Ürkütücü bir tablo
Can Pulak
Can PULAK
Aslında morali güçlü bir yapıya sahibim. Kötümserlikten ziyade iyimserliği beslerim yüreğimde .Gelecekten umutsuzluk, yılgınlık, vazgeçmişlik yerine, umutla bakmayı ve beklemeyi tercih etmişimdir hep..
Ama son zamanlarda farklı bakış açısına doğru yürümeye başladım. Hiç hoş bir yürüyüş değil bu. Ancak böyle bir yürüyüş, insanı gerçekler bulvarına doğru iteliyor galiba. 82 milyonluk koskoca bir ülke, nasıl olur da bu derece köşeye sıkışır? Yanlış bir şey yaptıysak, ülkeyi yanlış yönettiysek bunu düzeltebiliriz. Fakat bırakın düzeltmeyi, yanlışlarda ısrar ve inat edersek, üstümüzdeki kara bulutları dağıtıp, ülkemizi aydınlığa nasıl çıkarabiliriz ki?
İslam dünyasının liderliğine soyunmak doğru ve akıllıca bir iş miydi? Hani biz soyunuruz da, petrol zengini islamın Arap patronları buna göz yumarlar mı? Tarihi bağları filan bırakın bir yana, biz Türk’ler Araplardan hep kötülük görmüşüz, çelme yemişiz, arkadan hançerlenmişiz. Türk’lük gibi yüce bir kavramı, bedevi Arapların arkasına takmaya neden çalıştık ki? Amerika’nın ılımlı İslam maketinin mimarlığına talip olup, büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı etiketine yapışmak, Türkiye’yi Ortadoğu batağının içine sokmadı mı? Dünün güçlü, saygın, bölgede söz sahibi Türkiye’si, son 19 yıldaki sadece içte değil, dış politikada da yaptığı çok büyük ve telafisi imkansız yanlışların faturasını ödemiyor mu şimdi?
Eskinin Türkiye’sini düzeltiyoruz diye tanınmaz hale getirmeseydik, Anayasa’sı ile oynamasaydık, bugün saygın yargısı, güçlü ordusu, dini eğitimle değil milli eğitimle iyi yetişen gençliği, çalışan ve üreten 82 milyon nüfusu ile bambaşka bir Türkiye’ye sahip olacaktık. Büyük Atatürk’ümüzün (yurtta sulh cihanda sulh) talimatına uygun yürüseydik, dört bir yanımız düşmanla çevrili olmayacaktı bugün. Koca Türkiye’nin dün de düşmanı vardı ama bugünkü gibi tek bir dostu kalmamış hale hiç düşmemişti. Yunanistan adalarımıza el koyuyor, Suriye sınırımıza Amerikan destekli Kürt’ler yerleştiriliyor, doğalgaz araştırmalarımıza tüm Avrupa karşı çıkıyor, dünyanın güçlü ülkeleri işlerine gelen biçimde bir Türkiye’yi yaratmaya çalışıyorlar.
Esat’ın zulmünden kaçan 5 milyon Suriye’liyi, sorgusuz sualsiz içimize sokma kusur, hata ve yanlışına ne demeli? Bunun hem maddi ve hem de manevi zararını ödüyoruz şimdi. Bu yanlış, başımıza öyle büyük belalar açıyor,öyle çözümü güç çoraplar örüyor ki,bunun beklenen sonucundan Allah ülkemizi korusun.Göçen Suriye’lilerin boşalttıkları bölgelere, Kürtler yerleştiriliyor artık. Bunu da mı göremiyoruz? Müttefiklerimiz bugün düşmandan beter hale geldi. Sadece Amerika’nın yaptıklarına bakmak yeter. Bugün Rus’larla iyi gibi görünüyoruz. Ancak bugünün yarını da var, Rus’larla aynı çuvala girmenin tehlikeleri saymakla bitmez. Eyyy diye başlayıp sağa sola attığımız nutuklar, bizi nerelere getirdi, görüyorsunuz değil mi? Papa Kürt’lerin ayağına gidiyor. Kürtler papanın pulunu basıyorlar. Tüm terör örgütleriyle birleşen Kürt’lerden papa pullu yeni mektuplar bekleyebiliriz artık.
