Orhan GÜRDİL
TRT’nin 7 yıldan bu yana yayınladığı “Bir Dünya Müzik” adlı aylık dergisinin 76’ncı sayısında Murat Örem adlı değerli meslektaşım, dünya starı, büyük Türk dostu; piya...
Orhan GÜRDİL
TRT’nin 7 yıldan bu yana yayınladığı “Bir Dünya Müzik” adlı aylık dergisinin 76’ncı sayısında Murat Örem adlı değerli meslektaşım, dünya starı, büyük Türk dostu; piyanist gitarist, şarkıcı ve film oyuncusu Dario Moreno’yu çok güzel bir yazı ile okurlarına tanıtmış. Bu inceliği için genç kardeşime teşekkür ederim.
Ellili, altmışlı, yetmişli yıllarda ünlü organizatör Erkan Özerman, Ankara Radyosunda yapımcı olarak görev yapmakta idi. Çağdaş görüşlü Özerman, Türkiye’nin Avrupa’da, özellikle Fransa’da tanıtımını yapmayı kendisine görev saymıştı. O yıllarda dünya şöhretleri olan pek çok sanatçıyı Türkiye’ye davet ederek ülkemizin kapılarını Batı’nın müzik ve sanat dünyasına açmıştı. Erkan Özerman'ın yoğun çabaları sonucunda dünyanın ve Avrupa’nın tanınmış pek çok ünlü ismi Türkiye’ye gelmişti. Erkan Özerman'ın sayesinde ben de gazeteci olarak bir dönem Brezilya’nın en ünlü ses sanatçısı Miguel Amador, Fransız şarkıcı Charles Trenet ve Dario Moreno gibi isimlerle tanışmıştım.
Ben de sizlere kadim dostum olan Dario Moreno ile geçen günlerimden bahsedeceğim. Asıl ismi David Arugete olan Dario Moreno, İsrail asıllı olup yıllar önce Aydın’da 4 çocuklu bir ailenin ferdi idi. Kurtuluş Savaşı yılları içinde 1921’de dünyaya gelen ünlü şarkıcının çocukluğu yokluk hatta sefalet içinde geçmişti. Bir cinayete kurban giden babasının ölümünden sonra anne ile 4 çocuğu İzmir’e göç etmişlerdi. Bugün İzmir’in meşhur asansör bölgesinde pek kullanışlı olmayan bir eve yerleşen aile, büyük geçim sıkıntısı çekmekte idi. Annesi Dario’yu istemeyerek yetimhaneye vermek zorunda kalmıştı. Bu arada ilkokulu bitiren ve Türk nüfus cüzdanını taşıyan Dario, okulu bitirir bitirmez para kazanmak için çeşitli işlerde çalışmaya başladı.
İzmirli ünlü bir avukat, Dario’ya el uzatıp onu yanına aldı. Para kazanan cılız çocuk, aynı zamanda Fransızca öğreniyordu ve gitar çalmaya başlamıştı. Sesinin güzelliğini de fark eden Dario, sünnet, düğün ve eğlence gecelerinde elindeki gitarı ile şarkı söylemeye başladı. Önce mahallesinde, sonra da İzmir’de tanınan bir müzisyen olan genç yetenek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerlik görevini yaparken ordu evlerinde gitarı ile çalıp şarkılar söylemeye başladı. Askerliği bitince, kendisini tümüyle müzik dünyasının içinde buldu.
İstanbul, Ankara ve Paris konserleriyle ününü yurt içine ve yurt dışına taşıyan Dario, çok sempatik tavırları, Türkçe dahil birçok dilde söylediği hareketli şarkılarıyla müzik ve eğlence dünyasının aranan ismi oldu. Dario Moreno'nun Ankara’da yaşadığı yıllarda Küçük Sahne’nin bulunduğu binanın üst katında tanınmış şair Orhan Veli Kanık ile oda arkadaşlığı yaptığı söylense de Dario, bu konuda bana hiçbir açıklama yapmadı.
Dario Moreno, hızla dünya starı olma yolunda ilerliyordu. Bu arada Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu’nun sözlerini yazdığı şarkıları repertuarına alan ünlü ses, artık bir dünya starı idi. Dario Monero benliğinde taşıdığı Türk sevgisinden asla vazgeçmedi. Dünyanın en ünlü şehirlerinde, en tanınmış eğlence merkezlerinde verdiği konserlerde programına muhakkak 2-3 Türkçe şarkı da ilave ederdi.
