Ahmet Çağatay Bayraktar
Türkiye, 2016’da erişim engeli getirilen ekşisözlük’ten beri ilk büyük ölçekli sosyal medya platformuna yönelik yasağı Instagram’a erişim engeli ile yaşadı. 2 Ağustos sabahı Türkiye’deki 58 milyon Instagram kullanıcısı, popüler sosyal medya uygulamasına erişemezken Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) sorgulama sitesinde de platformun "katalog suçlara uymaması” gerekçe gösterilerek kapatıldığı bildirildi. BTK’nin mahkeme kararı olmadan bir internet sitesini 48 saat boyunca erişim engeli getirme yetkisi bulunurken Instagram’a erişim 10 Ağustos Cumartesi saat 21.30’a kadar devam etti.
Özellikle 2010’lu yıllarda internet yasakları ile tanışan Türkiye’de erişim engeli ve sansüre yönelik tepkiler, gerek sokakta gerekse başka internet platformlarında yankı buldu. 17 Temmuz 2010’da Facebook üzerinden toplanan grup sansüre karşı yürüyüş gerçekleştirmiş, Sansüre Sansür isimli bir grup da sansüre karşı çıkanların bir araya geldiği bir Facebook grubu olarak ortaya çıkmıştı.
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji bölüm başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Doğuş Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Program Başkanı Doç. Dr. İlknur Doğu Öztürk ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Toplumsal Psikoloji Çalışmaları Koordinatörü Prof. Dr. Nebi Sümer 24 Saat Gazetesi için Instagram yasağının sürdüğü 8 gün boyunca toplumun ve bireylerin tepkilerini analiz etti.
Narlı: Kutuplaşma toplu tepkileri engelliyor
Aradan geçen 14 yılın ardından Instagram’a uygulanan yasağın yankıları ise ne sokakta ne de başka internet platformlarında yankı buldu. Zaman içindeki bu değişimi değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji bölüm başkanı Prof. Nilüfer Narlı, siyasi kutuplaşmaya işaret etti. Kutuplaşmanın keskinleştiği toplumlarda eylemlerin geniş kitlelerce benimsenmesinin zorluğuna işaret eden Narlı, 2010 yılında Youtube yasağına karşı birleşen kitlenin farklı siyasi görüşten oluştuğunu anımsattı: “Farklı siyasi görüşlere sahip grupların bir araya gelmesi ve ortak eylem repertuvarında buluşması zordur. Geleneksel medyanın bu tür eylemleri desteklemediği ve sosyal medya üzerinden yapılan çağrıların izlendiği bir dönemde sokak eylemleri çekici olamaz.”
Sümer: Kendini gösterme ihtiyaç haline geldi
Birçok Instagram kullanıcısı VPN ile siteye girmeye devam etse de mevcut X hesabından fotoğraflarını paylaşmaya devam etti. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Toplumsal Psikoloji Çalışmaları Koordinatörü Prof. Nebi Sümer bu durumun Instagram kullanım alışkanlıklarının toplum geneline nüfuz etmesinin bir göstergesi olduğu görüşünde. “Sosyal medya platformları kamusal alanda kendini gösterme aracı olsa da kamusal alanı savunma aracı değil” diyen Sümer, “Burada politik bir direnç oluşturma yerine alternatif yollar arama söz konusu. Zaten çoğunlukta Instagram’ın tekrar açılacağına ilişkin tahminler de mevcuttu. Ama tüm bu düşüncelere rağmen bazı Instagram kullanıcıları fotoğraflarını X’ten paylaşarak kendilerini ifade etmeye devam etti” yorumunda bulundu.
Bu durumun sadece Türkiye’de sınırlı olmadığını söyleyen Sümer, dünyada da ben-merkezcilik ve narsisizmin yaygınlaştığının altını çizdi: “Filtrelerle manipüle edilmiş benliği sunma fırsatının kabul görmesi ve estetik ameliyatların artışından da bunu görebiliyoruz. Sosyal yaşamda da bencillik düzeyinde kendini öncelemek de bu durumda. Fakat yaşanan bu durumu tüm sosyal medya kullanıcılarında genelleştirmek yanlış olur.”
