Orhan GÜRDİL  Günümüzde adalet ne yazık ki toplumu memnun edecek bir güven vermemektedir. Cinayet olaylarında verilen kararlar, 40-50 sabıkası olan suçluların serbest bır...

Orhan GÜRDİL  Günümüzde adalet ne yazık ki toplumu memnun edecek bir güven vermemektedir. Cinayet olaylarında verilen kararlar, 40-50 sabıkası olan suçluların serbest bırakılması, çeşitli ülkelerden ülkemize gelip sığınmacı, göçmen, kisvesi altında her türlü suçu işleyip toplumu rahatsız edenlere karşı hoş görülen davranışlar adaletin ülkemizde pek geçerli olmadığını göstermektedir. Osmanlı döneminde adaletin nasıl işlediğini gelin 1600 yıllarında yaşamış ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin yazdığı seyahatnamede “İstanbul’da adaleti uygulayan dürüst yargıçlar var” demiştir. 1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet şehrin imarına büyük önem vermektedir. Bu arada Hayariyum Kilisesi’nin yıkıntıları üzerine Ayasofya’dan büyük bir cami yaptırmak ister. Daha önce Kumrulu Mescid Camii ve Baba Saltuk Zaviyesi’ni yapmış olan Mimar Atik Sinan’a bu görevi verir. Babası da mimar olan Atık Sinan sonradan Müslüman olmuş bir gayrimüslimdir. Mehmet Sultan Ayasofya’dan yüksek ve büyük olmasını istediği caminin yapımında kullanılacak sütunları Anadolu’dan getirtmiştir. Mermer bu sütunlar Mimar Atik’in işine yaramaz çünkü boyları bir hayli uzundur. 1467 yılında başlayan cami yapımı 1470 yılında biter. Fakat caminin boyu ve cüssesi Ayasofya’dan alçak olmuştur. Caminin açılışına gelen Fatih Sultan Mehmet gözlerine inanamaz çünkü cami Ayasofya’dan kısadır. Mimar Atik Sinan’a hiddetle çıkışan Sultana mimar “İstanbul’da deprem çok olur, yıkılmasın diye mermer sütunları iki arşın keserek Ayasofya’dan alçak yaptım” demesi üzerine daha da sinirlenen Fatih, derhal mimarın iki elinin bileklerinden kesilmesini emreder. Ve emir hemen orada yerine getirilir. Haksız olduğunu ileri süren mimar derhal İstanbul kadısı Hızır beye giderek Fatih Sultan Mehmet’ten şikayetçi olduğunu bildirir. Kadı Hızır Bey Fatih Sultanı sanık olarak mahkemeye çağırır. Padişah, “Buyruk şerifi şerif” diyerek mahkemeye gider ve baş köşeye oturur. Kadı yani yargıç Fatih’e seslenerek “oturma beyim duruşmada şikayetçi ile birlikte ayakta duracaksın” diyerek uyarır. İki eli bilekten kesili olan mimar sonra da sultanı dinleyen Hızır Bey padişahı suçlu bulup iki elinin bileklerinden kesilmesini ister. Ne var ki mimar artık bedel karşılığında Fatih’ten iki elinin de bilekten kesilmesini istemez. Bu durum karşısında Fatih mimara günde 10 akçe ödemek şartıyla ellerinin kesilmesinden kurtulmuş olur. Bundan sonrası ise daha da ilginçtir. Fatih Sultan mahkemeden çıkarken kaftanının altına sakladığı topuzu çıkartıp, kadıya doğru sallayıp “Eğer yargılamada beni koruyacak bir karar verseydin senin oracıkta canını alacaktım” diye bağırır. Bunun üzerine kadı bu kez Fatih’e seslenerek “eğer sen de benden kayırma isteseydin seni şuracıkta parçalardım” der. İşte size tarihin içinden gerçek adaleti savunan dürüst bir yargıcın ibret verici bir olayını anlattım. Bu olay bize Osmanlı padişahlarının yasa önünde ne kadar eşit olduklarını ve yargı dokunulmazlıklarının bulunmadığını göstermektedir. Günümüzde Hızır Bey gibi yargıçlara çok ihtiyacımız var.