Bu arada dünya turnelerine gidişlerinde Türk pasaportu kullanırdı. Konser verdiği her ülkede Türkiye’nin sanat elçisi gibi ülkemizin reklamını yapardı. Dario Mareno'nun bir özelliği ise sadık ve samimi bir arkadaş olmasıydı. Dünya turnelerinde film çalışmalarından, sahne konserlerinden fırsat bulur bulmaz Ankara’ya gelerek birkaç gününü benimle, Erkan Özerman ve bazı radyo sanatçılarıyla geçirir; çok sevdiği Ankara tandırı, kebabı ve baklavayı yemeden Ankara’dan ayrılmazdı.
Dario Moreno ile bir anımı müsaade buyurursanız burada anlatayım… Yine dünya konser turnelerinden fırsat bulup geldiği Ankara’da Kent Otel’e yerleşen şarkıcının doğum gününü pek çok radyo sanatçısının katılımı ile otelin gece kulübünde kutlamıştık. Daha sonra Dario Moreno, Erkan Özerman, ben ve bazı sanatçı arkadaşlarımıza o yıllarda çok meşhur bir gece kulübü olan İntim'e gittik. Erkan Özerman, Ankara radyosunda görevli idi, vakit geç olduğu için izin alıp bizden ayrıldı. Dario da bir hayli yorulmuştu, “Seni evine bırakıp ben otele gideyim” deyince gece kulübünden çıktık.
O yıllarda Küçük Esat’ta Bardacık Sokak’ta Bardacık Apartmanı’nda oturuyordum ve o evim son derece güzeldi. Bu yuvamda Zeki Müren dahil Türkiye’de şöhret sahibi yerli ve yabancı pek çok sanatçı kalmıştı. Dario, eve geldiğimiz zaman “Vakit geç oldu, şimdi otele gidip ortalığı birbirine katmayayım, sana misafir olayım” dedi. Ankara'ya her gelişinde hediyesi ile evime konuk olurdu. Taksisine bindiğimiz sürücü, Dario’nun kolundaki saate, parmağındaki yüzüğe ve kravat iğnesine gözünü dikmişti. Dario’nun üzerinde taşıdığı bu takılar som beyaz altın üzerine paha biçilemez pırlantalarla İsviçre’de ona özel yapılmış çok pahalı mücevherlerdi. Şoförün dikkatle gözlerini kolundaki sahte dikmesinden kuşkulanmıştım. Eve girer girmez saat geç olmasına rağmen Ankara Emniyet Müdürü Sabri Meriç'e özür dileyerek durumu anlattım. Yarım saat sonra kapı çaldı, bir bekçi “Sabaha kadar kapıda sizi koruyacağım” diyerek görevini bildirdi. Bekçiyi “Beni kim ararsa evde olmadığımı söyle” diye uyardım. O yıllarda bekar olduğum için gelenin gidenin saati belli olmazdı.
Biz uyurken Kralların Ressamı, Atatürk’ün devasa yağlı boya resimlerini yapan tanınmış sanatçı Cemil Karababa eşiyle kavga edip gece yarısı evden çıkmış, “Orhan’da kalırım” diyerek bana geliyormuş. Tabii kapıda bekçi ile karşılaşınca bekçi, Cemil Karababa’yı tanımadığı için yaka paça alıp karakola götürmüş. Sabahın seher vaktinde evin telefonu çalınca bir hayli tereddütten sonra açtığım telefonun diğer ucunda karakoldan bir komiser, “Cemil Karababa diye bir ressamı tanıyor musunuz?” diye sorunca işin ciddiyetini anladım. Meğer bekçi, Kralların Ressamı, ünlü sanatçıyı hırsız zannedip karakola götürmüş.
47 yaşında 1 Aralık 1968 yılında Paris’e gitmek için İstanbul Havaalanı’nda geçirdiği kalp krizi sonucunda aramızdan ayrılan Dario Moreno, İzmir’de toprağa verilmesini vasiyet etmişse de Israil'e yerleşen annesinin isteği üzerine Israil'de toprağa verildi. Türkiye’nin kültür ateşesi olarak ülkemizi gittiği her yerde tanıtmayı kendisine kutsal bir görev sayan Moreno’ya bu başarılarından dolayı plaket de verilmiştir. Asla yeri doldurulamayacak olan Dario Moreno’yu genç nesle tanıtmak gerekmektedir.