Üzüntüyle belirtmek zorundayım ki, büyük Ortadoğu projesi adım adım hedefine götürülüyor. Büyük Kürdistan ve Büyük İsrail için adımlar iyice sıklaştırıldı. Bunun karşısına bölük pörçük bir siyaset yapımızla, işimize geldiği şekilde uyguladığımız demokrasimizle çıkamayız. 83 milyon nüfusun kemik gibi birleşmesi, iç ve dış tehlikeleri birlikte savuşturması ve Türkiye’mize kurulan tuzakları hep beraber dağıtması lazım. Ne yazık ki, vaktimizi günlük politikalarla, laf salatalarıyla, itişip kakışmalarla boşa geçiriyoruz. Düşman sadece dışımızda değil, içimizde de bol miktarda var. 7 milyondan fazla mülteci etiketli yabancıya sahibiz. Yine çok miktarda bizi bölüp parçalamak isteyen hainimiz var. Biz asker bir millettik, şimdi askerden de soğuttular milleti. Gençler neredeyse evlerinde yapacaklar askerliği. Bedelli askerlikle birkaç ayda bitiriyorlar işi. Milliyetçilik de eski gücünü kaybetti sayılır. (Biz milliyetçiliği ayaklar altına alan bir anlayışın sahibiyiz) diyen bir iktidara, milliyetçi olarak bilinen bir partinin desteğini acıyla yaşamıyor muyuz bugün?
Bir ülke düşünün ki, milleti ortadan ikiye bölünmüş, karşılıklı diş gıcırdatıp duruyorlar. Bir bölümü dindar görünüp, karşısındaki kesimi dinsizlikle ve hainlikle suçluyor. Bu ülkede yasama-yürütme-yargı üçlüsünün yerini, tek kişinin hakimiyeti ve otoritesi almış. Parlamento işlevini yapamaz halde, denetim mekanizmaları çalışmıyor. Siyasi partilerinde demokrasi yok ki, ülkede geçerli ve sağlıklı bir demokrasiden bahsedilebilsin. Basın özgürlüğü, fikir ve düşünce hürriyeti ağır yaralar almış vaziyette. Fotoğraf olarak bakıldığında gökdelenleri, çok şeritli yolları, alt-üst geçitleri-modern havaalanları filan var ama ruhu yok ülkenin, birlik ve beraberliği dağılmış gibi bir görüntü yaratıyor. Üstelik para darlığı da çekiyor. Merkez bankasındaki ihtiyat akçelerini bile harcamışız. Ama Suriye’lilere, gereksiz yerlere, devlet yönetimine büyük paralar ödüyoruz hala. Hem de (tasarruf şart) nutukları atarak..
Yazacak çok şey var ama,seksenine merdiven dayanmış bir kalbin, bunca acıya dayanacak gücü kalmadı gibi.. Mevcut gücüm ancak, ülkemin ve milletimin iyiliğine dua etmeye yetiyor artık. Bizi bekleyen tehlikeleri görüyor, yıllardır anlatıyor-yazıyor-çiziyorum ama, yanlışta inat ve ısrarı gördükçe, (hatanın neresinden dönülse kardır) gibi sağlıklı ve onarıcı bir zihniyete hala tanık olamayınca, doğal olarak umutlarım da kayboluyor işte.
İktidarıyla muhalefetiyle, okumuşuyla düşünürüyle bu ülkenin geleceğinden sorumlu olanlardan bir ricam var. Atalarımız bize güzel bir Türkiye bıraktılar. Ama bizim nesil, gençlere maalesef çok kötü bir ülke bırakacak gibi. Ne olur bu ürkütücü tabloyu düzeltelim, ne olur üstümüze üstümüze gelen belaları yekvücut halinde dağıtalım, lütfen siyasi kavgaları, karşılıklı hakaretleri, milleti çok rahatsız eden dil ve üslupları bir kenara bırakıp, kaybolmaya yüz tutan umutları daha da çoğaltmayalım.
Yorumlar