Orhan GÜRDİL
Bu başlığı gören okuyucularım hem şaşıracak hem de “Ne alaka?” diyecek. Müsaade buyurursanız anlatayım…
1913’te Fethi Okyar Büyükelçi olarak Sofya’da görev y...
Orhan GÜRDİL
Bu başlığı gören okuyucularım hem şaşıracak hem de “Ne alaka?” diyecek. Müsaade buyurursanız anlatayım…
1913’te Fethi Okyar Büyükelçi olarak Sofya’da görev yapmaktadır. Mustafa Kemal de askeri ataşe olarak Sofya’da görevli bulunmaktadır. Fethi Okyar, Mustafa Kemal’in en yakın dostudur. 2 önemli kişi bir sohbet sırasında iken sefaret kâtibi kapıyı çalıp içeri girerek Sofya’da bir opera sahneleneceğini söyler. Bu habere Mustafa Kemal, “Osmanlı egemenliğinden çıkıp daha yeni bağımsız olmuş Bulgaristan'ın bir opera binası, sanatçıları ve orkestrası var öyle mi?” diyerek duygularını Büyükelçi Fethi Okyar’a aktararak, bu operayı bizzat izlemek istediğini de sözlerine ekler.
Operanın biletleri piyasaya çıkar çıkmaz bittiği için bilet bulunmaması üzerine Mustafa Kemal, Türk kökenli Varna mebusu Şakir Zümre’den yardım ister. Bilet bulununca, Büyükelçi Fethi Bey ve Mustafa Kemal smokinlerini giyerek Georges Bizet'in Carmen operasını izlemek için opera binasına giderler. Salon ağzına kadar doludur. Yerli ve yabancı devlet adamları ve Sofya sosyetesi yerlerini almış, perdenin açılmasını beklemektedir. Kadife perdenin açılması ile opera başlar. Birinci bölümün sonunda salonu dolduran güzide topluluk, sanatçıları ayakta alkışlar. İşte böyle bir atmosfer içinde Mustafa Kemal ve Büyükelçi Fethi Bey'in yanına bir görevli gelerek onları operanın ikinci bölümünü birlikte izlemek isteyen Kral Ferdinand’ın locasına davet eder.
Çok okuyan, müziği seven ve dinleyen Mustafa Kemal’e Kral Ferdinand, “Operayı nasıl buldunuz?” diye sorar. “Olağanüstü Majesteleri!” diye cevap veren Mustafa Kemal, hayatında ilk kez operaya gitmiştir. Ömrü Selanik’te Manastırda, İstanbul’da Şam ve Trablus çöllerinde savaşlarla, mücadelelerle geçmiş olan sarı saçlı, çakmak gözlü Mustafa Kemal’e opera sonrasında konuklar büyük ilgi gösterir. Mustafa Kemal, bu sanat gösterisinden fazlası ile duygulanmış, kaldığı otelde bulunan Şakir Zümre’nin yanına giderek “Şakir, ben şimdi Balkan Savaşı’nda neden yenildiğimiz daha iyi anlıyorum. Biz bunları böyle bilmezdik ama bak operaları bile var. Yetişmiş sanatçıları, müzisyenleri, opera binaları bile var” diyerek gece yarısı içindeki duyguları arkadaşına aktarır. Aradan yıllar geçer...
1924’te Cumhuriyetimiz kurulduktan 8 ay sonra, henüz soyadı kanunu çıkmamıştı. Mustafa Kemal, köşkte bir akşam yemeği vermektedir. Konuklar arasında Fethi Okyar da bulunmaktadır. Gazi Mustafa Kemal, Fethi Okyar’a bir mektup uzatıp yüksek sesle okumasını ister.
Mektupta, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine… Bizler dost ve kardeş SSCB (Sovyetler Birliği) sizlere, Cumhuriyetinizin kuruluşunun birinci yıl dönümünde bir armağan vermek istiyoruz. Moskova Devlet Senfoni Orkestrasını ve korosunu, Beethoven’in dokuzuncu senfonisini seslendirmek üzere, günü tarafınızca belirlenen bir tarihte Ankara’ya yollamak istiyoruz. Bu armağanımızı kabul ederseniz kıvanç duyacağız. Hürmetlerimizle… Vladimir Ilyic Lenin” yazmaktadır.
Baş Yaver Salih Bozok’un da bulunduğu toplulukta, Lenin tarafından gönderilen bu nazik çağrı için herkes memnun olmuştu. Hatta masadakiler “Paşam bu fırsatı kaçırmayalım” der. Gazi Mustafa Kemal, bir an düşünür ve “Çocuklar, bu konseri nerede vereceğiz? Parkta olmaz, kapalı konser salonumuz yok” der. Uzun tartışmalardan sonra Cebeci’de Halk Evi olarak bulunan bina, tadilatla opera salonu haline getirilir, Cumhurbaşkanlığı locası ilave edilir.
Salon, kısa konser ve bale gösterilerine uygun hale getirilir. Rusya'dan gelen konuklar, o yıllarda Ankara’da oteller olmadığı için hali vakti yerinde Ankaralı ailelerin evlerinde konuk edilirler ve 30 Ekim 1924 yılında Ankara’da ilk Senfoni Orkestrası sahne almış olur. Böylelikle Cumhuriyet Senfoni Orkestrası, Türk Opera Balesi, yine Gazi Mustafa Kemal’in büyük gayretleriyle Cumhuriyet Türkiye’sinde kurulmuş olur.