Orhan GÜRDİL
Bugün müsaadenizle sizlerin isteği üzerine rahmetli sanatçı, sanat güneşimiz Zeki Müren’le bir anımı anlatacağım.
Sanat, sosyete ve magazin muhabiri olarak o yıllard...
Orhan GÜRDİL
Bugün müsaadenizle sizlerin isteği üzerine rahmetli sanatçı, sanat güneşimiz Zeki Müren’le bir anımı anlatacağım.
Sanat, sosyete ve magazin muhabiri olarak o yıllarda tirajı hayli yüksek Akşam Gazetesinde tabiri caizse çiçeği burnunda bir gazeteci idim. Günlerden bir gün, bürodaki hizmetli, heyecanlı bir tavırla Zeki Müren’in siyah bir arabanın içinde beni beklediğini söyledi. Oysa cuma gecesi ünlü sesi Esenboğa’dan İstanbul’a yolcu etmiştim, pazar akşamı Ankara’ya dönecekti.
Pürtelaş aşağı inerek arabanın içinde beni bekleyen ünlü sesle karşılaştım. Yanında Türk sahne dünyasının ünlü aktörü rahmetli Yıldırım Önal ve yine Devlet Tiyatrosu mensubu iki aktör bulunuyordu. Zeki Müren, “Konya’ya gidiyoruz. Sen de bizimle gel” deyince soluğu büroda aldım.
Ünlü gazeteci Çetin Altan büro şefi idi. Zeki Müren’in davetini söyledim. “Haber ayağına gelmiş durma git” deyince vezneden aldığım harçlıkla soluğu siyah arabanın içinde aldım. O tarihlerde devlet tiyatroları beğenilen sahne oyunlarını Ankara’ya yakın kentlerde de sahneye koyuyordu. İşte “Üçüncü Selim” adlı oyun da bu gece Konya’da temsil edilecekti. Eserin başrol oyuncusu ise Konservatuarı birincilikle bitiren Yıldırım Önal idi.
Derhal yola çıktık. Tiyatro ekibi bir gün evvel gidip gerekli hazırlıkları yapmışlardı. Konya'nın meşhur düzlüğünde otomobil bir kuş gibi süzülürken, Zeki Müren bir şiire ses vermeye başlamıştı: “Yaşamak zevki verir ruhum” adlı şarkı, böylelikle Konya yolunda bestelenmişti.
Konya'ya geldiğimiz sanatçılar için ayrılmış bir otele yerleştik. Yıldırım Önal ve arkadaşları bizi bırakıp tiyatronun yolunu tuttular. Zeki Müren Yıldırım Önal ve benim kalacağım üç yataklı odaya çıkan Müren, kısa bir yüz bakımı yapıp aşağı indi. Tiyatroya gidip eserleri izleyecektik. Ne mümkün! otelin önü Zeki Müren’in hayranlarıyla dolmuştu. Dışarı çıkmak mümkün değildi.
Kırık Plak adlı filmi üç ay Konya’da kapalı gişe oynamıştı. Otelin sahibi Konyalıların tanıdığı bir beydi. Ona rağmen ön kapıdan çıkıp oyuna yetişmemiz mümkün değildi. Birazdan Külhan tavırlI otel sahibi otelin mutfak kapısından bizi çıkarıp tiyatronun sahnelendiği salona getirdi. Oyun başlamıştı. Zeki Müren’le ben kapıda birinci bölümün bitmesini beklerken, otel sahibinin salonun kapısını açması ile bizi içeriye gitmesi bir oldu.
Temsil izlemek için çevre illerden de güçlü isimler gelmiş. Vali, Emniyet Müdürü ve birçok bürokrat o an sahnede Yıldırım Önal gür sesi ile “Hayvan herifler!” diye bağırmaya başladı. Salona girmemiz üzerine pek çok seyirci ayağa kalkarak Zeki Müren’i alkışlamaya başlamıştı. Yıldırım Önal’ın ön sözleri karşısında donup kalan seyircilerin bir anlık şaşkınlığından oyunun perdeleri kapandı. En ön sırada Vali Bey’in yanında bize ayrılmış olan koltuklara alkışlar arasında oturduk.
Biraz sonra perde tekrar açıldı. Yine sahnede Yıldırım Önal vardı ve yine gür sesi ile “Hayvan herifler!” diye bağırmaya başladı. Ben oyunu Ankara’da Devlet Tiyatrosu’nda izlediğim için o sözlerin oyunun bir repliği olduğunu biliyordum.
Temsil sonunda Zeki Müren ve Yıldırım Önal, salonu dolduran sanatseverler tarafından dakikalarca alkışlanmıştı. Vali ve diğer bürokratlar Zeki Müren’i ertesi gün yemeğe davet ettiler. Bu arada, ertesi gün Zeki Müren, Mevlana’nın kabrini ve müzeyi görmek istemişti. O yıllarda kapalı ve bakımsız olan müze, valinin özel izni ile açılmış ve Zeki Müren müzeyi ve türbeyi görme imkânı bulunmuştu.