Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar

Yaz aylarına girerken çevre gündeminde yer alan konular arasında göllerdeki çekilme yer alıyor. Peki Türkiye'nin en büyük iki gölü olan Van Gölü ve Tuz Gölü'ndeki güncel durum ne? Uzmanlar koruma eylem planlarına rağmen her iki gölün kirliliğe ve yanlış sulamadan kaynaklı kuraklığa maruz kaldığı görüşünde. Türkiye’nin iki büyük gölünün konumları farklı olsa da çevrenin olumsuz şartlarından aynı derecede etkileniyor. Doğal güzelliklerinin yanında her iki göl de bulunduğu çevrede yaşayan insanlar için birer ekonomik kaynak görevi görüyor. Geçmiş yıllarda kirlilik ve kuraklık ile tehdit altında olan Türkiye’nin en büyük iki gölündeki son durumu uzmanlar 24 Saat'e anlattı. 3 bin 713 metrekare alanı ile Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü’nde 2022 Kasım ayında 30-40 cm’e varan çekilmeler yaşanmıştı. Bu çekilme oranının fazla olması küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak görülse de Van Gölü’nü asıl tehdit eden sorun evsel atıkların göle arıtılmadan deşarj edilmesi.

"Ekolojik değerlerin ekonomik karşılığı olmaz"

Akkuş, atık su arıtma tesislerinin önemine vurgu yaptı.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Dr. Mustafa Akkuş, diğer tüm coğrafi oluşumlar gibi Van Gölü’nün de yıllar boyu değiştiğini belirterek, “kuraklık Van Gölü’ndeki çekilmeyi tetikledi demek doğru değil” şeklinde konuştu. Akkuş, “kuraklığı ortaya çıkaran birçok neden var iklim değişikliği ise bu nedenlerden yalnızca birisi” diyerek Van Gölü’nü tehdit eden asıl sorunun kirlilik olduğunu vurguladı: “Van Gölü oligotrofik bir göl. Yani düşük besin tuzu ve verimliliği bulunan, fitoplankton, zooplankton dip faunası ve besin tuzları yönünden fakirdir. Ve deniz seviyesinden yüksekliği 1648 metre. Biyoçeşitliliği ve özümseme kapasitesi düşük olduğu için gölün etrafındaki çalışmayan arıtma tesisleri tehlike oluşturuyor. Van Gölü’nün etrafındaki bütün arıtma tesisleri hiçbir ekonomik kaygı güdülmeden çalıştırılmalıdır. Çünkü ekolojik değerlerin ekonomik karşılığı olmaz.”

Her ilçeye bir arıtma tesisi gerekiyor

Van Gölü Havzası Koruma Eylem Planı 2021'de yürürlüğe girmişti.

Van Gölü çevresinde Tuşba ve Erciş ilçelerinde ileri biyolojik arıtma tesisleri bulunuyor. Fakat Akkuş’a göre bu tesislerin tam kapasite ile çalıştırılmasının yanında Van Gölü çevresindeki illerde de arıtma tesislerinin kurulması gerekiyor: “Van Gölü çevresinde ne kadar ilçe varsa o kadar sayıda arıtma tesisi olması lazım. Van Gölü’nün sınırında aynı zamanda Bitlis de bulunuyor. Bundan dolayı Van Büyükşehir Belediyesi’nin arıtma tesisi tek başına işe yaramaz. Tatvan, Adilcevaz, Ahlat ve Muradiye ilçelerinin göle kıyısı var. Bunların hepsine arıtma tesisi olması yetmez, bu tesislerin tam kapasite ile çalıştırılması gerekir. Yapılacak tesislerin de fiziksel Vdeğil ileri biyolojik arıtma tesisi olması, gölün ekosistem dengesini koruması için önem taşıyor. Çünkü fiziksel arıtma sadece süzme işlemini yapıyor. Ama ileri biyolojik arıtmada evsel atık sularda bulunan azot-fosfat yükünün göle karışması engelleniyor."

Salda Gölü'nde su seviyesi kritik düzeyde Salda Gölü'nde su seviyesi kritik düzeyde

Bu yıl yağışlar yüzde 30 azaldı

Dr. Erol Kesici

Her mart ayında Türkiye'deki en büyük doğal kuluçka alanlarından olan Tuz Gölü ve çevresindeki sulak alanlara gelen flamingolar 2022 yılında gölde yaşanan kuraklıktan etkilenmiş ve birçok flamingo ölmüştü. Tuz Gölü üzerine uzun yıllar çalışmalar yürüten Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve göl uzmanı Dr. Erol Kesici, kuraklık tehlikesine bağlı olarak yaşanan bu çevre felaketinin tek sorumlusunun küresel iklim değişikliği olmadığı görüşünde. Bu yıl içinde bölgedeki yağışların yüzde 30 oranında azaldığını söyleyen Kesici, Tuz Gölünü asıl tehdit edenin yanlış su politikaları olduğunu vurguladı: “Yağışların az olmasının yanında bu yaz şiddetli bir kuraklık yaşanabilir. Yağış olsa bile yeraltı suları azaldı ve toprak hala kuru. Bu da Tuz Gölü havzasını olumsuz etkiliyor”. Geçen yıl yaşanan kuraklıkta “başka gölden su taşınması” fikrinin bilimsel olarak yanlış olduğunu belirten Kesici, “Taşıma suyu ile göl kurtarılmaz. Çünkü her gölün ve denizin kendine özgü bir su yapısı ve çeşitliliği var. Ve göller sadece su biriken çukur demek değil. Çevresiyle, havzasıyla, oluşturduğu mikrokliması ile bir doğa parçası. Başka gölden gelecek mikroalglerden bakterilere kadar istilacı türler göle büyük zarar verebilir” şeklinde konuştu.

"Kuraklığın en önemli sebebi yanlış su politikaları"

Flamingoların ölümünde en önemli etken olarak yanlış sulama gösteriliyor. (AA)

Bölgede vahşi sulamanın da Tuz Gölüne zarar verdiğini vurgulayan Kesici, “Karasal iklime sahip İç Anadolu’da bol sulama gerektiren şeker pancarı ve ayçiçek ekimine izin verildi. Bu bitkiler de yer altı sularını yoğun şekilde kullanıyor. Bir gölü sadece yağışlar beslemez, aynı zamanda yer altı su rezervinin de yeterli olması gerekir. Göller aynı zamanda yer altı suları ile de beslenir. Gölü besleyen suların yüzde 80’i tarımsal vahşi sulamada kullanılıyor. Bununla birlikte izinli veya izin alınmadan açılan sondaj kuyusu var. Sondaj kuyuları artık su çekmek için 300 metreye kadar inmek zorunda. Bu uzunluk her yıl artıyor. Yer altı sularının çekilmesiyle de dev obruklar oluşuyor. Sadece göl yüzeyini koruyarak Tuz Gölü korunmaz. Gölü bir havza olarak ele almak gölün çevresini de korumak gerekiyor. Çünkü Tuz Gölü sadece bir kaynağı değil aynı zamanda bölgenin mikroklimasını sağlayan önemli bir etken. Konya ve Tuz Gölü çevresinin de kuş göç yolları açısından dünyanın en önemli ikinci rotası. Burada sadece geçen yıl susuzluktan ölen flamingolar değil, farklı türden birçok kuş geçiyor. Biyoçeşitliliğin korunması da Tuz Gölü için hayati öneme sahip” şeklinde konuştu.

Editör: Anadolu Ajansı