Peribacalarına koruma bandı çekilecek Peribacalarına koruma bandı çekilecek
Çankaya Belediyesi, Muharrem Orucunun 12’nci gününde her sene olduğu gibi bu yıl da vatandaşları “Birlik Aşuresi” için bir araya getirdi. 13 sivil toplum kuruluşunun iş birliği ile Anıtpark’ta gerçekleştirilen etkinlikte, yüzlerce vatandaşa aşure ikram edildi. Halk müziği sanatçısı Hüseyin Turan’ın yanı sıra saz sanatçıları ve ozanlar sahne alırken Pir Sultan Abdal Derneği Semah Ekibi de Kerbela şehitlerini yad etti. Etkinlikte konuşan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “Aşure, çokluğun birliğe dönüşmesinin adıdır. Aşuremizin her zaman kaynayacağına, birlik ve beraberliğimizin devam edeceğine inanıyorum” dedi. Çankaya Belediyesi, her sene olduğu gibi bu yıl da geleneksel “Birlik Aşuresi” etkinliğini Muharrem Orucunun son gününde gerçekleştirdi. Başkentlileri “Acılar dünde kalsın, bir daha yaşanmasın” sloganıyla buluşturan etkinlik, 13 sivil toplum kuruluşunun iş birliği ile Anıtpark’ta gerçekleştirildi. Halk müziği sanatçısı Hüseyin Turan’ın konser verdiği etkinlikte, yüzlerce vatandaşa aşure ikram edildi. Birlik Aşuresi’nde saz sanatçıları ve ozanların yanı sıra Pir Sultan Abdal Derneği Semah Ekibi sahne aldı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in de katıldığı programda, türküler ve deyişler söylendi, dualar edildi. Kazanlarca kaynatılan aşure, dua okunmasının ardından vatandaşlarla paylaşıldı. Taşdelen Kerbela şehitlerini andı Birlik aşuresini birlikte kaynattıkları dernek, federasyon ve vakıflara teşekkürlerini ileten Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, konuşmasında Kerbela’da şehit edilen ehlibeyti andı. Taşdelen, “Hz. Hüseyin ve yoldaşlarının Kerbela’da katledilişinin matemini yüz yıllar geçse de tutmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Hz. Hüseyin ve ehlibeytin katledilişi insanlığın katledilişiydi, zulme boyun eğmeyenlerin katledilişiydi. İnsanlığa, mazluma sahip çıkmak için bu matemi tutuyoruz ve tutmaya devam edeceğiz. Hz. Hüseyin’in de söylediği gibi ‘Zulme direnilmezse, zalime boyun eğilirse bir daha masumlar ayağa kalkamaz.’ O, ölümü göze almıştı. Onun yasını tutmak zalime teslim olmamaktır” dedi. Taşdelen, “Birlik aşuremiz birliğimizin simgesidir” Anıtkabir’in yanı başında bulunan Anıtpark’ta gerçekleştirilen organizasyonda, gelecek etkinliklerin de burada olacağının sözünü veren Taşdelen, “Etkinliğimizi bundan böyle Anıtpark’ta, Atatürk’ümüzün yanında; onun da bizimle burada olduğunu bilerek yapmaya devam edeceğiz” dedi. Taşdelen, “Bu etkinliği Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal’in yanında gerçekleştiriyoruz. Bize engel olmaya çalışsalar da Mustafa Kemal Atatürk sevgisini ve ona olan bağlılığımızı asla engelleyemezler. Birlik aşuremiz birliğimizin simgesidir. Aşure, çokluğun birliğe dönüşmesinin adıdır. Aşuremizin her zaman kaynayacağına, birlik ve beraberliğimizin her zaman devam edeceğine inanıyorum. Çankaya olarak her zaman Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçesi olmaya devam edeceğiz. Yaşam biçimi, mezhebi, düşünce sistemi nedeniyle insanı insandan ayıran gerici zihniyete her zaman ‘Dur’ diyeceğiz. ‘Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız.’ Birlik Aşuremizin sevgiye, kardeşliğe, dostluğa vesile olmasını diliyorum” sözlerini aktardı. Muharrem Ayı, Muharrem Orucu ve aşure Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan Türkiye Kültür Portalı’nda yer alan bilgilere göre: Oruç, Alevilikte çok geniş bir manada yorumlanmakta. Hz. Adem’den beri orucun olduğuna inanılır ve Kur’an ayetleri ile temellendirilir. Bunun doğal bir sonucu olarak orucun Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar ve oradan da kıyamete kadar bütün insanlığın üzerinde farz (zorunlu) olduğuna inanılır. Fakat Alevilik, orucu diğer ibadet ve dini ritüellerinde olduğu gibi çok geniş bir batıni yorum içerisinde değerlendirir. Orucu zahiri ve batıni olarak ikiye ayırır. Orucu, Allah'ın insana verdiği irade sıfatının imtihanı olarak görür. Alevi inancı, insanın aklî ve manevî olgunluğunu ilke edinen ve bu temelde inanç eğitimini oluşturmasından dolayı, bütün ritüelleri sosyal hayatın her alanına indirger. İnsanın her anını bu sorumluluk çerçevesinde yaşamasını hedefler. Muharrem ayı Hicri takvimin ilk ayıdır. Oruç, bu ayın birinde başlar ve on ikisi ila on beşine kadar devam eder. Özellikle Kurban Bayramının birinci gününden itibaren yirmi gün sayılır, yirmi birinci gün oruç tutulur. Bu orucun Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar tutulduğuna inanılır. Muharrem orucu bir oruç ibadetinin ötesinde çok derin mesajlarla dolu dini bir ritüeldir. 10 Muharrem 680 yılında Kerbela’da Peygamberin torunu Hz. Hüseyin, ailesinin ve yakınlarının, o zamanın halifesi olan Muaviye’nin oğlu Yezit tarafından şehit edilmesi; bu orucun bir yas orucu haline gelmesine neden olmuştur. Böylelikle bu orucu tutanlar Allah’a olan ibadetlerini yerine getirirken aynı zamanda yas ile Peygambere ve Ehli Beytine olan bağlılıklarını gösterir. Muharrem orucuna yas olgusunun eklenmesi, bazı yasakları da beraberinde getirmiştir. Muharrem orucunun başlamasıyla eğlence yerleri kapatılır, düğün, nişan, sünnet ve benzeri eğlence türü kutlamalar yapılmaz. Can incitilmez, kan akıtılmaz, et yenilmez, su içilmez; insana zevk veren her türlü eylemden sakınılır. Matemin ruhuna uygun davranılmaya çalışılır. Özellikle su içmeyerek Kerbela’da şehit olan Hz. Hüseyin ve yakınlarının susuzluk ızdıraplarına ortak olmaya çalışılır. Oruç boyunca su ihtiyacı, sulu gıdalar alınarak herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşılması önlenmeye çalışılır ve saf su içilmez. Bununla birlikte saç sakal kesilmemesi, bıçak türü keskin aletlerin kullanılmaması, yumurta gibi canlılık taşıyan herhangi bir nesnenin incitilmemesi, ağacın bir dalının bile kırılmasının yasaklanması gibi bir hassasiyet ön plana çıkar. Muharrem orucunun on ikinci gününden sonra kimileri Kerbela’da Hz. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynel Abidin'in kurtulup peygamber soyunun kesilmeyip devam etmesinin şükranesi olarak ve tutulan orucun kabul olunması için kurban keser, kimileri ise Aşure yapıp dağıtırlar. Aşure, bir tür sıcak, tatlımsı çorba olup tarihi çok eskilere dayanan inançsal bir ritüel olup hala yaşatılmaktadır. Aşure, özellikle Hz. Nuh tufanına kadar giden tarihsel bir derinliğe sahip olup Arapça “on” anlamına gelir. Buğday, fasulye, nohut, kayısı, incir gibi bakliyat ve yemişlerin birlikte kaynatılması ile hazırlanan yiyeceğe “aşure”; bu yiyeceğin hicri takvime göre Muharrem ayında pişirilmesi ve dağıtılması etrafında oluşan uygulamalara ise “aşure geleneği” adı verilir. Aşure adı, dilimize Arapça "aşura" kelimesinden geçmiş olup, İbranice “onuncu” anlamındaki "asor" kelimesinden gelir. Aşure geleneği, İslam mezheplerinde kendine yer bulduğu gibi Musevilerde ve Hıristiyanlarda da farklı isimlerle bilinmekte. Anadolu’nun hemen her yerinde bilinen ve hâlâ uygulanan aşure geleneği, günümüzde düzenlenen çeşitli organizasyonlar yoluyla bir şenlik halini de alabilmekte.

Editör: Ahmet Ertüm