Sosyal medya gerçeklik algısını etkiliyor
Sosyal medyanın bağımlılığının günümüz koşullarında “standartlaştığını” belirten Sümer, “Sosyal medya sunduğu erişim kolaylığı ve nispeten özgür ortama göre şu anda algoritmaların esiri olmuş durumda. Özellikle Elon Musk’ın satın almasıyla X’teki algoritma değişimi olumsuz haberlerin daha çok yayılmasına neden oldu. Olumlu bir ileti daha az etkileşim alıyor. Nitekim insan, hayatta kalma içgüdüsüyle olumsuz haberlere daha duyarlıdır. İnsan psikolojisindeki bu özelliği de algoritmalarda bilerek kullandılar. Bu da insanların sosyal medyaya yönelik bağımlılığını artırıyor. Öteki taraftan gerçek hayata göre sosyal medyadan pompalanan çok sayıda olumsuz haber de kişilerin gerçeklik algısını etkiliyor. Bu da kişilerin kendini yakın çevresine hatta yalnızlığa kapatmalarına yol açabilir” dedi.
Sosyal medyanın tüm bu özelliklerinin yasaklara dayanak oluşturmayacağına işaret eden Sümer, “Şu anda sosyal medyanın bu özellikleri anlamında bir geçiş döneminde olduğumuzu düşünüyorum. Zaman içinde artan bilinç düzeyi ile doğru kullanımın yaygınlaşacağını düşünüyorum. Bununla birlikte saydığımız negatif özellikler uygulanan sansür ve yasakların da dayanağı olamaz” şeklinde konuştu.
Öztürk: Protestolar sokaktan X’e kaydı
Yaşanan süreci iletişim alanında değerlendiren Doğuş Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Program Başkanı Doç. Dr. İlknur Doğu Öztürk, eylemlere neden olan YouTube yasağı ile Instagram yasağının gerçekleştiği dönemlerin sosyal ve teknolojik olarak birbirinden çok farklı olmasına dikkat çekti: “YouTube içeriği ile diğer tüm sosyal ağları besleyebilen internetin bel kemiği özelliğine sahip. Medyayı yapısal olarak dönüştürebildi ve siyaseti de etkilemesi kaçınılmazdı. Diğer bir nokta da Youtube ve Instagram yasaklarının gerçekleştiği dönemlere baktığımızda ise sosyal yapının ve teknolojik farklılıkların karşımıza çıktığını görüyoruz. Toplumda Instagram yasağına neden olan paylaşımın kaldırılması olayında devletin politikasını destekleme eğilimi bir hayli fazlaydı. Devlet için tehdit niteliğinde içeriklerin kaldırılması talebini makul bulanlar yasakçı anlayıştan taraf oldu. 2010’da Youtube yasağına karşı çıkanlar gibi bugün Instagram yasağına itiraz edenler ise tepkilerini X’te ifade ettiklerinde bunu yeterli buluyor. Bu aslında Slacktivizm yani x atınca, bir eleştiri mesajını beğenince kişiler kendini aktivist olarak hissediyor ama bir değişim yaratmakta yetersizdir. X, bugün dijital dünyada bir kamusal alan gibi kabul görüyor. Siyasi konularda bir adalet arayışında, itirazda ve şikâyet edilen durumlarda adres haline geldi. Örneğin siyasal aktörler bile şikâyet ettikleri uygulamalarda X üzerinden mesaj yayınlamayı yeterli bulabiliyor.”
Toplu hareketlerden bireysel tepkilere…
Öztürk, YouTube'un yasaklandığı dönem kullanıcıların yasağa karşı X’te tepkilerini gösterirken Instagram yasağında ise TikTok’a yönelme olduğunu söyledi: “Instagram kullanıcılarının Youtube kullanıcılarından daha bireysel deneyim odaklı olduklarını ifade edebiliriz. Bu farklılıkta yasağa yönelik tepkinin farklılaşmasını etkileme potansiyeline sahip. Instagram yasağı VPN ya da ayarlarda değişiklikler yapılarak bireysel çözüm yolları ile aşılmaya çalışıldı. Youtube yasağında ise aktivist hareketlere katılıma neden olmuştu. Toplumun değiştiğini söyleyebilirim. Ama bu değişim sosyal ağlar bizi kolektivist bir toplumdan bireyci bir topluma doğru dönüştürüyor mu sorusunu sormama yol açan bir değişim.”
