Yerel seçim sonuçlarını doğru okumamız ve sağlıklı yorumlar yapmamız gerekiyor.
Can Pulak
Seçmenin çoğunluğu iktidara sert bir tokat attı ve kendine gel, yaptığın yanlışları düzelt, enflasyonu düşür, geçim sıkıntısını hallet demenin daha fazlasını da söyledi bence. Çökertilen değerleri ve Cumhuriyet kazanımlarını, yıpratılan kurumları da geri istedi öfkeli çoğunluk. Yargının, ordunun, güvenlik güçlerinin, eğitimin, diyanetin siyasetten arındırılmasını, yönetimde mevcut Anayasa çizgisine dönülmesini, özetle dinle politikanın birbirinden kesinlikle ayrılmasını da istiyor. Önce ekonominin halledilmesini ama beraberinde ekonomiyi bu şartlara sürükleyen yanlış yönetimin mutlaka onarılmasını da talep ediyor. Sandıkları patlatan sonuçların altında bunların da bulunduğunu kabul etmeli ve mesajı doğru okumalıyız.
Seçimi CHP’nin tek başına ve kendi gücüyle kazandığı söylenemez. Aldığı oyların önemli bir bölümü, CHP’li olmayan ama CHP’den başka güveneceği bir adres bulamayan, 2-3 milyonluk Türkiye’nin geleceğinden kaygılı ve mağdur insanından geldi. CHP’deki süratli değişim, yeni-genç ve dinamik liderlerin varlığı, tutarlı söylem ve hedefler, iktidar karşıtlarının tümünü CHP’de birleştirdi. Hatta umut iklim ve fırtınası öylesine olumlu bir hava yarattı ki, CHP içindeki sorunları ve tartışmaları da hemen çözüverdi. Şimdi tıpkı iktidar gibi, gerçek muhalefetin tek adresi haline gelen CHP’nin de çok dikkatli ve ülke çıkarlarına paralel bir politikayı yörüngesine hemen oturtması lazım.
Türkiye'nin menfaatleri...
AKP’nin mesajı doğru okuduğunu, ancak kendi doğrularından vazgeçmeye niyetli olmadığını görüyoruz. Böyle bir ortamda Anayasa değişikliği gayret ve kararıyla, zaten çok gergin olan ortamı daha da gerecekler. Oysa Türkiye’nin menfaatleri dindar görünümlü kindar, inatçı ve aklına eseni yapan değil, yanlışlarını düzeltmeye hazır, Anayasa ve yasalara sadık, tüm milleti kucaklayan bir iktidarı işaretliyor. O iktidar çöken ekonomiye can suyu vererek önce tasarruftan başlayıp, sonra da yeni büyük yatırımları durdurup, tarımı ve üretimi ayağa kaldıracak tedbirleri hemen devreye sokmalıdır.
Yapılacak ilk iş, Devlet Planlama Teşkilatını yeniden kurmak ve bunun için deneyimli eski bürokratlardan yararlanmak olmalıdır. Bu teşkilatı kurar ve devreye sokarsak eğer, artık keyfe göre değil, plana ve ihtiyaçlara uygun şekilde hareket eder, yolsuzluk ve usulsüzlükleri önler, vahşi ihaleleri ve vahşi kazanç kapılarını tıkarız. İkinci işimiz yargıyı ülkenin ihtiyacı olduğu ölçüye ve çizgiye hemen çekmek, siyasi tercihlerle atanan hakim ve savcıların yerine, görevini yasaların emrettiği çizgide adil ve tarafsız yapacak yenilerini atamaktır.
Mülteciler dönmeli
Ekonomiyi düzeltebilmek için 12 milyona yakın Suriyeli, Afgan, İranlı, Iraklı ve Afrikalı mültecileri hemen ülkelerine göndermeliyiz. Kendi milleti muhtaç durumdayken, yabancı muhtaçlara kol kanat geren bizden başka bir ülke yok yeryüzünde. Tüm yardıma muhtaç Müslümanlara, çok zengin Müslüman Arap ülkeleri sahip çıkmazken, bize ne oluyor ki? Ne olduğunu biliyoruz ama artık bu tartışmaları sürdürmek yerine, işi hemen akıllı bir biçimde noktalamalıyız. Çünkü zararı sadece ekonomimizi değil, devletin bekasını da, demografik yapımızı da etkiliyor. 13 yılda aldığımız yabancılara 230 milyar dolardan fazla harcamışız. Neredeyse dış borçlarımızın yarısı. Biz üstelik dışardan yüzde 9-10 faizle borç arıyoruz ki günü kurtaralım. Olacak iş mi?
Şu diyanetin sınırsız imkan gelişimi ile özel vakıflara devlet yardımı işini de hemen ele almalıyız. Her yere gereksiz, ihtiyaç olmayan, cemaat sıkıntısı çeken cami yapmak ve her camiye devlet memuru imam ve müezzin atamak yolunu da tıkamalıyız. Bunca imam ve müezzine ne gerek var, onlara polisten ve öğretmenden fazla parayı niye veriyoruz ki? Eskiden cenazeleri yıkar, dualarını okur, dini vecibeleri yerine getirir, belirsiz ücret bile alırlardı. Şimdi çoğunu belediyeler hem ücretsiz, hem de çok daha iyi yapıyorlar. İmamların cenaze namazı ile Cuma namazları dışında başka pek işleri kalmadı gibi. Müezzinler de yıllardır ezanı minarelere çıkarak değil, ya oturduğu yerden mikrofonla okur ya da diyanetin ezanını hoparlöre yansıtarak verir. Köyler hariç şehirlerdeki camilerin temizliğini bile profesyonel firmalar yapıyorlar artık.
Camilerimizin tümünde Müslüman halkımızın ihtiyacı olan hizmetler elbette aksatmadan yapılmalıdır. Ama gereksiz cami yapımına, ihtiyaç olmayan din adamı tayinine ve hele bazı camilerin siyasi karargah olarak kullanılmasına mutlaka mani olunmalıdır. Yine özel ve mevcut iktidar çizgisindeki vakıflara, milletin milyonlarının ulufe gibi dağıtılmasına son verilmelidir. Aslında seçim mesajını doğru okurken, şu hususları da göz ardı etmemeliyiz. İktidar sosyal yardım adı altında 10 milyona yakın haneye destek olurken, evdeki yaşlıya, torununa bakan nineye, sürekli çocuk doğuran anneye bile maaş bağlarken, genel seçim yatırımı olarak 2,5 milyondan fazla genç insanı emekli ederken, tembel ve her şeyi devletten bekleyen, üretmeyen büyük bir tüketici kalabalığının oluşmasına sebep olmuştur. Böyle bir sosyal devlet ve yardım anlayışı, dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur bilesiniz. Ekonomimiz iyi olsa, 500 milyar dolar borç yerine devletin kasaları altın, döviz ve parayla dolu olsa, özetle zengin olsak mesele yok. Ama durumumuz aksine çok feci ve bize tembel değil, sürekli çalışacak bir nüfus lazım.
Seçimden çıkan mesajın iyi okunması kadar, iyi de anlaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle…