Cemre Polat
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, sağlık sektöründeki önemli sorunlara ve çözüm yollarına dair planlarını 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
Azap, yeni dönemde sağlıkta şiddet, doktor göçü ve eğitim gibi konular üzerinde duracaklarını belirtti. Bilimsel ve akılcı çözümler geliştirmeyi hedeflediklerini vurgulayan Azap, genç meslektaşları motive etmek, yurt dışına göç eden hekimlerle iletişimi sağlamak ve halkı sağlık konusunda bilinçlendirmek için çeşitli projeler hazırladıklarını dile getirdi.
TTB'nin toplum sağlığını ve hekimlerin çalışma koşullarını iyileştirmek için kararlı adımlar atacağını ifade eden Azap, bakanlıkla olan ilişkilerini güçlendirmeye hazır olduklarını söyledi.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Azap, sıcaklarla yaygınlaşan ve salgın riski taşıyan norovirüsten korunma yöntemlerine dair öneriler de verdi...
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap
“TOPLUMUN SAĞLIK DÜZEYİNİ YÜKSELTMEK VE TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KOŞULLARINI İYİLEŞTİRMEK İSTİYORUZ”
Gelecek dönemde nasıl adımlar atmayı düşünüyorsunuz? Yeni çalışmalarınız, projeleriniz var mı?
TTB en genel anlamda sağlık ortamı ve tıp eğitimi ile ilgili çok sayıda çalışma yapan üretken bir demokratik meslek kitle örgütü. Sağlık ortamından kastım; sağlık hizmetleri ve hekimlerin, tüm sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşama koşulları. Tıp eğitimi de sadece fakülteyle sınırlı değil, uzmanlık eğitimi ve meslek içi eğitim de buna dahil. Çalışmalar, kollar ve çalışma grupları aracılığıyla gerçekleştiriliyor.
Gelecek dönemde sağlık ortamında yaşanan sorunları, sonuçlarını sayılarla ortaya koyacak; böylece bilimsel ve akılcı çözümler geliştirilmesini sağlayacak saha çalışmaları yapmak, alanın nabzını tutmak istiyoruz. Genç meslektaşlarımızı tabip odalarına üye olmak ve buralarda üretimde bulunmak üzere motive etmek için eğitim programları hazırlamak, onları kollar ve çalışma gruplarına katmak istiyoruz.
Yurt dışına göç eden hekim arkadaşlarla haberleşmeyi ve iletişimi sağlayacak bir platform oluşturmayı düşünüyoruz. Uzmanlık derneklerinin alan bilgilerinden faydalanarak halkı bilgilendirecek yazılı görsel eğitim materyalleri hazırlamak, halkın “sağlık okuryazarlığını” yükseltecek çalışmalar yapmak istiyoruz.
Yeni dönemde, Prof. Dr. Kemal Memişoğlu yönetiminde bakanlıkla ilişkiniz nasıl olacak?
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümü için tüm ilgililerle kararlı ve ısrarlı bir şekilde görüşmeler yürüterek sonuç almak istiyoruz. Bu kapsamda Sayın Bakan Kemal Memişoğlu ile de görüşmeyi umuyoruz.
TTB için iki önemli hedef var: Toplumun sağlık düzeyini yükseltmek ve hekimlerin, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek. Bu iki hedefi sağlamaya yönelik adımlar atılırsa biz de bunlara sonuna kadar destek oluruz. Halkın sağlığını ve hekimlerin özlük haklarını kötüleştirecek her uygulamanın da karşısında oluruz.
“OLUMLU SİYASET YAPMAK TOPLUMA KARŞI SORUMLULUĞUMUZDUR”
TTB yaptığı açıklamalarla özellikle son dönemde ana akım medyada çokça hedef gösterildi. Bu konuda neler söylersiniz?
Maalesef öyle bir durum var. TTB aslında gündelik siyasetten uzak durmaya çalışan sadece halkın sağlığı, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının durumlarıyla ilgili çalışmalar yapan ve kamuoyuna duyuran bir demokratik meslek kitle örgütü. 6023 sayılı yasa ile kurulmuş anayasal güvence altında olan bir kurumuz.
Kuruluş amaçları arasında üyelerinin maddi ve manevi haklarını korumak ve geliştirmenin yanı sıra halk sağlığını korumak ve geliştirmek de var. Burada gözden kaçırılan şey sağlığın sadece tıbbi bir durum olmadığı; Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımladığı gibi biyolojik, fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda iyilik hali olduğu. Dolayısıyla, çevre kirliliğine yol açan bir maden çalışması da yetersiz gıda alımına sebep olan yoksulluk da ruh sağlığını bozan şiddet de TTB’nin ilgilenmesi gereken alanlar. Sonuçta sağlığı belirleyen sosyal, ekonomik nedenler olduğu yadsınamaz.
Biz de bu alanlarla tamamen bilimsel veriler ve bilimsel yöntem ışığında ilgileniyor sorun tespiti yapıp çözümler öneriyoruz. Maalesef bu birileri tarafından siyaset yapmak olarak nitelendiriliyor. Hayır biz gündelik siyaset, olumsuz anlamıyla siyaset yapmıyoruz. Biz halkın sağlığı ve hekimlerin hakları için bilimsel temelle çözüm üreten bir siyaset yapıyoruz. Olumlu anlamıyla siyaset yapmamız, bizim bu topluma karşı bir sorumluluğumuz.
