Yusuf KANLI Gerçekleşmeyen ama pazarlığı yapılan bir rüşvet olayı ile İsveç ve ABD’de soruşturma açıldığı haberi nedeniyle bir, iki değil 90’dan fazla haber sitesine erişim yasakla...

Yusuf KANLI Gerçekleşmeyen ama pazarlığı yapılan bir rüşvet olayı ile İsveç ve ABD’de soruşturma açıldığı haberi nedeniyle bir, iki değil 90’dan fazla haber sitesine erişim yasaklandı, İngiltere’nin dünyaca ünlü ve güvenilir Reuters ajansı şeytanlaştırıldı. Türkiye’de ve dünyanın her noktasında basının temel işlevlerinden birisi halk adına güç sahiplerinin, para sahiplerinin faaliyetlerine ışık tutmak, denetlemek, varsa uygunsuzluklarla ilgili kamu adına hesap sormaktır. Basın sadece iktidarların halkın duymasını ve görmesini arzu ettikleri halkla ilişkiler faaliyetlerine katkı vermez. Aksine, halkın olaylar ve gelişmelerle ilgili lehte ve aleyhte bilgilenerek doğru habere ulaşması, ulaştığı doğru haberlerle de bilinçli tercihler yapması temel görevi nedeniyle gerek yerel gerekse uluslararası alanda yasal güvencelerle korunmaktadır. Basın hürdür, sansür edilemez Türkiye Cumhuriyeti Anayasası net bir şekilde basının özgür olduğunu ve sansür edilemeyeceğini hükme bağlar. Erişim yasağı rüşvet iddiasının haberleştirilmesine değil, bu iddiaların erişime yasaklanması taleplerine yönelik uygulanması şarttır. Türkiye’nin çağdaş, hesap verebilir bir yönetim ve adil bir yargıya ulaşması belli ki çok zaman alacak ve bu konuların halkın talebi haline gelebilmesi için Türkiye aydınları çok daha fazla çaba sarf etmeleri gerekecek. Demokrasi bir kültür meselesidir. İktidardaki bir siyasetçinin söylediği iddia edilen eğitim yükseldikçe muhafazakar partilere desteğin azaldığı ifadesi elbette ki çok sıkıntılıdır ancak maalesef doğruyu da yansıtmaktadır. Ampulün AKP tarafından keşfedildiğini bile iddia edecek bir cahil seçmenin ruh halini anlamak mümkün değilse de hep yakındığımız biat kültürünün cehaletle sıkı ilişkisini sergilediği aşikar. Keza, 20 yılı aşkın AKP iktidarında yapılmayanlardan muhalefete hesap sormak da zihinsel kapasitenin sıkıntısını sergilemekte değil mi? Mesele Reuters haberi değil Mevcut haliyle Türkiye’mizdeki ifade ve basın özgürlüğü fiili durumu maalesef oldukça üzücü. Bahsettiğim sadece hapisteki gazeteci sayısı falan da değil. Cumhurbaşkanına hakaret ve sair değerlendirmelerle mevcut mutlak hakimin ve iktidardaki siyasi İslam temsilcisi giderek muhafazakarlaşan iktidarın hoşuna gitmeyecek iddia ve gelişmelerin haberleştirmesi de kesinlikle yasak. Böyle haberler yazılır ve yayınlanırsa ne olur? Özel savcılar, yargıçlar nöbette. Hemen kopyala yapıştır erişim yasağı kararları verilmesi sıradan durum haline geldi. Yeni anayasa yapılması tekrar konuşulan bu günlerde Anayasamızda 28’nci maddede gayet net bir şekilde vurgulanan “Basın hürdür sansür edilemez” ilkesi üzerinde durmakta da yarar var. Zaten mevcut halde bile aynı maddede “...Süreli yayınlar, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkum olma halinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan yayının devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır" ifadesiyle açıkça “basın hürdür sansür edilmez” diye başlanan maddede, açıkça sansür olmamalı ama yayınlar yasaklanabilir denmekte. Devekuşu olunmamalı Tabii, mevcut haldeki devekuşu durumundan yakınmakta iken fiili olarak zaten uygulanamayan basın özgürlüğü kavramının, George Orwell’in otokrasi yönetimini eleştirdiği “Hayvanlar Çiftliği” eserinde hicivle dalga geçtiği gibi “Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir” anlayışının demokratik yönetişim ile bağdaşmadığı aşikardır. Yasaklar, yasaklar Belki de “Türkiye’nin yeni yüzyılı” dedikleri bu dönemde çıkarılmasının planlandığı “yeni” ve de “sivil” anayasada basının sansür edilemeyeceği maddesini egemen otokrasinin ruhuna uygun şekilde düzeltip eleştirinin yasaklanması, her ne şekilde olursa olsun “mahdumların” ve “refikaların” hakkında haber yapılamayacağı yasalaştırılmalı. İlle de bu şahıslarla ilgili yayınlar yapılacaksa sadece övgü yapılabileceği yedi düvele duyurulmalı. Hele Reuters, AP ve hatta VOA, BBC, DW gibi “kökü dışarıda” kuruluşların rüşvet, görev suiistimali, adam kayırma konularında “yüz kızartıcı” yayın yapmaları yasaklanmalı. Ayrıca, yine anayasanın 25’nci maddesinde vurgulanan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz” hükmü de dönemin ruhuna göre tıraşlanmalı. Dahası anayasanın 26’ncı maddesinde ele alınan düşüncelerin açıklanması yayılmasıyla ilgili zaten uygulanması hep sıkıntılı olan düzenlemede “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir” ifadeleri de dönem ruhuna göre yeniden şekillendirilmeli, övgünün, yüceltilmenin serbest, yerginin yasak olduğu, hele hırsızlık, rüşvet, güç sarhoşluğu ve sair “güç bozar, mutlak güç mutlak bozar” durumlarının katiyetle bahsedilemeyeceği yasaklar listesine resmen eklenmelidir. “Mış gibi” durumuna son verelim Baştan sona “mış gibi” anlayışına son vermek gerekir. Sanki demokrasi varmış gibi yapıp, “Demokrasi sadece seçim değil, aynı zamanda kurumlar, kurallar, hukukun üstünlüğü gerektirir” dediği için bir gazetecinin kanala ceza saçma değil mi? Güya basın hürriyeti varmış gibi yapıp, hapiste 57 gazetecinin olması kabul edilebilir mi? İfade özgürlüğü varmış gibi yapıp, görüşlerini açıklama cesaretinde bulunduğu için insanları ötekileştirmek, şeytanlaştırmak ve hatta hapse tıktırmak normal mi? Wiener Zeitung Güya basına destek veriliyor, değil mi? Yazılı yerel ve yaygın medyanın yararlandığı Basın İlan Kurumu kaynağını değiştirmeden ve ilave kaynak yaratmadan internet medyasına da destek kararı alındı bir süre önce. Anadolu yerel medyası şimdi krizde. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da benzer sıkıntılar yaşanıyor. Mesela Avusturya’da 320 yıllık “Wiener Zeitung” gazetesi basılı yayınına son verdi, sadece internet gazetesi olarak devam edecek. Türkiye’de de bir dönemin en önemli gazetelerinden Milliyet’in durumu malum. Hürriyet ve Posta da küçülme kararı aldıkları iddia ediliyor. Anadolu basınının durumu da içler acısı. Kepenk indiren gazete sayısı endişe verici bir durumda ve finansman sıkıntıları sürmesi durumunda yakın gelecekte durumun daha da kötüleşeceğini söylemek fazla abartı olmayacaktır.