“Geleceği karartılan çocukların sorumluluğu omzunuzda, 100 yıl önce Atatürk tarafından size kazandırılan hakları geri mi vereceksiniz?”
Nursun Erel
Seçimlere 10 gün kala, “kadınlar kime oy verecek?” Sorusuna yanıt aranıyor. Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı güncel rakamlara göre, seçimlerde oy kullanacak kadınların sayısı erkeklerden 900 bin kişi daha fazla, yani “seçimlerin kaderini kadınlar belirleyecek” sözü klişe değil gerçek… Peki ittifaklar kadına ne vaat ediyor? Kadınların oyunu kazanabilmek adına hangi sözleri veriyorlar? Kadını koruyan yasalar Cumhur İttifakı ortakları tarafından neden tartışmaya açıldı? Bu soruları İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayfer Yılmaz’a yönelttik. Yılmaz, AKP’nin yıllardır bilinç altında yatan hedefi şimdi ortaya koyduğunu, Cumhur İttifakı ortakları Hüda Par ve Yeniden Refah Partisinin aslında şeriat hedeflediğini, Türk kadınına Afganistan tarzı bir gelecek biçtiğini anlattı ve kadınlara sordu: “100 yıl öce Atatürk ve cumhuriyet sayesinde elde ettiğiniz haklar geri mi vereceksiniz?” Erdoğan ve AKP yönetimi öncesinde, ekonomide önemli sorumluluklar üstlenen Ayfer Yılmaz, Türkiye’nin yıllardır kötü yönetildiğini, 15 Mayıs sabahı karşımıza çıkacak bilançonun varlık fonu başta olmak üzere yeterince bilinmediğini de anlattı.
Şeriat istiyorlar
AKP ve Cumhur İttifakı ortaklarına sert eleştiriler yönelttiği Ayfer Yılmaz söyleşide sorularımızı şöyle yanıtladı: SORU: Cumhur ittifakı ortaklarının kadına dönük mesajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? -Kadın fıtratına uygun ve uygun olmayan işler- diye bir ayrım yapılabilir mi? O halde sizin ve sayın genel başkan Meral Akşener in konumu nasıl değerlendirilebilir? YILMAZ: Gelinen noktada, AKP, bilinç altında var olan hedefi ortaya koymuş oldu. Yeniden Refah Partisi ile imzaladığı 30 maddelik protokole bakalım. Nüfusun yarısını biz kadınlar oluşturuyoruz, geri kalan yarısını da biz doğuruyoruz ama bizi getirdikleri nokta şu. Cinsiyet eşitliğine ilişkin yasaların yeniden gözden geçirilmesi…Hüda-Par ise kadınların alacağı eğitim ve sağlık hizmetlerinin sadece kadınlar tarafından verilmesini istiyor, yani düpedüz Afganistan’dan bahsediyorlar. -6284 bizim kırmızı çizgimizdir- diyen AKP milletvekiline -cehennemliksiniz- denildiğinde ben tek bir AKP milletvekilinin partiyi yöneticisinin arkasında dik durduğunu görmedim. Dolayısıyla Türkiye’yi getirmek istedikleri şu; Demokratik-laik hukuk devletinden çıkarıp, şeriat anlayışına boğmak… Kadınlar bu seçimde çok dikkatli olmak zorunda, bugünleri için, çocukları için geleceği için oy verecekler, sadece kız çocuklarının değil, bu ülkede taciz edilen erkek çocuklarının, geleceği karartılan tüm çocuklarımızın sorumluluğu biz kadınların omzunda. Bu seçimde biz kadınlar dimdik durmalıyız..
100 yıllık haklarınızı geri mi vereceksiniz?
SORU: Kadın haklarından geriye gidiş mi isteniyor sizce? YILMAZ: Burada aslında sadece kadın haklarını değil insanlık onurunu konuşuyoruz. Kadına biçilen rol topluma biçilen roldür. Kadınını eğitmemiş olan toplum gelecek nesillerini eğitemez. Atatürk ve cumhuriyet bize bunu getirdi. 100 yıl önce biz bu hakları kazandık. Bugün 100. Yılda bizden 85 milyon olarak sadece kadınlardan değil, 85 milyon olarak tüm özgürlüklerimizden, tüm haklarımızdan vazgeçmemiz isteniyor bunun için oy atmamız isteniyor. Cumhur İttifakına oy verecekler bir kez daha bu gerçeklerle yüzleşmeli. —
Hukuk tanımaz yönetim
SORU: Geri adım atılan konulardan biri de kadını korumayı hedeflen İstanbul Sözleşmesinin bir gecede kaldırılması… Ne hissettiniz o gün? YILMAZ: İstanbul Sözleşmesinin imzalandığı gün, mecliste herkes kalkıp ayakta alkışladı. Tüm partiler olarak tüm 85 milyon olarak ayağa kalktık ve alkışladık. İstanbul Sözleşmesi kadınları daha üstün tutmuyor, fırsat eşitliğini yakalayabilmesinin önünü açıyor. Bütün dünyaya açıklanan bir anlaşma var, biz bu anlaşmanın öncüsü olmuşuz, üstelik anlaşmada bizim adımız var, onurlanmışız değil mi? Sonra birden bire bir gecede -aile yapımızı bozuyor- diye bu sözleşmeden çekildik. Hukuk tanımaz bir durum. Anayasaya göre de bir kişinin kararı ile olmayacak bir karardı. Bu da yaşandı bu ülkede … Anayasamız var mı? Varsa hukukun üstünlüğü nerede? Zaten asıl hedefleri 6284 değil hedefleri medeni kanun…
Rejim değişikliği dayatması
SORU: AKP YRP arasındaki 30 maddelik protokolden söz ettiniz , orada da -imam nikahını resmi kabul edin- diyorlar? YILMAZ: Aslında neden biz şeffaflıktan, açıklıktan, ailemizin bütünlüğünden kaçıyoruz? Resmi nikahtan neden vazgeçiyoruz? Bir aile birliği kurmak, bunun getirdiği haklar, bütün bunlar çocuklarımız itibarıyla nesillere aktarılmıyor mu? Neden bu dayatma? Bu rejim değişikliğidir. Bunlar alt senaryoları. Çünkü toplumda imam nikahı dendiğinde herkesin genellikle resmi nikah yanında imam nikahı vardır. Neden bugüne kadar bu konuşulmuyordu? Neden resmi nikah kaldırılmak isteniyor? Bu tamamen rejimle olan sorunlarını oraya koyan bir tutum. Hele içişleri bakanının yaptığı son açıklamaları da dikkate aldığımda büyük bir psikolojik bunalım var iktidarda, bunu görüyorum.