“YURT DIŞINDAKİ HEKİMLERİMİZ İÇİN BİR PLATFORM OLUŞTURUYORUZ”
Yurt dışına giden hekimler için oluşturulacak destek ve yardımlaşma ağının ayrıntılarını paylaşır mısınız?
Henüz geliştirme aşamasındayız. Yurt dışına giden arkadaşlarımızın büyük çoğunluğunun istemeye istemeye, güvenli bir gelecek kurabilmek için kendini mecbur hissettiğinden yurt dışında çalışmaya gittiğini çok iyi biliyoruz.
Ülkemizde sağlık sistemi hekimleri bu kadar zor durumda bırakmasa gitmezler, ülkelerine hizmet etmeyi tercih ederler. Yaptığımız anket çalışmaları da bunu gösteriyor. Hem bireysel hem de tüm toplumun emeğiyle mesleki açıdan gerçekten iyi yetişen insanlarımızı kaybediyoruz. Bu büyük bir kayıp ve buna tahammülümüzün olmaması gerekir.
Giden arkadaşlarımızı geri getirmek mümkün olmasa bile onların bilgi ve birikimlerinden ülke olarak faydalanmamızı sağlayacak, onlara da yurt dışında en azından moral ve destek olma şansı verecek bir iletişim platformu geliştirmeye çalışıyoruz.
“SAĞLIKTA ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN CAYDIRICI BİR YASA ŞART”
Sağlıkta şiddetle mücadele etmek için hekimlere itibarının iade edilmesi gerektiğini söylediniz ve “Sağlıkta şiddet yasası çıkmalı” dediniz. Nasıl bir yasa tasarı önerirsiniz?
Aslında mevcut yasalarda da şiddeti cezalandıracak, caydırıcı maddeler var. Ancak bunlar farklı kanunlar içerisinde ve karmaşık. Dolayısıyla hakimler karar verirken zorlanıyorlar. Farklı uygulamalarla karşılaşıyoruz. Bu farklı maddeleri bir araya getiren, infaz yasasında gerekli düzenlemeleri yaparak cezaları artıran, böylece caydırıcılık sağlayan bir yasa öneriyoruz. Cezalar ne kadar artarsa artsın sorun yine çözülmeyeceğini biliyoruz. Çünkü sorunun kaynağında sağlık sistemindeki aksaklıklar, eksiklikler, yanlış uygulamalar ve bunlardan hekimlerin sorumlu tutulması var.
Yöneticiler sorumluluğu üstlenmek yerine hekimleri hedef gösterecek açıklamalarda, uygulamalarda bulunuyorlar. Şiddeti önleyecek asıl şey, toplumda hekimler ve sağlık çalışanlarının değerinin anlaşılmasını sağlamak ve en yetkili ağızların bunu dillendirmesi.
“RANDEVUDA YIĞILMA SORUNU, MUAYENE SÜRELERİNİN ARTIRILMASIYLA ÇÖZÜLÜR”
Ülkemizdeki randevu sistemi ve muayene süreleri hakkında neler söylersiniz? Hastanelerde onaylı randevu sistemi çare oldu mu?
Sorunun temelinde birinci basamakta çözülebilecek basit sorunların 2. ve 3. basamak hastanelere kayması yatıyor. Çok fazla başvuru var ama hastanelerden muayene randevuları alınamıyor. Daha çok kişiye randevu verilebilmesi için muayene süreleri kısaltılıyor. 10 dakikanın hatta 5 dakikanın altına düşmüş muayene süresinde hekimler hastalarına yeterli hizmeti veremiyor, gereksiz tetkikler yapmak zorunda kalınıyor, tetkik randevuları ve sonuçları gecikiyor.
Hastanın sorunu çözülemeyince tekrar tekrar doktora başvuruyor. Bu da yığılmayı artırıyor. Bugün acil başvuruları da sayılırsa yılda 850 milyon doktor başvurusu var. Her bir kişi yılda 10 defa doktora başvuruyor demek. Bu çok yüksek bir sayı. Muayene süreleri azaltılacağına uzatılsa, birinci basamakta çözümlenemeyecek sağlık sorunları hastanelere yönlendirilse ve birinci basamak hizmetler koruyucu hekimlik uygulamaları dahil olacak şekilde geliştirilse bu mesele çözülebilir. Yoksa doktor sayısını istediğiniz kadar artırın -ki bunun için eğitimden ciddi ödünler vermek gerekiyor- bir işe yaramayacaktır.
“SU VE GIDAYLA BULAŞAN VİRÜSLER YAZ AYLARINDA SALGINA DÖNÜŞEBİLİR”
Artan sıcaklar sebebiyle norovirüs Türkiye’de yayılıyor. Bu gibi virüslerle, salgınlarla mücadele konusunda neler önerirsiniz?
Bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı olarak su ve gıdayla bulaşan bu tür virüslerin yaz aylarında salgınlar yapmasını beklediğimizi söyleyebilirim. Bu tamamen temiz su ve gıda tüketiminin aksamasıyla ilgili. Yazın yiyecekleri sıcaktan ve kirlenmeden korumak daha zor oluyor. El temizliği yeterince ve sık sağlanmıyor. Korunmak için bireysel olarak insanlarımız temiz su ve gıda tüketmeye dikkat etmeli, ellerini özellikle yemek hazırlamadan ve yemeden önce yıkamalı, yiyecek hazırlanan yerlerde yüzeyler düzenli olarak temizlenmeli. Tuvalet hijyenine dikkat edilmeli. İdareciler de gıdaların güvenli üretilip üretilmediğini denetlemeli, şebeke sularının doğru ve yeterli klorlanmasını sağlamalı.