Erva Gün
Kamuoyunda deniz salyası veya deniz sümüğü olarak bilinen müsilaj sorunu, 2021 yılında Marmara Denizi’ni kapladığı görüntülerle hafızalara kazındı. Denizdeki bitkisel planktonun çevresel faktörler nedeniyle aşırı çoğalmasının bir sonucu olarak deniz suyuna salgıladıkları sümüksü, şeffaf, yapışkan organik maddeye müsilaj deniyor. Atık suyun doğrudan veya dolaylı olarak Marmara Denizi'ne dökülmesi müsilajı ortaya çıkararak denizdeki yaşamı tehdit ediyor. Müsilaj oluşumunu tetikleyen diğer nedenler arasında iklim krizine bağlı olarak deniz sıcaklıklarının yükselmesi de görülüyor.
Marmara Denizi'nde ilk olarak 2007 yılında tespit edilen müsilaj, 2021 yılında ciddi artış gösterdi. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 6 Haziran 2021’de müsilaj sorununa karşı Marmara Denizi için oluşturulan 22 maddelik eylem planını açıklamıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, sanayi odaları, STK'lar ve birçok uzmanın katkılarıyla hazırlanan eylem planı ile Marmara Denizi'ndeki kirliliğin azaltılarak müsilajın temizlenmesi hedeflenmişti.
“Yüzeyde gördüğümüz müsilaj, toplam müsilajın binde biri kadar bile değil”
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizinde müsilajın tekrardan oluşmaya başladığını belirtti.
Deniz ortamında ekolojik bir stresin ortaya çıkmasıyla müsilajın oluştuğunu belirten Sarı, “Deniz suyu sıcaklıkların yükselmesi, kirliliğin çok fazla olması ve tabii ki Marmara Denizi’nin orijinal yapısı gereği dikey karışımları sınırlandıran bir yapıda bulunması, yani bu üçlü tetikleyici bir araya geldiğinde müsilajın ortaya çıkması tetiklenmiş oluyor” dedi.
Sarı, müsilajın genellikle sonbaharda yani durağanlığın maksimum olduğu zamanlarda ortaya çıktığını dile getirerek yüzeye çıkmadığı için bahar aylarında sular ısınmaya başladığında yüzeyde görünmeye başladığını dile getirdi. “Yüzeyde gördüğümüz müsilaj toplam müsilajın binde biri kadar bile değil” diyen Sarı, müsilajın denizin yüzeyinden 30 metre derinliğine kadar olan kısmında örümcek ağı gibi kaplanarak binlerce kilometreye yayıldığını söyledi.
Erken müdahaleyle müsilaj sorunu çözülebilir mi?
Sonbaharda müsilajın oluşmaya başladığını hatırlatan Sarı, şunları söyledi:
“Yüzeye çıkmasındaki etkiyi veya denizin dibine çöktüğünde ekonomik ve ekolojik etkileri kısmen de olsa azaltmak mümkün. Büyük bir kısmı kümeler haline gelerek denizin dibine çöküyor. Mercanlar, midyeler, süngerler ve yengeçler gibi dipte yaşayan organizmaları büyük oranda etkiliyor. Sonbaharda müsilaj oluşmaya başladığında hızlı bir şekilde harekete geçilirse bazı zararları, etkileri azaltılabilir.”
Kaçak avlanma, endüstriyel atıklar ve nüfus yoğunluğu müsilaj oluşumunu nasıl etkiliyor?
Sarı, “Müsilaj, 1729 yılından beri Akdeniz havzasındaki denizlerde yani Cebelitarık Boğazı'ndan Azak Denizi'ne kadar olan bölgede bilim dünyasının bildiği bir olaydır” dedi. Ancak 2021 yılında felaket boyutuna ulaşan müsilajın doğal olmadığını aktaran Sarı, “Marmara Denizi’nde kirlilik çok yüksek. 25 milyon insanın evsel atığının yüzde 51.7’sini ileri arıtma sistemiyle arıtabiliyoruz. Geriye kalanı doğru düzgün arıtmadan Marmara Denizi’ne boca ediyoruz. Bahsettiğim bu oranı şöyle örnekleyeyim; Marmara Denizi çevresinde yaşayan her iki kişiden birinin atığı hiç arıtılmadan denize ulaşıyor” dedi.
