Şüphesiz, en zor yazılar "veda" üzerine yazılanlardır. Ancak yeni bir platforma "merhaba" demek de en az veda etmek kadar zordur.

Yavuz Selim Demirağ

Gazeteciliği hakkını vererek yapmanın ne denli "tehlikeli" bir iş olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?

"Yürek yiyen, canını cebinde taşıyan" değerli meslektaşlarımızın onurla bir araya geldiği "Gazeteciler Cemiyeti"ne yıllar sonra üye olmanın gururunu yaşıyorum. Bu üyeliğin getirdiği sorumluluk gereği, değerli ağabeylerim İsmet Orhan ve Ayhan Aydemir'in cemiyetin gazetesinde yazmam için yaptıkları teklifi geri çevirmek mümkün değildi.

Kurucusu olduğum ve 20 yıldan fazla emek verdiğim son gazeteme, yaklaşık bir yıldır neden yazmadığımı sormazken, cemiyet yönetiminin bu duyarlılığı beni derinden etkiledi. Bu süreçte, sayısını takip edemediğim davalar yüzünden sürekli başımın üstünde sallanan tutuklanma kılıcıyla yaşarken, her türlü desteği esirgemeyen CHP'nin önceki Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin'e teşekkür ediyorum.

Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’da başladım mesleğe... Spor, polis-adliye muhabirliği derken siyasetin merkezinde, politik gelişmeleri takip ettim.

Ankara’ya "taşra" muamelesi yapan "İstanbul Dükalığı"nın önde gelenleri de aslında başkentte yetişip en tepelere kadar yükselmiş yöneticilerdir.

Çok eskiye gitmeye gerek yok; iletişim çağı baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Ama bizim mesleğimizin gerçeği hiç değişmiyor. Gazete ve televizyonların haber kaynaklarının yarısından fazlası Ankara'dan gelir. Türkiye'nin ve hatta dünyanın gündemini başkentimiz belirler.

Ankara gazetecilerine haksızlık eden İstanbul'da da uzun yıllar görev yaptım. İlk özel radyoculuktan, ilk özel televizyonculuğa; bir dönemin efsane gazeteleri Tercüman ve Günaydın başta olmak üzere basında ter dökmek için çok çaba gösterdik. Ve "Gazetecilikten emekli olunmaz" gerçeğini öğrendik.

Ağabeylerimiz ve arkadaşlarımızın en büyük fantezisi, deniz kenarına yerleşip sakin bir emeklilik hayatı sürmektir.
Bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, bu hayali gerçekleştirebilen çok az sayıda gazeteci vardır. Çoğumuz, "kürkçü dükkanına" geri dönüp elimizden geldiğince mücadeleye devam ediyoruz. Deniz kenarındaki huzuru ertelemenin veya ötelemenin bahanelerine sığınıyoruz.

Ankara, bizler için ekmek-su gibidir. Başka şehirlerde rahat nefes alamadığımızı düşünürüz.

Her şeyden önce Cumhuriyet çocuklarıyız. Cumhuriyetin Başkentinde onun nöbetini tutmaya devam edeceğiz...