TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti'nin kayyumların kültürel tahribatlarını araştırmaya yönelik verdiği grup önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin karşı oylarıyla reddedildi.
Önerinin gerekçesini açıklayan DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, şunları söyledi:
"Bir belediye başkanını veya meclis üyesini sadece göreviyle ilgili bir suçlama nedeniyle görevden uzaklaştırabilirsiniz. Bunun dışında hiçbir gerekçeyle hiçbir belediye başkanını görevden uzaklaştıramazsınız. 'Darbe Anayasası' diyorsunuz ya, bu haldeki bir anayasanın bu hükmünü bile uygulamıyorsunuz. Kayyum rejimi, gayrimeşru bir rejimdir. AK Parti'ye oy vermiş seçmenlerin önemli bir bölümü de kayyum rejimini doğru bulmuyor.
Kayyum artık kültürel bir soykırıma dönmüş durumda. Biz, belediyelerde çok şey yaptık. Nüfusu 2 milyon olan Diyarbakır'da her musluktan temiz içme suyu akıyor. Bu, o şehrin bütün altyapı sorunlarını çözdüğümüz anlamına geliyor. Kadın çalışmalarıyla 100 yıllık fark yarattık belediyelerde. 14 il ve ilçe merkezinde kurulu 21 kültür-sanat merkezimiz vardı, hepsini kapattınız."
"Kayyum ataması hukukun çiğnenmesidir"
Kayyum uygulamasını iktidarın kendi ayağına sıktığı bir kurşun olarak niteleyen Saadet-Gelecek Grubu Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan, DEM Parti'nin önerisi üzerine şunları söyledi:
"Eğer bu başkanların görevden alınmasını gerektirecek bir durum olmadığı halde kayyum atanmış, başkanlar görevden el çektirilmişse zulüm edilmiştir. Gerçekten o başkanlar bazı suçlara karışmış, görevden el çektirilmelerini gerektiren bir durum varsa, eğer bu da millete açıklanmamışsa bütün milletin vebali AK Partililerin üzerindedir.
Kayyum ataması hukukun çiğnenmesidir. Kendiniz seçemediğiniz bir yere bir genelge ile halkın seçtiği başkanı görevden almak hem ona hem de ona oy veren halka saygısızlıktır. Siyasi kariyerlerini seçilmişlerin atanmışların üzerinde olduğunu söyleyerek geliştirenlerin seçilmişlere yaptığı baskıyı anlamak mümkün değil. Bu yaptığınız uygulamalar, darbe sisteminin, baskı rejiminin devamının bir unsudur. Bugün bu tasarruf iktidarın kendi ayağına kurşun sıkmasıdır, halkı devlete düşman etmesidir."
"Görülen, kayyumlar üzerinden siyasetin şekillendirilmesidir"
İYİ Parti Edirne Milletvekili Mehmet Akalın ise kayyum uygulamasına karşı olduklarını belirterek şöyle konuştu:
"Kayyum meselesi yalnızca hukuki bir mesele değil, aynı zamanda siyasi, toplumsal ve insani bir meseledir. Bir belediye başkanının tutuklanması ve ardından yerine kayyum atanması, bizlere Türkiye'deki yönetim anlayışının demokrasi, hukuk ve adalet ilkeleri üzerinden ne denli sarsıldığını bir kez daha göstermektedir.
Kayyum, bir nevi hukukun etrafından dolaşarak siyasi sonuçlar elde etme çabasıdır. Bizler kayyumun hiçbir durumda ve hiçbir biçimde kabul edilemeyeceğini savunuyoruz. Çünkü kayyum, demokrasiyi ve halkın iradesini hiçe sayan, siyasetin elinden alınması gereken bir güçtür. Eğer bir belediye başkanını görevden alıyorsanız, bunu hukukun çizdiği sınırlar içerisinde yapmalısınız. Ancak bizde görülen, kayyumlar üzerinden siyasetin şekillendirilmesidir."
"Özer, 'Ben senin suçlu olabilme ihtimalinin ihtimalini sevdim' diyerek içeride tutuluyor"
Esenyurt Belediyesi'ne kayyum atanma sürecine ilişkin hatırlatmalar yapan CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, iktidarın kayyum politikasına şu sözlerle tepki gösterdi:
"Kayyum hangi partinin belediye başkanına nereden ve nasıl gelirse gelsin tamamına karşı olduğumuzu buradan belirtmek isterim çünkü biliyoruz ki esas olan ve kutsal olan millet iradesi, biliyoruz ki egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Esenyurt Belediye Başkanı gözaltına alındığında gizli bir soruşturmadan bahsedildi ama gördük ki soruşturma gizli değildi çünkü basına olabildiğince fazla açıklama yapılmıştı. Ahmet Özer savcı karşısına çıktı, iddiaları yanıtladı ve herkes gördü ki iddianameler fos, iddialar boştu ve bunun peşinden tutukluluğa itiraz edildi. Okurken sandım ki savcının bütün iddialarını reddeden bir hakim var. Bugün Ahmet Özer içeride nasıl tutuluyor biliyor musun? 'Ben senin suçlu olabilme ihtimalinin ihtimalini sevdim' diyerek içeride tutuluyor, içi boş iddialarla içeride tutuluyor. Ahmet Özer, Profesör Doktor Ahmet Özer'dir ve sorunu söyleyeyim: Dün giden avukatına söyledi. Münir Karaloğlu kim? İçişleri Bakan Yardımcısı. Peki, o Bakana verdikleri raporları Abdullah Gül'e ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırdı mı? Evet, ulaştırdı; yalanlayın şimdi. Tayyip Erdoğan da Abdullah Gül de kendisinden ayrıca rapor istedi bu konunun çözümüyle ilgili."
Gelecek-Saadet Grubu Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün de TBMM Genel Kurulu'nda yenidoğan çetesi davasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Silkin Ün, partisinin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun da davayı takip etmek üzere duruşmaya katıldığını belirterek, çetenin ortaya çıkış sürecini detaylı bir şekilde anlattı. 2016 yılında bir kadın doktorun Sare Davutoğlu’na gönderdiği e-posta ile durumun ortaya çıktığını ve dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun talimatıyla inceleme başlatıldığını ifade eden Silkin Ün, “Kasım 2016’da hazırlanan teftiş raporuna rağmen Bakanlıkların konuyu basit para cezalarıyla kapatmaya çalıştığını gördüğümüzde, sorunun yalnızca çete ile sınırlı olmadığını, kamu kurumlarında da ciddi ihmaller olduğunu anlıyoruz” dedi.
Silkin Ün, bu süreçte ihmali bulunan kamu görevlilerinin de yargı önüne çıkarılmasını talep etti. Ayrıca Davutoğlu’nun davada tanık olarak dinlenmek istediğini ve yargılamaların 2022’den değil, ilk teftiş raporunun hazırlandığı 2016’dan başlatılması gerektiğini belirtti.