Can PULAK
Bu yüz yılın son çeyreği güzel olmadı. Bizim kuşağa hiç yakışmadı sonuçlar. Cumhuriyetin kazanımlarını ve Atatürk’ümüzün mirasını har vurup harman savurduk.
Şun...
Can PULAK
Bu yüz yılın son çeyreği güzel olmadı. Bizim kuşağa hiç yakışmadı sonuçlar. Cumhuriyetin kazanımlarını ve Atatürk’ümüzün mirasını har vurup harman savurduk.
Şunu samimiyetle itiraf etmeliyiz ki, bize emanet Cumhuriyeti gelecek kuşağa sağlam teslim edemedik. Atatürk’ün emanetini iyi koruyamadık ve kollayamadık. Memleket meseleleriyle ilgilenen sağlı sollu gençleri (siz sadece derslerinizle uğraşın)diyerek devre dışı bıraktık. Şimdi ise gençlerin ilgisizliğinden şikayet edip, haksızlığımızı onlara yüklüyoruz.
Neyse şimdi ağlamanın, günah çıkarmanın, suçumuza adres aramanın sırası değil. Şapkamızı önümüze koyup düşünmeli,85 milyonu kucaklayıp barıştırmanın yolunu bulmalıyız. Böyle bir barışla, sevgi iklimiyle geçmeliyiz yeni yüzyıla. Doğrusunu söylemek gerekirse, mevcut siyaset ve kadrosuyla bunu başarabilmek çok zor görünüyor. Onun için artık siyaset coğrafyasına gençleri yerleştirmeliyiz diyoruz ya..
Türkiye, Cumhuriyetin yeni yüz yılına yakın geçmişteki yanlış ve hatalarını kabul ederek, bunların tümünden arınacak kararlarla girmelidir. Yamalı bohçaya dönen Anayasamızı ve ülkeyi zatürreye çeviren çarpık demokrasi anlayışımızı hemen normale çevirmeliyiz. Evet Parlamenter sisteme mutlaka dönmeliyiz ama, onun da demokrasiye aykırı taraflarını süratle düzeltmeliyiz. Örneğin siyasi partiler Kanunu ile seçim kanununu acilen değiştirmeli, siyasi kadroları liderlerin kararıyla değil, delegelerin oylarıyla oluşturmalı, kontenjan ulufesini kaldırmalıyız.
Gelecek yüzyıla öyle girmeliyiz ki, tüm imtiyazları sıfırlamalı, milletvekili sayısını 300’e düşürmeli, onlara katılacakları oturum başına para vermeliyiz. Yanlış, eksik ve Anayasamıza aykırı çıkacak yasaları yeniden gözden geçirebilecek 100 kişilik tecrübeli bir Senato grubunu da oluşturabilirsek eğer, demokrasimizi ve Parlamenter rejimimizi iyice sağlamlaştırmış oluruz. Sonra bürokrat ve memur kadrolarımızı ele almalı, 2000 yılından sonra yapılan tüm siyasi tayinleri, yeniden devlet personel imtihanından geçirmeliyiz. Öyle yaparsak haksız yere devletin önemli noktalarını işgal eden ehliyetsiz ve liyataksiz personeli de hemen ayıklamış oluruz.
Bir önemli husus da, devlete girerken verilen ve her beş yılda bir yenilenen mal beyanları rezaletidir. Bu beyanlar günümüzde ancak ihbar olursa açılabiliyor ki, şimdiye kadar pek açıldığını da duymuş değiliz. Bunu devlette görev yapacak herkesin yılda bir kere vermesi ve 6 ayda bir incelenmesinin sağlanması halinde, şikayetçisi olduğumuz rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlüğün önüne ciddi ölçüde geçebiliriz.
Adalet anlayışımızı ve yargı işleme sistemimizi, genel şikayetleri dikkate alarak yeniden düzenlemeli, suçluları kolay salıverme yollarını tıkamalı, halkın adaleti parasız aramasının imkanı yaratılmalıdır. Bugün dava açmak, avukat tutmak, mahkeme masraflarını karşılamak dar gelirliler için imkansız hale gelmiştir. Anayasa Mahkemesi ve mahkemeler daha hızlı çalışmalı, Sayıştay raporlarında belirtilen suç ve suçlular mutlaka hakim önüne çıkarılmalı, böylece devleti zarara uğratmanın yada yetim hakkı yemenin ağır bir cezası olmalıdır.
Milli Savunma ve milli eğitim sistemi yeniden düzenlenmeli, paralı askerlik kaldırılmalı, herkes en az bir yıl askerlik yapmalı, Harp okulları ve askeri hastaneler yeniden açılmalıdır. Kapatılan tüm köy okulları tekrar devreye girmeli, köy enstitüsü modeli yeniden ihya edilmeli, imam hatip okullarının çoğu, meslek liseleri haline getirilmelidir. Önümüze gelen ve aklımıza esen yerlerde açtığımız Üniversitelerin çoğu birleştirilmeli ve yarım aydın yetiştirir hale gelen bu eğitim ve öğretim kurumlarımız güçlendirilmeli, kolay profesörlük yolları tıkanmalıdır.
Devlet Planlama Teşkilatının yeniden kurulması ve buraya danışmadan tek bir projenin hayata geçirilmemesi de şart. DPT kaldırılmasaydı eğer, devletin trilyonları uçmadığımız havaalanlarına, gitmediğimiz şehir hastanelerine, üzerinden geçmediğimiz gereksiz köprü ve tünellere harcanmazdı. Bir başka hassas ama çok ciddi bir konu da, dinle devlet işlerini birbirine karıştırmamak, dini siyasete alet etmemek, Anayasa’daki laiklik ilkelerine sadık davranmaktır. 6 bakanlığın toplam bütçelerinden daha fazla para tahsis ettiğimiz Diyanet İşleri Başkanlığının da israfları önlenmeli, yetkileri iyi belirlenmeli, gereksiz cami yapımına ve buralara da devlet memuru imam, müezzin tayinine son verilmelidir.
Aslında yazılacak çok şey var. Ama bunları bir tek yazıya sığdırmak mümkün değil. Yeri ve zamanı geldikçe, (gelecek nasıl bir yüzyıl olmalı) nın detaylarını da yazarız. Keşke bunları, ülkenin geleceğini yönetmeye talip olanlar, hatta kafayı sadece başkan adayına zorlayan 6’lı masa genel başkancıkları da düşünseler ya…