Yusuf KANLI
Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos yıllardır kansere karşı verdiği savaşı kaybetti.
Görevdeki uzun yılları boyunca birçoğu özel birçoğu...
Yusuf KANLI
Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos yıllardır kansere karşı verdiği savaşı kaybetti.
Görevdeki uzun yılları boyunca birçoğu özel birçoğu da kayıtlı olmak üzere çok sayıda görüşme yaptım Hrisostomos ile. Hiç abartmadan söyleyeyim, en sert eleştirileri bile yüzüne söyledim yıllar boyunca, bir kez bile eleştirilerimden, hatta suçlamalarımdan sinirlendiğine şahit olmadım. Bir defasında benim de yakın olduğum bir danışmanına, “Bana niye hiç kızmıyor Başpiskopos” diye sorduğumda “Görüşüne katılmasa da samimi olduğunu biliyor” cevabını alınca çok şaşırmıştım. Danışman, “Seninle konuşmanın zihin açıcı olduğunu, çok hoşlandığını ve her randevu istediğimde kabule hazır olacağını” da vurgulamıştı.
“PARAZİTLER” PROVOKASYONU
Anadolu’dan Kıbrıs’a yerleşen Türkleri “Parazitler” diye tanımlamıştı bir mülakatta. “Diliniz sürçtü herhalde, bunu yayınlayacağımı biliyorsunuz değil mi” diyerek düzeltme fırsatı vermek istemiştim. “Ne dediğimi biliyorum. Ne adada Türk askerinin, yerleşiklerin adada kalmalarına imkan veren, ne de çoğunluğun azınlığın tahakkümüne sokan hiçbir düzenleme çözüm olamaz. Aksine, ancak parazitleri adadan götürür, çoğunluğun haklarını restore eden, azınlığa haklarını tanıyan bir anlaşma kalıcı ve sürdürülebilir olur” demişti.
Düşündüğüm gibi o “parazitler” sözü oldukça uzun bir süre adadaki iki tarafın ilişkilerini gölgeledi.
“YALAN SÖYLEYEN DİN ADAMI”
Bir görüşmemizde 1974 öncesinde Kıbrıs Rumları ile Türklerinin ahenk içerisinde birlikte yaşadıklarını ama 1974 Türkiye “zorba işgali” ile o “mesut beraberliğin” sona erdirildiğini söylediğinde, “Siz din adamısınız değil mi? Din adamı sıfatınızla doğruyu söylemek zorunda değil misiniz? Yalan söyleyen din adamı olur mu? Biliyorum sizin yaşadığınız köy de Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı ve Türklere saldırı olan bir yerdi. Yaşanmadı mı o saldırılar? Öldürülmedi mi sizin Türk komşularınız?” deyince, “Münferit olayları abartmamak lazım. Oldu bir şeyler elbet ama münferit şeyler. Genelde uyum içindeydik” demişti.
Bazen mavi günlük çalışma üniformasıyla, bazen de resmi elbisesi ile çıkıyordu karşıma. Ama özel konutunda “Kleftiko” (Fırında pişirilen kuzu eti ve patatesli bir yemek – Hırsız Kebabı) yediğimiz zaman bile hep belli bir mesafeyi koruyor ve azami saygılı davranıyordu.
TÜRKİYE SİYASETİNİ “ÇOK YAKINDAN” TAKİP EDİYORDU
İstanbul’un eski ve önemli bir semtinin bir dönem başkanlığını yapan bir siyasetçinin siyasi parti kurmasını ve hatta başbakanlığa ilerlemesini Türk-Yunan ilişkileri açısından destekleyen Hrisostomos o düşüncelerine ciddi paradoks içinde kamuoyunda hep Türkiye aleyhinde verdiği mesajlar ile geliyordu. Sadece beni değil, Türk düşmanı imajına tezat bir şekilde teklifim üzerine gerekli ayarlamaları yaptırtıp Ankara’dan bazı dostlarımı da makamında nezaketle misafir etmişti. Danışmanı, perde arkasında ilişkilerin gelişmesi için ciddi katkılar yaptığını ancak sert milliyetçi üslubuyla siyasette geldiği önemli konumu korumayı amaçladığını söylemişti.
YERİNE KİM GELECEK?
Ölüm haberinin ardından yapılan açıklamayla birlikte neredeyse geçiş süreci ve yeni başpiskoposun kim olacağı da belli oldu gibi. Çok uzun süredir Hrisostomos ile ilişkileri sevme ve nefret etme arasında gidip gelen Baf Metropoliti Yeorgios’un “veliaht” olduğu iddia edilmekteydi. Metropolit Yeorgios sıklıkla yanlış ekonomik kararlar aldığını, başarısız yatırımlarla Kilisenin paralarının carcur edildiği iddialarıyla soruşturma açılmasını talep etmekte, Hrisostomos’un büyük dini ve siyasi gücünü sarsmaya çalışıyordu. Bütün bunlara rağmen de “veliaht” olarak görülmesi biraz da Hrisostomosun kanser yüzünden ciddi rahatsızlıklar içerisinde olmasıydı.
Ölüm haberiyle birlikte yapılan açıklamada Hrisostomos’un yerine kimin geleceğini “seçecek” Sen Sinod Meclisi’ni Baf Metropoliti Yeorgios’un toplayacağı, diğer “bağımsız” Ortodoks Kiliselerinin başlarına haber verileceği ve cenazesinin halkın ziyaretine açılacağı açıklaması koltuğun yeni sahibinin de adeta ilanı gibiydi.