Orhan GÜRDİL Yma Sumac, 13 Eylül 1922 yılında Peru’nun kuzeyinde yer alan yüksek dağlarla çevrili bölgesi Cajamarca’nın Lchocan kentinde dünyaya geldi. Boylu poslu, güzel...

Orhan GÜRDİL Yma Sumac, 13 Eylül 1922 yılında Peru’nun kuzeyinde yer alan yüksek dağlarla çevrili bölgesi Cajamarca’nın Lchocan kentinde dünyaya geldi. Boylu poslu, güzel bir kız olup daha 13 yaşında ailesinin ve çevresinin dikkatini çekti. Üstün bir müzik yeteneğinin yanı sıra sekiz oktav ses gücüne de sahipti. Arjantin radyosundan gelen bir teklif üzerine gittiği bu ülkede, 1943’te 16 taş plak doldurdu. 1942’de ünlü orkestra şefi Moises Vivanco ile evlenerek İnka Kızılderililerine özgü eski bir Peru müziğini icra ederek Güney Amerika’da aylarca süren turneye çıktı. Sumac, güzelliği, sıra dışı müziği ve renkli yaşamı ile şöhret olmuştu. 1950’de Voice Of The Xtabay albümünü doldurdu. Los Angeles’tan aldığı cazip teklif ile gittiği Amerika’da koloratur soprano sesiyle caz, mambo, bolero, blues tınıları ile şöhret oldu. “İnka Prensesi”, “Perulu Diva”, “Egzotik Müziğin Kraliçesi”, “Dünyanın En Egzotik Sesi” gibi lakaplarla ünlü ses, Güney ve Kuzey Amerika’da ün sahibi olmuştu. İşte Perulu Latin müziğin eşsiz sesi Yma Sumac’ı bugün Türkiye’nin yüzde 99’unun tanımadığına inanıyorum. Yma Sumac’ı görüntüsü ile tanınmamalarına rağmen sesi ile Türk film ve show dünyasının meraklıları bu sesi tanımaktadır. Tirajı yüksek bir İstanbul gazetesinde sanat, sosyete ve magazin muhabiri olarak görev yaptığım yıllarda Ankara’daki Amerikalıların her türlü ihtiyacını karşılayan Türkiye Büyük Meclisi bahçesinde Piex dedikleri bir marketleri bulunuyordu. Küçükesat, Bardacık Sokak’ta Bardacık Apartmanı’nda oturduğum günlerde üst katımda bu alışveriş yerine bakan siyah ırktan bir başçavuş oturuyordu. Eşini de Amerika’dan getirmişti, cana yakın samimi insanlardı. Onlara döneri, şiş kebabı sevdirmiştim. Bir gün akşamüzeri bir resepsiyona katılmak için evden çıkacağım zaman komşum Amerikalı, kucağında koca bir kutu ile kapımı çaldı. Alman malı 10 plak çalan stereo bir pikapla içre giren komşum, daha Türk piyasasında satışa sunulmamış bu cihazı bana hediye getirmişti. Yalnız pikabın bir kusuru vardı, otomatiği çalışmıyor, plakları tek tek koyup dinlemem gerekiyordu. O yıllarda piyasada sadece zeki Müren’in “Bir Muhabbet Kuşu”, “Bir Demet Yasemen” adlı plakları satılıyordu. Pikap hoşuma gitmişi ama çalacak plaklarım yoktu. Amerikalı komşuma bu eksiğimi söyledim. Birkaç gün sonra komşum Frank Sinatra, Elvis Presley, Doris Day, Nat King Cole ve Yma Sumac’ın longplaylarını getirdi. Yma Sumac ve Nat King Cole’un hiç seslerini duymamıştım, Sumac’ı da o gün gelen plak sayesinde tanıdım. Nat King Cole’a, hayran kalmıştım. Halen evimde ünlü şarkıcının doldurduğu bütün albümleri mevcuttur. Yma Sumac ise “böyle bir ses olamaz” dedirtecek kadar güzeldi. O yıllarda Ankara’ya çeşitli nedenlerle ve film galalarında bulunmak için gelen sinema oyuncuları benim eve uğramadan İstanbul’a dönmezlerdi. O yıllarda viski satışı yasak olmasına rağmen üst komşum o eksiğimizi de tamamlıyordu. Bir film galası için Ankara’ya gelen Öztürk Serengil, Eşref Kolçak ve Devlet Devrim adlı oyuncuları evimde ağırlıyordum. Bir ara Öztürk Serengil’e Yma Sumac’ın Longplayını dinlettim. Perulu şarkıcının şarkılarına hayran kalan Öztürk, plağa el koydu. Her ne kadar vermemekte dirensem de Öztürk’e sözümü geçiremedim. Longplayı alan Öztürk, İstanbul’a döndü. Ünlü oyuncu, sahne Showlarında fon müziği olarak Yma Sumac’ın bir şarkısının tiz sesini kullanmıştı. Ünlü oyuncu, bu showu ile hem ün hem de servet sahibi olmuştu. Üst komşum Yma Sumac’ın bir başka albümünü getirmişti, onu da bir dostum kasete aktarmak için aldı. Alış o alış… Bir daha Yma Sumac’ın longplayı geri gelmedi. İşte Türk müzik severler, Yma Sumac’ı tanımasalar da Öztürk Serengil’in fon müziği olarak her zaman dinleme imkânı bulmuşlardır.