Yasak, Türkiye algısını da etkiledi
Instagram yasağının Türkiye’nin Paris Olimpiyatları’nda çizdiği olumlu imaja da zarar verdiğini söyleyen Öztürk, “Demokrasi ifade özgürlüğü, iletişim araçlarına erişim ve kullanma ile iletişim hakkı ile ilişkili. Sosyal medya kullanıcıların etkileşim ve katılım yoluyla iletişim haklarını kullanabildikleri mecra olarak önemli. Sosyal medyanın yasaklanması hem demokratik hakların sorgulanmasını hem de ülkenin imajını etkileyerek ulus markanın zarar görmesi etkisi yaratıyor. Örneğin olimpiyatlar sırasında başarılı ve gündem olan sporcuların yarattığı olumlu imaj etkisiyle ülkemizi merak edenler internet araması yaptığında sosyal medya yasağı haberini gördü. Bu tip yasaklar ülke itibarına zarar vererek yönetim ve ekonomiye ilişkin olumsuz algılamaya neden olma potansiyeli taşıyor” yorumunda bulundu.
Instagram, X gibi mecralar artık sadece paylaşımdan ziyade ekonomik anlamda da hizmet üretilen bir alan oluşturuyor. Çevrimiçi yaşamın içerisinde neredeyse çevrimdışı yaşama dair her şeyin yer aldığını ekleyen Öztürk, “Sekiz günlük Instagram yasağı sırasında ekonomimizin 15,2 milyar lira zarara uğradığı haberleri yapıldı. Platformların kullanım amacına bağlı olmakla birlikte tüketim kültürünün egemenliğini düşününce herkes için olmazsa olmaz diyemesek de kullanım amacımıza bağlı olmak kaydıyla sosyal ağlara bağımlı epey geniş bir kitlenin mevcut” ifadesinde bulundu.
Türkiye'de internet yasakları Erişim yasağına ilk maruz kalan site olan ekşisözlük.com olmuştu. Site, 2006 yılında "esrar" başlığı altına girilen yazılar nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü, uyuşturucuyu özendirme gerekçesiyle yaptığı mahkemeye yaptığı başvuru nedeniyle erişime kapatıldı. Yazının kaldırılması sonra site tekrar erişime açıldı. Site daha sonra Adnan Oktar’ın hakkındaki yazıların kaldırılması talebiyle bir yıl sonra tekrar kapatıldı. 2016’da ise IŞİD'in öldürdüğü Türk askerlerine ilişkin görüntü nedeniyle erişime kapatıldı. Vikipedi ve Wikipedia’ya yönelik sansürler ilk başta "kadın üreme organları", "testis torbası" ve "vajina" gibi başlıklara uygulansa da sitenin karşılaştığı en büyük sansür 29 Nisan 2017'de başladı. Sitenin İngilizce sayfasında “Kuzey Suriye'nin Türkiye tarafından işgali", "Devlet destekli terörizm" ve “Suriye iç savaşında dış müdahaleler" yer alan başlıklar yasağın gerekçesi olarak gösterildi. Bu maddeler arasında sadece “Devlet destekli terörizm" sayfasının Türkçesi bulunurken ilgili maddede Türkiye ile ilgili herhangi bir ifade yer almıyor. Anayasa Mahkemesi yasağın 2019’da kaldırılmasına karar verirken gerekçeli kararın Ocak 2020'de Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla birlikte Vikipedi tekrar açıldı. Atatürk'e hakaret ettiği için Türkiye'de suç teşkil eden videoların kaldırılması sonrası Mayıs 2008'de yasaklanan YouTube Ekim 2010'da açıldı. Suriye iç savaşının gündemde olduğu 2014'te dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ofisinde geçtiği iddia edilen bir ses kaydı nedeniyle 27 Mart 2014’te mahkeme kararı ile kapatıldı. Kaydın siteden kaldırıldığı 3 Haziran’da erişim tekrar açıldı. Aynı nedenle yasaklanan diğer platform ise Twitter oldu. Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmesine dair görüntülerin yayınlanması gerekçesiyle Twitter Nisan 2015’te tekrar erişime kapandı. Sonraki yıllarda ise Twitter’da sansür, atılan gönderi veya hesaplara yönelik devam etti. Sosyal medya platformları haricinde ise Kanada menşeli hikaye yazma ve okuma sitesi Wattpad ve çevrimiçi oyun uygulaması Roblox da yasağa takılan platformlar arasında yer alıyor. |