Bu sene kış mevsimi neredeyse hepimiz için hastalıklarla başladı. İnfluenza, Covid-19 varyantları, Beta, RSV derken kendimizi bir döngünün içinde bulduk diyebiliriz. Üstelik beklenen yağışların bir türlü gelmemesi, dolayısıyla havanın kuru olması, mikropların daha uzun süre havada kalarak etkinliğinin artmasına ve salgınların da büyümesine sebep olmaya devam ediyor. Peki bunun ağız içi yaralarla nasıl bir ilgisi olabilir? Neden bireyler ağız içi yaralardan kışın daha fazla muzdarip? Tüm hastalıkların temelinde yatan sebep; hep kuvvetli tutmaya çalıştığımız ama inatla düşen bağışıklığımız.
Öncelikle ağız içi yaralar derken tam olarak nelerden bahsediyoruz detaylandıralım. Bu yaralar aslında bizim 'Aft' olarak tanımladığımız; dudak içi, ağız tabanı, dil gibi yumuşak dokularda çeşitli büyüklüklerde çıkabilen; belirli bir süre sonra kendiliğinden kaybolan oluşumlardır. Toplumumuzda yaklaşık her 4 kişiden birinin hayatının bir döneminde aft çıkardığı biliniyor. Anne ve babalarımıza kızmayalım ama maalesef aftlarda da genetik bir geçiş söz konusu. Yani ebeveynlerimizden her ikisinde aft öyküsü varsa bizde de olma ihtimali yaklaşık 4 kat daha fazla.
B12, demir, folik asit, çinko eksikliği aftların görülmesinde en sık nedenlerden. Öncelikle çocuklar ve sonrasında yetişkinler için, grip gibi uzun süre devam eden hastalıklarda iştahın normalden az olması ve beslenmenin bozulması kış aylarında aftlarda görülme sıklığının artmasını açıklıyor. Stres; menstural dönem, ağız içi travmalar, hormonal değişiklikler, SLS (sodyum lauril sülfat) içeren diş macunlarının kullanımı, besin alerjisini ise aftların diğer nedenleri olarak görüyoruz. Dolayısıyla gençlerde sınav periyodları, çocuklarda ağıza sert oyuncakların sokulduğu küçük yaşlar, diş tedavileri, yetişkinlerin hayatında radikal değişiklikler yaşadığı durumlar yine aftöz lezyonlar için riskli dönemlerdir.
Aftöz lezyonların temel olarak 3 tipi bulunuyor; 1 cm' den küçük olan, genellikle gri- beyaz renkli nispeten daha az ağrılı, yaklaşık 10 gün içerisinde iyileşen minor aftlar; 1 cm' den büyük olan, şiddetli ağrı ve nadiren ateş yapan, iyileşmesi 6 haftayı bulabilen major aftlar ve herpetiform ülserler.
Aftlar süreç içerisinde kendiliğinden iyileşse de özellikle major aftlarda sürecin uzun olması, hastada genel kırgınlık ve ateş hali olması ve yemek yeme, konuşma gibi günlük yaşantıyı bozacak ölçüde ağrılar hekim desteği almanızı işaret ediyor olabilir.
Eğer siz de aftdan muzdarip olan 4 kişiden biriyseniz ve kendiniz başa çıkmakta güçlük çekiyorsanız diş hekiminize randevu oluşturmadan önce muayene sırasında işinizi kolaylaştıracak birkaç tavsiyede bulunacağım.
Elinize not defterinizi alın ve bu soruları iyice düşünerek cevaplayın: aftlarınız ne sıklıkla çıkıyor, daha çok ağzınızın hangi bölgesinde görülüyor, çıktığı günlerde farklı bir şey tükettiniz mi, şu ara hayatınızda bir stres dönemi içerisinde misiniz, yakın zamanda ağır bir hastalık geçirdiniz mi, diş macunu ve fırçanızda bir değişiklik yaptınız mı? Bu soruların cevaplarını önceden düşünmeyi oldukça değerli buluyorum; çünkü muayene sırasında hastalarımız doğal olarak heyecanlanıyor, normalden biraz daha gergin oluyor ve çok basit sorular gibi görülse de o an cevaplamak mümkün olamayabiliyor. Bu da aslında doğrudan hekiminizin tedavi yolunu etkilemiş oluyor.
Aftöz lezyonların tedavilerinde hastalarımıza sunduğumuz ilk basamak nedeni bulmak ve ortadan kaldırmaktır. Hastamızla konuşmamızda neden olarak alerjik bir besinden şüpheleniyorsak bu besini tüketmemesi, geçirilen beslenme bozukluğu nedeniyle bazı vitamin ve minerallerde eksiklik olduğu düşünülüyorsa kan tahlili ve tıp hekiminin bunları reçete etmesi gibi örneklendirebiliriz. Eğer ağrılar nedeniyle günlük yaşantı etkilenmişse o bölgeye sürülecek ağrı kesici ve enflamasyonu azaltıcı lokal ilaçlar önerebiliyoruz. Bu süre de asitli gıdalardan kaçınmak, acı ve ekşi tüketiminin azaltmak, baharat miktarını sınırlandırmak gibi beslenme düzeninizde yapacağınız ufak değişiklikler tahrişi engelleyerek ağrınızın azalmasına yardımcı olacaktır. Ancak şunu unutmamalısınız tüm bunlar genellikle süreci daha rahat geçirmenizi sağlamakla beraber maalesef süreçte ciddi bir kısalma sağlamıyor, dolayısıyla sabırlı olmakta fayda var.
Son olarak özellikle vurgulamak istediğim durum aftların her zaman bu ölçüde masum olmayabileceği. Eğer sürekli olarak tekrarlayan çoklu aftlarınız ve vücudunuzun diğer bölgelerinde farklı şikayetleriniz varsa altında başka sistemik hastalıklar yatıyor olabilir, bu durumda ise tıp hekimleri tarafından detaylı bir tetkik yapılmalıdır, kesinlikle ihmal etmemelisiniz.
Hepinize bol gülümsemeli bir hafta diliyorum.
Kış mevsiminin sürprizi: Ağız içi yaralar
Melike Kiraz Canpolat
Yorumlar