Çevre

Uzmanlar uyarıyor: 2030 yılında 'su açığı' su krizine dönüşebilir!

Kırmızı alarm veren iklim değişikliği, su kıtlığını da beraberinde getiriyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Su Konseyi 86. Guvernörler Toplantısı kapsamında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin su stresi altında olduğunu bildirdi. Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız ise Türkiye'nin 'Ulusal Su Verimliliği Seferberliği' kapsamında yürüttüğü çalışmaları ve su kaynaklarının doğru yönetimi için yapılması gerekenleri aktardı.

Abone Ol

Esin Özdemir

Son yıllarda iklim krizi; kuraklık, su kıtlığı, orman yangınları ve türlerin yok oluşu gibi birçok sorunun küresel ölçekte artmasında en önemli faktörler arasında. Türkiye de küresel iklim değişikliği etkilerinin yoğun hissedildiği bölgelerden biri olan Akdeniz kuşağında bulunması nedeniyle 'yüksek risk grubu taşıyan' ülkeler arasında yer alıyor. İklim krizi, su kıtlığını da beraberinde getirirken 'su verimliliğinin' nasıl sağlanacağı ise tartışma konuları arasında. Tarım ve Orman Bakanlığınca başlatılan "Ulusal Su Verimliliği Seferberliği", "su verimliliği uygulamalarının hayata geçirilmesini" hedefliyor. 

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Su Konseyi 86. Guvernörler Toplantısı'nda, kişi başına düşen bin 313 metreküp kullanılabilir su miktarıyla, Türkiye'nin su stresi altında olduğunu bildirdi. Su kaynaklarının korunması ve verimli kullanılması için önemli yatırımlar yaptıklarının altını çizen Yumaklı,  "21 yılda bugünün fiyatlarıyla 2,4 milyar lira, yani 80 milyar dolar kaynak aktararak 10 binden fazla projeye imza attık" dedi. 

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız ise su krizine ilişkin yürütülen çalışmaları 24 Saat'e değerlendirdi.

"Türkiye, bölgesel kuraklık ülkesi"

Türkiye’nin iklim değişikliği etkisi altında olan bir ‘bölgesel kuraklık’ ülkesi olduğunu vurgulayan Yıldız, su kaynaklarının bölgelere göre eşitsiz dağıldığını belirtti. Öte yandan, nüfus artışına işaret eden Yıldız, kaynakların hızla kirlendiğine dikkat çekerek, “Suyumuzu çok verimli kullanmalıyız. Ancak çalışmalara rağmen su verimliliğinin önündeki en büyük engellerin su yönetiminde çok başlılık, yetki ile sorumluluk karmaşası ve kurumsal kapasite eksikliği olduğu görülüyor. Bu eksikliklerimizi hızla tamamlamak zorundayız. Aksi taktirde, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün açıklamalarına göre, 2030 yılında bazı havzalarımızda su bütçesinde oluşacağı öngörülen su açığı, su krizine dönüşebilir” ifadelerini kullandı.

 “Ekonomi de su krizinden doğrudan etkilenecek”

Gerekli önlemler alınmadığı takdirde su krizinin ekonomiye ve tarım sektörüne nasıl bir yansıması olacağını da aktaran Yıldız, artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimlerinin tarımsal ürünler üzerinde doğrudan etki gösterebileceğine dikkat çekti. Söz konusu etkilerin birçok sektöre zincirleme reaksiyonlar şeklinde olumsuz yansıyacağını kaydeden Yıldız ekonomiye yönelik olası olumsuzlukları özetledi:

“İklim değişikliğinin tarım ürünleri üzerindeki doğrudan etkisi, yağmur suyuna bağımlı ve sulama sistemleri ile yapılan tarımsal üretimin miktar ve kalitesinin düşmesiyle kendini gösterir. Su kaynakları, tarımsal ve endüstriyel üretimin temel girdisi olduğu için ekonomi de su konusunda yaşanacak krizden doğrudan etkilenecek.”

 “Kuraklık ve taşkın eylem planlarındaki tedbirlerin hızla alınması gerekiyor”

Bölgesel kuraklıkların tarımsal verimliliği azalttığının ve üretimi düşürdüğünün altını çizen Yıldız, kalitede azalma sorunları yaşandığına değindi.

Bununla birlikte, havza ölçeğinde hazırlanan kuraklık ve taşkın eylem planlarındaki tedbirlerin hızla alınması gerektiğini ekleyen Yıldız, “Sıcaklıklardaki değişiklikler, yağışlar ve toprağın nem miktarındaki değişim; bitkilerin fizyolojisini değiştirdiğinden, tarım zararlılarının ve patojenlerin çoğalmalarına ve daha uzun süre hayatta kalmalarına sebep olur. Bu da gıda kaynaklı hastalıklarda artışların yaşanmasına yol açar” cümlelerine yer verdi.

Yıldız, söz konusu olumsuzlukların, yerel ölçekte çiftçilerin ekonomik gelirlerine, daha geniş alanda yaşanması durumunda ise ülkemizin gıda güvencesini de olumsuz etkileyeceğini vurguladı.  

“Ulusal Su Verimliliği Seferberliği, önemli katkılar sağlayacak”

Türkiye’de su verimliliğine ilişkin yürütülen çalışmaları aktaran Yıldız, geçmişte Akarçay, Batı Akdeniz ve Yeşilırmak Havzası’nda, ‘Nehir Havza Yönetim Planları Kapsamında Ekonomik Analiz ve Su Verimliliği Çalışmaları İçin Teknik Yardım Projesi’ çerçevesinde bazı çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti.

Proje doğrultusunda su verimliliği bileşeni altında içme-kullanma suyu kullanımları, tarımsal sulama ve endüstriyel su kullanımları için verimliliği iyileştirici çalışmalar gerçekleştirildiğini söyleyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu projenin dışında ülkemizde suyun verimli kullanılması konusunda ilgili kurum ve kuruluşların ayrı ayrı plan ve programları mevcut. Ancak bugüne kadar ulusal ölçekte bir verimlilik çalışması plan ve programı yapılmadı. Bu nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından geçen yıl başlatılan Ulusal Su Verimliliği Seferberliği, ülkemizin su kaynaklarının tüm kullanım alanlarında en verimli bir şekilde kullanılmasına ve mevcut tüketim alışkanlıklarının olumlu yönde değişimine çok önemli katkılarda bulunacak.”

"İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkileri artarak devam ediyor"

İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisine ve Ulusal Su Verimliliği Seferberliğine de değinen Yıldız, "Ülkemizde su yönetiminin karşı karşıya olduğu riskleri son birkaç yıldır gerek tarımsal gerekse içme ve kullanım suyu alanlarında bölgesel olarak yaşadık. İklim bilimciler ve meteoroloji uzmanları, ülkemizin büyük bölümünde  iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz  etkilerinin artarak devam edeceğini söylüyor" dedi. 

Suyun verimli kullanılmasının geçmişten çok daha önemli duruma geldiğini vurgulayan Yıldız, Su Verimliliği Seferberliği konusunda, "Yasal Düzenlemeler ve Kurumsal Kapasite Geliştirme" ile ilgili adımların atılması gerektiğine dikkat çekti.