Marmara Denizi'nin yıllardır bir atık çukuru olarak kullanıldığını söyleyen Sarı, “Üçlü tetikleyici dediğimiz yani deniz sıcaklıklarındaki yüksek artış, kirliliğin yüksek boyutta olması ve deniz şartlarındaki durağanlık devreye girdiğinde müsilaj ortaya çıkıyor. Müsilajın bugün felaket boyutunda ortaya çıkmasının sorumlusu insandır” dedi.
“50 senedir atık çukuruna döndürdüğümüz Marmara için çalışmalar yetersiz kaldı”
2021 yılında 5 binden fazla insanın katılım sağladığı çalıştayların yapıldığını dile getiren Sarı, tüm tarafların bir araya gelerek 22 eylemden oluşan "Marmara Denizi Eylem Planı"nın ortaya çıktığını dile getirdi. Eylem planının hazırlanış şeklinin doğru olduğunu vurgulayan Sarı, plan çerçevesinde yapılan faaliyetleri şu şekilde anlattı:
“Eylem planını iyi uygulamaya başlamıştık. Plan 6’sında ilan edildi, 8’inde çalışmalara başlandı. Onun arkasından 300’den fazla Türkiye’nin farklı noktalarından gelen denetçi Marmara Denizi çevresindeki sanayi kuruluşlarını denetlediler. Marmara Denizi’nin atık yükünü hafifletmek için uygulamalar yapıldı. Marmara Denizi özel çevre koruma bölgesi ilan edildi. Denize deşarj edilecek atıklar için limitler yasal olarak yeniden düzenlendi. 22 eylemin 14 tanesi Marmara Denizinin atık yükünü hafifletmeye yönelikti. Yapılanları değersiz bulmuyoruz lakin 50 senedir atık çukuruna döndürdüğümüz Marmara bizden çok daha fazlasını ve hızlı bir şekilde yapmamızı bekliyordu.”
Sarı, eylem planında amacın yeni bir müsilaj oluşumunun önüne geçmek olduğunu hatırlatarak, “2021 yılında Marmara Denizi'ne deşarj edilen evsel atıkların yüzde 51’ini arıtıyorduk. 2024 yılında arıttığımız miktar yüzde 51.7 olarak kaydedildi. 3 yıl içerisinde evsel atıkları biyolojik arıtmaya tabii tuttuğumuz başarı yüzde 0,7 yani bu oran yüzde 1’den bile düşük” dedi.
“Denizin hepimizin yardımına ihtiyacı var”
Müsilaj sorununun giderilmesine ilişkin görüşlerini de aktaran Sarı, sözlerini şöyle noktaladı:
“Çok acil olarak denizin atık yükünü hafifletmemiz gerekiyor. İlkbaharda müsilajın felaket boyutunda yüzeye çıkıp olağan hayatı etkilememesi için yapılması gereken en önemli şey şu anda denizin atık yükünün hafifletilmesidir. Yapılmış ama etkin çalışmayan artırma tesisleri var. Bunların çalışmasını sağlamamız lazım. Sanayi kuruluşları ruhsatlarını alırken çevreyi kirletmeyeceklerini taahhüt ettiler. Bu taahhütlere uymalarını sağlayarak denetimlerin yapılması lazım. Diğer taraftan ulusal bazda kampanya yaparak insanların daha az atık çıkarmasını sağlayıp denize yardım etmemiz lazım. Mesela siz bir hafta içerisinde 1 litre çamaşır suyu kullandığınızda 1 milyon litre deniz suyun kirletmiş oluyorsunuz. Bir hafta içerisinde 1 litre atık yağı lavabomdan döktüğümde 1 milyon litre deniz suyunu kirletmiş oluyoruz. Siz de, ben de bunu yarı yarıya veya daha fazla azaltabiliriz. Denizin hepimizin yardımına ihtiyacı var.”