Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin son gelişmeleri değerlendirdiği bir basın toplantısı düzenledi.
İnşaat Mühendisleri Odası’nda yapılan toplantıda ortak açıklamayı Pelin Pınar Giritlioğlu okudu. İktidara Kanal İstanbul ısrarından vazgeçerek depremden etkilenen Hatay’ın yaralarını sarma çağrısı yapan Giritlioğlu, şunları söyledi:
"Rezerv alanın plandan üstün olamayacağını ısrarla vurguluyoruz"
“Kanal İstanbul projesi, afet risklerine karşı çareymiş gibi sunulmaktadır. Oysa büyük bir gayrimenkul ve rant projesidir. Özel proje alanları, yat limanları, eko-turizme yönelik fonksiyonları, özel eğitim ve sağlık alanları ile rezerv alanın amacına tümüyle aykırı bir niteliğe sahiptir. Bu durum, projenin kamu yararına aykırılığını, özel yarara hizmet ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. ÇED olumlu kararına itirazımızın temel nedenlerinin başında, rezerv alan olarak planlanan alanın İstanbul’un 1/100 bin ölçekli plan kararlarına taban tabana zıt plan kararları gelmektedir. Rezerv alanın plandan üstün olamayacağını ısrarla vurguluyoruz. Tüm bu sebeplerle TMMOB’a bağlı odalar olarak plansız ve hukuksuz Kanal İstanbul projesine ve onun boşa düşen ÇED olumlu kararına 5 yıl sonra bir kez daha hayır diyoruz. Rasyonellikten, bilimden, hukuktan, akıldan uzak bu projeye ısrarınızdan bir an önce vazgeçin.”
5 yıl sonra gelen keşif kararına tepki
Kanal İstanbul projesi, 13 Ağustos 2012 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, İstanbul’da afet riskini önlemek amacıyla üç farklı alandaki ruhsatsız, iskânsız ve afet riski altındaki yapıların tasfiyesi ve bu alanların yeni yerleşim alanı olarak kullanılması için yetkilendirilmesiyle başladığının anımsatıldığı açıklamada öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
"Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED olumlu kararına karşı açılan davalarda, ilk keşif ve bilirkişi incelemesi 24 Mart 2022 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Farklı uzmanlık alanlarından oluşturulan 15 kişilik bilirkişi heyetinde yalnızca bir şehir plancısının bulunmasının yanı sıra, birçok disiplinde bilirkişi eksikliği de dikkat çekmiştir.
Hazırlanan bilirkişi raporu 2023 Mart ayında yeniden dosya numarası alarak Danıştay'da görülmeye devam olunan dosyaya sunuldu. Bir kısım uzmanlıklar bakımından itirazlarımız bulunmakla birlikte bilirkişi raporu esas itibariyle yoruma ve şüpheye yer bırakmayacak biçimde planlanan kanal ve yeni şehir projesinin yaratacağı/yarattığı tahribatı ispatlamaktaydı.
"Sessiz sedası ihaleler yapıldı"
Aradan geçen süreç içerisinde Kanal İstanbul Yenişehir Projesine ilişkin 1, 2. 3. Etap planları hazırlanıp yürürlüğe girdi. Bu süreçte Toplu Konut İdaresi tarafından ise sessiz sedası ihaleler yapıldı. Tarım ve mera alanları üzerinde yüksek yoğunluklu konut inşaatları başladı. Fakat bu süreçte İBB’nin imar planlarına açtığı davada plan iptaline karar verildi.
ÇED iptal davasında yürütmeyi durdurma başvuruları reddedildiği halde neredeyse 5 yıl geçmesinin ve bilirkişi raporunun sunulmasının ardından Danıştay 4. Dairesi herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmaya karar verdi. Kanal İstanbul ve yeni şehir projesine ilişkin olarak verilen ÇED Olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle 2020 yılında açılan davanın bilirkişi incelemeleri 14-15 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirildi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde, 08.30 dan 12.00 ye kadar mahkeme heyeti (Danıştay 4. Daire başkan ve iki üyesi ile ve iki tetkik hâkim olmak üzere 5 hâkim), içinde şehir plancısı, gemi mühendisi gibi bazı disiplinlerden uzmanın bulunmadığı bilirkişi heyeti (21 kişi), davacı ve davalı taraflar, avukatları, proje konusunda uzmanlar ve halktan katılımcılar (yaklaşık 200 kişi) toplantıya katıldılar.
Toplantı sırasında davacı taraftan ilgililere ve uzmanlara birkaç dakikalık son derece kısıtlı süreler tanındı, davalı tarafın ise adeta bakanlık faaliyetlerinin tanıtımını yapan sunuşlara mahkeme başkanı tarafından tolerans gösterildi. Başkanın bu tavrı, keşif boyunca da devam etti. Bu tutum, mahkemenin konuya ilişkin yanlı tutumunu açıkça ortaya koymuştur. Bilirkişi incelemesi ve keşif gezisi iki gün sürmüştür."
Açıklamada mahkemeye ve bilirkişilere şu çağrılar yapıldı:
"Derhal yürütmeyi durdurma istiyoruz"
"Bu beş yıl içinde verilmeyen yürütmeyi durdurma kararı, İstanbul’un hassas ekosistemleri üzerinde telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkarmıştır. ÇED Olumlu kararına ilişkin açılan ve Yasa uyarınca ivedilikle görülmesi gereken davada yürütmeyi durdurma kararı gecikmeksizin verilmelidir.
2020 tarihli Nihai ÇED Raporu sonrası yürürlüğe giren ve defalarca değişen hukuksuz planlar ve ardından gelen ihaleler bugün dava konusu ÇED sürecini konusuz ve anlamsız bırakmıştır.
"ÇED raporunun eklerindeki itiraflara dikkat çekiyoruz"
ÇED raporunun eklerinde, Kanal İstanbul’un olası etkileri açıkça ortaya konmaktadır. Kanal İstanbul’un aktif fay hatlarının üzerinde yer aldığı, tsunami ve heyelan riski yarattığı, arkeolojik eserler üzerinde yüksek etki yaratacağı, hassas ekosistemlere etki edeceği, vb. konular ayrıntılı biçimde eklerde belirtilmesine rağmen, çevresel etki değerlendirilmesinin nasıl olumlu kabul edildiği anlaşılamamaktadır.
Suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanımızı, hassas ekosistemlerimizi, arkeolojik mirasımızı yok edecek olan, planlama ilke ve esaslarını göz ardı eden, hukuksuz Kanal İstanbul ve yeni şehir projesinden bir an önce tümüyle vazgeçilmelidir.
Ortada bu kadar büyük bir hukuksuz planlama süreci varken ve davada söz konusu ÇED ile planların hiçbir bağı kalmamışken, bilirkişi heyetinde şehir ve bölge planlama, koruma alanında uzman mimar, su ürünleri ve su bilimleri, peyzaj mimarlığı, halk sağlığı alanlarından da bilirkişi bulunmaması, bilirkişi heyetinden çıkacak kararın bilimsel niteliğinin yeterliliğini tehlikeye düşürmektedir.
"Hatay başta olmak üzere deprem bölgelerinin yaralarını sarılmalı"
Hassas ekosistemleri, arkeolojik mirası ve İstanbul’un geleceğini tehlikeye atan Kanal İstanbul yerine, depremin etkileriyle sarsılmış insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak bir zorunluluktur. Hükümeti, rant odaklı projeleri derhal durdurmaya, Hatay başta olmak üzere deprem bölgelerinin yaralarını sarmaya ve toplumun gerçek ihtiyaçlarına odaklanmaya davet ediyoruz."