Notre Dame'nin Kamburu ve Bizim Hanımefendi
Birsen Gürdil
Birsen GÜRDİL
İstanbul’da bir bankada çalıştığım yıllarda çok sevmeme rağmen sinemaya gidecek vaktim olmazdı. Ünlü Türk Müziği sanatçısı Sabite Tur Gülerman’ın Mecidiyeköy-Dutluk ’ta bulunan Açıkhava sinemasında ise bütün gününü evde geçiren annemin ve kız kardeşimin zoru ile altımıza sermek üzere aldığımız minderlerle sinemanın yolunu tutardık.
Umumiyetle komedi türü Türk filmleri oynar, gürültü, patırtı, çocuk sesleri arasında güya film seyretmiş olurdum. Evlenip, Ankara’ya geldiğim zaman sıkça sinemaya gidip, birbirinden güzel yabancı renkli sinemaskop tarzında çekilmiş yapıtları zevkle izlerdim.
İşte; “Notre Dame’nin Kamburu” adlı bu muhteşem filmi geniş ekranlı perdede seyretmiş, adeta kendimden geçmiş, birazda korkmuştum. 1956 yapımı bu filmde o yıllarda dünya çapında şöhrete sahip Gina Lollobrigida ve yine Amerikan sinemasının dev aktörü Anthony Quinn ve de Jean Delannoy başrolleri paylaşmışlardı.
Konunun geçtiği yer ise Notre Dame Katedrali yani Bizim Hanım olarak bilinen bu muhteşem tapınaktı. Film, tek kelime ile kusursuz, Anthony ise başarısının zirvesinde idi. Makyaj sanatının emsalsiz bir örneği olarak ünlü oyuncu bur kamburu olan Katedral görevlisini canlandırıyordu. Yönetmen Robert Ef Raymond’un dünya film tarihine armağan ettiği bu yapıtı izleyiciler mekânın dekor olduğunu zannetmişlerse de film tamamen Katedrali’n içinde özel izinle çekilmiştir.
Fransa’nın sembolü olan yapıtı bir gün yakından görmek gibi bir isteğimde olmuştu. 2008 tarihinde Fransa’ya yaptığımız özel bir gezide bu şaheseri ziyaret etmek istemiş olmama rağmen aşırı derecede turist akımı ve sıra alma gibi engeller yüzünden, Sen Nehri üzerinde turist gezdiren özel yapım bir deniz aracı ile ancak yapının etrafında dönerek izleme imkânı bulabildim.
Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Katedral, geride bıraktığımız zamanlarda çatısında başlayan bir yangınla korkutmuştur. 856 yıllık muhteşem tapınak, 400 itfaiyecinin büyük çabaları ile söndürülmüş, yangın sonunda 96 metrelik en yüksek kulenin kül olduğu görülmüştür.
Gotik mimarinin bu emsalsiz yapıtını Parisliler gibi tüm dünyada bu olayı hüzünle izlemişlerdir. Bizlerde böyle tarihi pek çok eserimizi dikkatsizlik, kalitesiz eleman çalıştırma, yangınları önleyici tedbirlerin alınmaması gibi sebeplerle kızgın alevlere teslim etmişizdir.
İstanbul’un simgelerinden Haydarpaşa Garı’nda böylesi bir tedbirsizliğin kurbanı olmuştur. Yıllarca süren tamiratı, yanan iki kule ve diğer bölümler tamamlanmıştır. Diğer iç bölümlerin yenilenme çalışmaları halen devam etmektedir.
Notre Dame Katedrali’nin ortalama yılda 13-14 milyon turist çektiği görülmektedir. Muhteşem bu tapınağın tarihin akışı içinde pek çok unutulmaz olaylara mekân olduğu da bilinmektedir. Dünya’nın en büyük bu Katedrali’nin yapımına, Paris Piskoposu Mavriceda Sully’nın ısrarı üzerine, 1163 yılında Sen Nehri’nin ortasındaki İl e de La Site Adası’nda başlamıştır.
Bizim Hanımefendi adı ile kapılarını Katolik dünyaya açmıştır. Yapımı ancak 14. Yüzyılda tamamlanan Kilise de 1. Napolyon taç takıp imparator olmuş. General De Gaule, Georges Pampidou, François Mitterand gibi Fransız tarihine iz bırakmış olan pek çok ünlünün cenaze törenleri burada yapılmıştır. 127 metre uzunluğu, 48 metre genişliği ve 9 bin kişilik kapasitesi ile yeryüzünün en büyüklerinden olan tapınağın ahşap olup, yanan kulesi 96 metre yüksekliğe sahipti.
Fransız gotik mimarisinin muhteşem bir örneği olan Notre Dame Katedrali için yardım kampanası açan Fransız görevliler kısa zamanda tahminleri üstünde büyük bağışlar almışlardır. Ne var ki bu kutsal yapının tekrar eski haline dönebilmesi için uzun bir zamana ihtiyaç olduğu söylenmektedir. 24 Olimpiyatlarına yetiştirilmek istenen Katedrali’n halen soğutma çalışmaları sürmektedir.
Notre Dame Katedrali’ni dünyaya tanıtan ise ünlü Fransız Yazar 1802-1885 tarihleri arasında yaşamış olan Victor Hugo’dur. Besançon’da doğan Hugo, 1822’de Adele Foucher ile evlendi. 1287 yılında Cromwell adlı sahne oyununu yayınladı. 1831 yılında Dotre Dame’nin Kamburunu yayımladı zor şartlar altında geçen Hugo’nun dünyaca ünlü Sefiller adlı eserini yazmak için Cahnnel Ada’larına yerleşti. 1872-1878 yılları arasında iki kez felç geçirdi. 22 Mayıs’ta hayata gözlerin yumdu.
Yorumlar