu. Dünyanın, dolayısıyla Amerika’nın yaşadığı en büyük yer sarsıntısı 1906 yılında 3 bin kişinin ölümüne neden olan 8,2 büyüklüğündeki San Francisco depremi olmuştur. Konu sıkıntısı çeken ABD’li film yapımcıları sıradan bir karı koca geçimsizliği ve yasak aşka dair bir kurgunun içinde yerleştirilen deprem felaketi ile bir nevi Los Angeles felaketini beyaz perdeye aktarmıştır. Ünlü Kanadalı yönetmen Mark Robson’ın, Earthquake (deprem) adlı filmi 1974 yılında ilk önce Amerika’da, daha sonra dünyanın pek çok ülkesinde gösterime girmişti. O yıllarda her biri birer dünya starı olan Charlton Heston, Ava Gadner, George Kennedy, Lorne Greene başta olmak üzere yine dönemin tanınan oyuncularının rolleri paylaştıkları film, Mark Robson’a pek çok ödül kazandırmış olsa da o yılların film teknolojisinin imkansızlıkları içinde beyaz perdeye aktardığı yapıt, başta Japonya olmak üzere bazı ülke sinemalarında gösterime sokulamamıştı. An Event Earthquake’nin gösterildiği sinema salonlarından kaçanların çokluğu, filmin dehşetini ortaya koymuştur. Deprem üzerine pek çok film çekildi ise de yapımcı, yönetmen Mark Robson’un yapıtı kadar ilgi çekmemiştir. Ülkemizde “en büyük deprem” olarak kayıtlara geçen, 1939’da Erzincan’da meydana gelen deprem, resmi kayıtlara göre 17 bin 480 canımızı yitirdiğimiz 23 bin 781 insanımızın ise yaralandığı bir depremdi. Yakın zamanda 14 bin 480 insanımızı yitirdiğimiz Gölcük depreminden sonra da pek çok yer sarsıntısı meydana gelmişti. Ünlü yazar Turgut Özakman, Reşat Nuri Güntekin’in 1944 yılında okuyucusu ile buluşan “Değirmen” adlı romanını “Sarıpınar 1914” adı ile oyunlaştırılmıştı. Konusu deprem olan bu filmden sonra Renan Fosforoğlu’nun 1953 yapımı “Köprüaltı Çocukları” adlı filminde yaşadıkları kentte meydana gelen depremden sonra oturdukları şehri terk edip İstanbul’a göçen bir ailenin dramı işlenmişti. Remzi Cöntürk de “Yaşamak Haram Oldu” adlı filminde Varto’da yaşanan deprem felaketini beyaz perdeye aktarmıştı. Ünlü yönetmen Şerif Gören ise yabancı bir filmden aldığı deprem görüntüleri ile 1976 yılında “Deprem” adlı bir yapıtı ile doğanın acımasız dehşetini beyaz perdeye aktaran yapımcılar listesine adını yazdırmıştır. Bugün pek çok ülkede depremi önleyici tedbirler almışlardır. Özellikle bir deprem bölgesi olan Japonya’da yaşayanlar dikilen gökdelen binalarda korkusuzca oturmaktadırlar. Şili'de sık sık karşılaştıkları bu felakete karşı tek katlı evler imal etmişler. 1776 yılında kurulan farklı ulusların bir araya getiren bugünkü Amerika’da depremle ilgili ilk eser olarak kabul edilen Risale-i Zelzele ise 1719 büyük İstanbul depreminden sonra 1720 yılında Ahmed b. Recep el Konstantini tarafından yazılarak toplumları bu felakete karşı nasıl korunacaklarına dair bilgilendirmiştir. Tanrı'dan tüm dünyayı 10 ilimizi büyük can kaybına uğratan doğanın bu azgın felaketinden korumasını dilerim.