Orhan GÜRDİL

Orhan GÜRDİL Kısa kesim, siyah beyaz karışımı dalgalı saçlarıyla uzun yılların mutlu mutsuz, acı acı tatlı günlerine şahit olmuş bir yüz. Giyimi konuşmaları ile tam bir İstanbul hanımefendisi görünümü veren Bayan Muzaffer Çobanoğlu, uzun yaşamını sanatın çeşitli etkinliklerine adamış. Yaptığı objeler çevresinde beğeni ile karşılanmış. Süs eşyaları çerçeveler, kolyeler, masaüstü biblolar, küpeler, tepsiler ve daha pek çok obje ile kendisine sanat çevrelerinde saygın bir yer edinmiş olan sanatçı Muzaffer Çobanoğlu, bu çalışmalarının yanı sıra, eline aldığı tığla çeşitli mutfak gereçleri de örmeye başlamış. Atkılar, çoraplar, bereler ve daha niceleri… Muzaffer Çobanoğlu, bu çalışmalardan zaman ayırıp bu kez de eline fırçayı alıp tuvalin karşısına geçip birbirinden güzel yağlı boya tablolar yapmaya başlamış. Hatta bu sanat kolunda o kadar başarılı olmuş ki 2 kez kişisel sergi bile açmış. Bu arada toplu sergilere de katılarak sanat tarihimizde kendisine hatırı sayılır bir saygınlık kazandırmış. Doğaya dönük yapıtları öyle beğenilmiş ki, her sergisinin sonunda tabloları satın alınmış. Muzaffer Çobanoğlu’nun tabloları bugün, birçok koleksiyonerin elinde yüksek fiyatla satılmaktadır. Gelin, ömrünü sanata adamış olan üstün yetenekli bu sanatçıyı yakından tanıyalım... Yazının başında da belirttiğim gibi yaşamının ilk yılları, yani 1928 yıllarında Osmanlının el sürmediği illerde devlet memuru olan babasının görev yaptığı Hakkâri Yüksekova’da hayatını zor şartlar altında geçiren küçük Muzaffer, uzun yıllar yoksulluğun, bulaşıcı hastalıkların; çetelerin baskın ve soygunlarıyla, kan dökülen arazi kavgaları içinde büyümek zorunda kalıyor. Devlet memuru olan babası durmadan bir yerden bir yere tayin ediliyor. Kalabalık Çobanoğlu ailesi bakımsızlıktan kırılıp hayata veda eden insanların arasında yaşam mücadelesi veriyor. Çocuk Muzaffer, Malazgirt, Sarıkamış, Hakkâri, Yüksekova gibi ölüm rüzgarlarının estiği bu yerlerde ilkokula gitme imkânı bulamıyor. Esasen bu yerlerin çoğunda o zaman eğitim tam manası ile yapılamıyordu. Baba Çobanoğlu, bu kez şark görevini tamamlamış, Edirne’ye tayini çıkmıştı. Çatalca, Kırklareli derken Çobanoğlu ailesi son ikametgahları olan Ankara’ya gelip yerleşmişler. İlkokulu çeşitli beldelerde zor şartlar altında bitiren Muzaffer Çobanoğlu, okumaya çok hevesli olmasına rağmen bu isteğini de yerine getirememiş, hayatını bir erkekle birleştirerek ev hanımı olarak yaşamaya başlamış. Bu evlilikten bir erkek, bir kız çocukları dünyaya getiren Muzaffer Çobanoğlu, bir yandan torun bakarken bir yandan da eline geçirdiği kitaplar sayesinde İngiliz dilini öğrenmiş. Hatta o kadar başarılı olmuş ki tercüme yapacak kadar bu lisanın icracısı olmuş. Eşinin vefatı, çocukların iş güç sahibi olması ile biraz rahatlayan Muzaffer Çobanoğlu, oğlunu evlendirip Fransa’ya göndermiş, kızı da güzel bir izdivaç yaparak İstanbul’a yerleşmiş. Ankara'da tek başına kalan sanatçı, her türlü sanat etkinliklerinin yapıldığı 75. Yıl Huzurevi’ne yerleşmeye karar vermiş. Bugün 82 yaşında olan tanınmış sanatçı, huzur bulduğu yuvada resim yapıyor. Hobi odasında yapılan çalışmalara katılıp birbirinden güzel eserleri ortaya koyuyor. Başarılarının daim olmasını dilerim.