Orhan GÜRDİL
Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda Türk sinemalarında bolca Arap filmleri oynardı. Daha sonra sulu gözlü- müzikli Hint filmleri kaptı piyasayı. Ikinci Dü...
Orhan GÜRDİL
Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda Türk sinemalarında bolca Arap filmleri oynardı. Daha sonra sulu gözlü- müzikli Hint filmleri kaptı piyasayı. Ikinci Dünya Savaşı yıllarında Amerikan sinemasının reklam amaçlı, renkli, çeşitli türde çektiği filmleri izlemeye başladık. Araya Fransız ve İtalyan sinemasının belirli kalıptaki şeritleri girdi. Türk sineması ise “Yeşilçam” denilen Türk film dünyasının merkezi ise az bütçeli, zengin oğlan- fakir kız konulu filmlerle sinema salonlarında boy göstermeye başladı. (Gerçi o yıllarda Hollywood’un çekip dünya sinema piyasasına sürdükleri filmlerin bedeli de çok yüksekti). “Rüzgâr Gibi Geçti” adlı film, çekiminden 13 yıl sonra Türk sinemalarında gösterime girmişti.
Türk sineması henüz dizili gösterime girmemiş, Brezilya yapımı, bol göz yaşlı diziler, televizyonun ülkemizde yayılmasını müteakip seyircinin merak ve zevkle izledikleri oyunlar çekilmeye başlanmıştır. Siyah-beyaz ABD dizilerinin de etkisi olmuştur.
Orta kuşağın son film yapımcıları, dizilerin seyirci tarafından merakla izlenmesini görünce, bu tür çekimlere yönelerek birbirinden ilginç konulu yapıtları ile ekranlarda boy göstermeye başlamışlardı.
Artık Türk dizileri yeni yeni yayım hayatına giren TV kanallarında seyirci ile buluşmaya başlarken, yurt dışından da cazip teklifler gelmeye başlamıştı.
Çok değil, son beş- on yılda Türk dizileri, başta Amerika, Rusya, Brezilya, Arjantin, İspanya ve Arap ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede ünlü kanalların ana programı olmaya başladı.
Bugün ise “Dünya bizi seyrediyor” dersek, doğru bir başlık atmış oluruz.
Ilk TV dizisi 10 yıl önce Arap ülkelerinde yayımlanmaya başlamıştı. “Gümüş” adlı dizi, Arapların ilgiyle izlediği bir dizi olurken, komşu ülke Bulgaristan “Binbirgece” adlı diziyi seyrediyordu. Balkan ülkeleri sıraya girmiş, Yunanistan Sırbistan’ı, daha sonra Rusya, Kazakistan, Pakistan, Vietnam, Endonezya takip etmişti. Çok çabuk şöhreti yayılan dizilerimizi bu kez Güney Amerika ülkeleri aldı.
“Muhteşem Yüzyıl” dizisi Rusya’da aylarca ekranlarda kalırken, birçok Arap ülkesi de diziyi gün aşırı iki kere oynatmaya başlamıştı.
“Kiralık Aşk”, “Dolunay”, “Erkenci Kuş” ve “Sen Çal Kapımı” pek çok ülkede zevkle izlenen Türk yapıtları olmuştu. “Aşk-ı Memnu”, “Sadakatsiz”, “Fatmagül’ün Suçu Ne?”, “Kiralık Konak” adlı diziler halen pek çok ülkede gösterilirken, İspanya dizi yapımcıları, Oyuncu Cansu Dere’ye ödül bile vermişlerdir.
Pakistan’ın pek çok kanalında Türk dizileri gösterimde iken Taliban yönetimine giren Afganistan’da film ve dizilerin gösterimi yasaklanmıştır. İran da böyle bir karar almış.
Son olarak “Kardeşlerim”, “Bir Zamanlar Çukurova”, “Yasak Elma”yı izleyecek olan pek çok ülke seyircisi var. Yine “Sen Anlat Karadeniz” adlı bu dizimizi izliyorlar.
46 ülkede izlenme rekorları kıran “Kurtuluş Osman”dan sonra yeni çekilen “Destan” adlı dizi de Arap ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri ve Balkanlar’de gösterime girecektir.
Dünyanın son dönemde gözdesi olan Türk dizileri, şu an dünyada 600 milyon kişi tarafından izlenmektedir. Türkiye’de yılda 100 dizi çekimi yapılmaktadır.
Şili’den Amerika’ya, Rusya’dan Hindistan’a kadar pek çok ülkeye ihraç edilen dizilerden Türkiye 3 milyar dolar gelir elde etmektedir.
Dünyada her 13 kişiden birinin Türk dizisi izlediğinin getirisi, mali yükünün yanı sıra, Türk turizmine de çok büyük katkı sağlamaktadır. Türk görgü, kültürü, yaşamı ve çağdaş yaşamı ülkeye ayrı bir saygınlık kazandırmaktadır. Dizilerimiz sayesinde pek çok ülkede Türkçe dil öğrenimi varken, kursların açılması, yine yurt dışında bir çok oyuncumuzun şöhret sahibi olması gurur verici bu tablonun özellikleridir. Hatta pek çok ülkede doğum yapan kadınlar, çocuklarına Türk isimleri takmaktadır.