Orhan GÜRDİL Tabi bu başlığı okuyunca günlük hayatımızı paylaştığımız kedi, köpek ve diğer canlı hayvanlarda bahsedeceğimi anlarsınız. Bu arada tüm canlı hayvanlarında v...

Orhan GÜRDİL Tabi bu başlığı okuyunca günlük hayatımızı paylaştığımız kedi, köpek ve diğer canlı hayvanlarda bahsedeceğimi anlarsınız. Bu arada tüm canlı hayvanlarında varlığını korumak biz insanların en tabi görevidir. Son yıllarda bu canlılar karşı işlenen acımasız katliamlar ister istemez hayvan severleri üzmektedir. Mecliste çıkma aşamasında olan bu canlıları koruma kanuna biran önce yürürlüğe sokulması şarttır. Batılı ülkelerde bu canlılar, insan hakları gibi haklara sahiptirler. Hatta sokak hayvanları günleri bile bulunmaktadır. Gerçi bizde 4 Nisan Dünya Hayvanları koruma günü kutlamaktadır. Hayvan sevgisi tarifi imkansız bir duygudur. Benim’ de 8 yaşına kadara beslediğim İngiliz ırkı bir köpeğim vardı. İzmir-Bornova’da dede evinde geçen çocukluğumda o köpeği komşumuz bir İngiliz bir aile vermişti. Yani daha yavru iken sahiplendiğim köpeğe lili adını koymuştum köpeği bana veren İngiliz ailenin en yaşlı anneanne idi. O yaşlı anneannenin adı da lili olarak söylenen bir isim. Rahmetli anneannem ben köpeği lili olarak çağırdıkça bağırır, bana kızardı. Çünkü lili teyze gayet güzel Türkçe biliyordu. Köpek o kadar sadık bir hayvandı ki bir an olsun yanımdan ayrılmaz, uykuya yattığım zamanda karyolaya çıkar ayak uçumda uyurdu. Savaş yılları idi. Subay olan babamın, Sivas’a tayin edilmesi üzerinde mecburen Lili’den ağlayarak ayrılmak zorunda kalmıştım. Anneannem bakacağına dair bana söz vermişti. Lili benden sonra günlerce kapıda beklemiş, yememiş, içmemiş. Bir sabah sokağa açılan bahçe kapısında cansız bedenin bulmuş. Günlerce üzülmüştüm. Bir daha köpek beslemeyeceğime dair kendime söz vermiştim. Ama yine sözümde duramadım. Ankara’da bekar hayat yaşadığım zaman bir köpeğim olmuştu. O’da çok duygulu can bir dosttu. Özel arşivimde birlikte çektiğim fotoğraflar halen bulunmaktadır. Evlendikten sonra rahmetli eşim Birsen Gürdil’de köpek seven biri idi. Yine bir köpek sahibi olmuştuk, köpekle geçen zamanımızı kaleme alsam bir hayvan romanı ortaya çıkardı, köpeğimizde biz yaz tatilinden iken büyük hayvanlar tarafından parçalanmıştı. İstanbul’daki evimizde Mecidiyeköy-Gülbağ Caddesi üzerinde Deniz’den bir hayli uzak. Denizden uzak olmasına rağmen günün 24 saati martıların kavga edercesine konuşmaları tüm gün sürüyordu. Bu civarda oturanlarda bu seslerden rahatsız oluyorlardı. Kışın pencereler kapalı olduğu için sesleri pek rahatsız etmiyordu. Âmâ yaz aylarında hele gece camlar açık serinleyelim derseniz bu martılar cırtlak seslerini dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Bir kusurları daha var. Sık sık dışkıları bırakıyorlar. Bu yörede oturanlar her 3.günde bir balkonlarını veya araçlarını yıkama, yıkatma zorunda kalıyorlar. Merak ettim. Deniz kenarı olmayan bu semtte bu kuşların ne işi var diye. Meğer cadde üzerinde bulunan kasaplar tavuk pişiriciler artık etleri dükkanlarının önüne koyup Martıların karınlarını doyuruyorlarmış. Martılar o kadar evcilleşmişti. Meydanlarda insanlarla şakalaşan güvercinlerden farkları kalmamış. Tabi bu düzene söyleyerek sözümüz kalmadı. İki ayaklı beyaz gövdeli bu canlılara da alıştık artık. Birkaç anımı anlattım. Gelelim bugüne: Asırlardan beri birlikte yaşadığımız bu can dostlarımız kedi ve köpeklere. İstanbul’da kedi sayısı sayılamayacak kadar çok. İstanbullular nedense bu canlıları çok seviyorlar. Doğrusunun söylemek gerekirse hakikaten hepsi güzel sevimli uysal hayvanlar. Aşağı yukarı her binanın önünde bir kedi yuvası mevcut veya kedinin rahat uyuyabileceği bir minder. Su ve yemleri muntazama verilen bu hayvanlar iyice uysallaşmış, sevmek isterseniz hiç itiraz etmiyorlar. Bilhassa sevmeniz için sizlere poz dahi veriyorlar. Geride bıraktığımız yıllarda, Norveçli bir gazeteci İstanbul’da gördüğü kedi bolluğu ülkesine döndüğü zaman ‘’kedi cenneti İstanbul’’ diye bir başlıklı haber yayınlamıştı. Günümüzde kedi ve köpek için bir takım teknik düzenlemeler yapılmıştır. Her belediyenin hayvan barınakları ötesinde evlerinde köpek besleyenler için dijital tedbirler alınmıştır. İçişleri Bakanlığında(Hayvan İzleme) mobil uygulaması ile doğa ve hayvanlara karşı işlediğinde şahit olduğumuz olayları ihbar edebileceğimiz bir sistemi kurmuştur. ’Haydi, hayvan izleme, kodu ile cep telefonunuzla bir tek duşa basmanız kafi gelmektedir. Çevre, doğa Hayvan Koruma Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler anında olayın cereyan ettiği yeri gelip işlem yapmaktadır. Bu arada hayvan severlerin bir birbirleriyle irtibatta olabilmeleri için bir uygulamada mevcut. Android ve İOS cihazları ile vetmapp uygulaması sayesinde veteriner klinikleri kısırlaştırma rehabilitasyon merkezlerini gerekirse harita üzerinden yerleri görmenizde mümkün. Barınaktaki hayvanlara yardım için Res Qwalk sisteminden de yararlanabilirsiniz.