Sandık sağlam kalacak mı?
SORU: Seçimlere günler kala, AKP sözcüleri, -bu dış güçlerin oyunudur, seçimle darbe yapacaklar- gibi söylemlerde bulunmaya başladı. Bu nasıl değerlendirilebilir? YILMAZ: Şimdiye kadar en antidemokratik ülkede bile seçim sandığını bu şekilde değerlendiren bir yorum görmedim. Darbe nasıl oluyormuş? Seçim kanunu var, kanuna göre vakti geldi seçim yapılıyor. Bundan darbeyi çıkartmak nasıl oluyor? Bunu anlamak mümkün değil. Ama biz kazandırsak demokrasi, muhalefet kazanırsa darbe… Darbeyi kim yapmış olacak? Millet mi? Korku iklimi yaratmak istiyorlar. Bizim milletimiz bu korku söylemlerini artık bir kenara bıraktı, artık yarınından emin olmak istiyor. İnsanlar yarını elinden alındığı için mutsuz, hesap soramadığı için mutsuz, bu kötülüğü yapanın yakasını tutup hesap soramadığı için mutsuz, meclise gönderdiği milletvekilinin acizliği karşısında mutsuz, sözü geçmediği için mutsuz, ayrımcılık yapıldığı için mutsuz…Sandıklara korku salıyorlar. Millet sandığını korur… Önemli olan şu, elimizdeki, elimizle tuttuğumuz kendi özgürlüklerimiz, bütün özgürlüklerimiz için sandığa gideceğiz. 100 yıl önce bu hak ve özgürlükleri edinebilmemiz için toprağa düşenleri, o savaşlara gidenleri, savaşlarda şehit düşenleri unutmayalım. Bugüne gelmemizi sağlayan bütün insanların emeklerine karşı bir vefa borcumuz var. İşte 14 Mayıs sabahı sandığa gittiğimiz zaman 100 yılda edindiğimiz hakların özgürlüklerin bilinciyle oy vereceğiz.
Özlenen ortam
SORU: Sizce toplum yıllardır baskı altında tutulmak şurada dursun, yeterince aydınlatılabildi mi? Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a basın soru sorabildi mi? Erdoğan seçimler öncesinde rakipleri ile yuvarlak masada bir kez karşı karşıya gelebildi mi? Kamuoyu pek çok konuda aydınlanmadan sandığa gitmek durumunda değil mi? YILMAZ: Bir masa başında tüm liderlerin oturup, siz gazetecilerin sorduğu sorularla bizlerin bütünüyle aydınlandığı toplantıları özlemiyor muyuz? Kimseye hakaret etmeden milletine hesap veren iktidarları özlemiyor muyuz? İktidardakinin hesap verdiği, muhalefetin eleştirdiği ve yapacaklarını anlattığı ortamları gerçekten özledik. Çok ihtiyacımız var… Oysa şu anda özgürlükler adına karanlık hakim.15 mayıs sabahı aslında sorgulayan gazetecilerin de günü olsun. Aslında 85 milyon olarak biz, kadını erkeğiyle, çiftçisi işçisi mühendisi bilim adamıyla bir bütünüz… Bu toplumda 15 Mayısta bilim egemen olacak. Hurafeye değil bilime, aydınlığa oy vereceğiz. Konuşmalarımızdan, düşüncelerimizden dolayı Silivri ile sınanmadığımız günlere kavuşacağız. İnsan ön planda olacak, herkesin -ben Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşıyım, devletim benim arkamda- diyeceği günler yakın… Çocukların yatağa aç girmeyeceği, anne babaların özgürce, refah içinde yaşayacağı bir toplum hedefliyoruz, dijital dönüşümünü yapmış, verimliliği yakalamış bu toplumla, geleceğe umutla bakacağız. 15 Mayısta genciyle yaşlısıyla engellisiyle kadını erkeği ile aydınlık ufuklara çıkacağımız kucaklaşmayı diliyorum.