Plajlarda "mavi bayrak" tartışması
Haber: Deniz Ali Tatar
Yaz aylarının gelmesiyle beraber vatandaşlar, yurdun dört bir tarafındaki denizlerde serinlemeye devam ediyor. Akdeniz ve Ege plajlarını tatilciler doldururken, denizlerin temizliği akla geliyor. Türkiye Çevre Vakfı'nın hazırladığı 2023 raporuna göre Türkiye, 551 mavi bayraklı plaja sahip. Bu sayı önceki seneye kıyasla 20 plajın daha mavi bayrak aldığını gösteriyor. Ancak İstanbul plajlarındaki durum bu tablonun tam tersini işaret ediyor; Marmara Denizi’nde bulunan atık kirliliği ve müsilaj gibi çevre felaketlerinin denizlere büyük zarar verdiğinin altını çizen uzmanlar İstanbul’da 16 plajın mavi bayrağının iptal edildiğini belirtti. Şile’de bulunan Sofular Plajı bu sene "mavi bayrağı" koruyabilen tek İstanbul plajı olurken, konu hakkında Deniz Biyoloğu Vahit Alan ve Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, 24 Saat’e değerlendirmelerde bulundu. Alan, denizlerdeki kirliliğin yaz aylarında kıyılara olan ilgi nedeniyle arttığını söyledi. Gökoğlu ise, tatil bölgelerinde denizlerin temiz olduğunu ve insanların rahatlıkla denize girebileceklerini söyledi.
[caption id="attachment_352963" align="alignnone" width="2560"] İzmir, Eski Foça, Mersinaki Koyu[/caption]
Alan: “Plaj işletmecileri, mavi bayrağa para ödemek istemiyor”
Mavi bayrağın deniz temizliği referansı olmadığına dikkat çeken Deniz Biyoloğu Vahit Alan, konu hakkında şu şekilde bir değerlendirmede bulundu: “Mavi bayrağın, daha çok kıyıdaki tesislerle ilgili kriterleri var ve tabi su numuneleri alıp direkt hastalık nedeni olan ‘e. coli’ gibi bakterilere de bakılıyor. O plajların giderek azalma nedeni muhtemelen plaj işletmecilerinin mavi bayrağa para ödememe istediğindendir. Ülkemizdeki denizlerin temizlik konusundaki durumları plajlar çerçevesine indirgenemeyecek kadar fazla. Sonuçta 8300 km kıyı uzunluğu olan bir ülke ve kıyı şeridinde yaşayan popülasyonla oranlayınca aslında kıyıda taşıma kapasitesine yönelik bir çalışma ile ilgili bir durum söz konusu. Özellikle yaz aylarında kıyılara olan ilgi, kirliliği daha da artırıyor.” dedi. Deniz kestanelerinin temiz denizlerde bulunması konusunda önemli bir aracı olduğuna da dikkat çeken, ancak yerli deniz kestaneleri ile bir çalışmaları olmadığını söyleyen Alan: “Geçmiş çalışmalarımızda, yerli deniz kestanesi türlerinin diğer yabancı türler tarafından baskılayarak sayılarının azaldığı bilgileri mevcut. Bu durumu bizim çalıştığımız alanlarında yoğun yabancı istilacı tür baskısı yüzünden yerli türlerinin görece az olduğunu söylemek mümkün.” diye belirtti.
Gökoğlu: “Denizlerimiz çok temiz, gönül rahatlığıyla girilebilir”
Mavi bayrak alan plajların temiz plajlar olduğunu söyleyen Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Bölümü Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, temiz denizler konusunda Türkiye’de bir sorun olmadığını söyledi. Tatlı su oranının yüksek olduğunu söyleyen Gökoğlu, denizlerin kirlenmesinde insan etkisinin çok olduğunu söyledi: “Marmara Denizi ve İzmit Körfezi’ndeki kirliliklere bakıldığında, insan etkisi gözlemliyoruz. Tabi bu noktada müsilaj etkisini de görebiliyoruz. Müsilaj, alglerin hücre dışına polisakkarit salgısıyla ortaya çıkıyor. Zehir saçtığını söyleyemeyiz, örnek alıp incelemek gerekiyor. Ve orada hangi mikroorganizma çoğalmış ona da bakmak gerekiyor. Tabi görüntü anlamında ciddi bir kirlilik oluşturuyor ve bunun için temizlik çalışmaları çok ciddi bir süreç gerektiriyor. Ancak Antalya Körfezi ve Konyaaltı’nda bulunan plajlarımızda bir sıkıntı gözlemlemedik. Tatil plajlarında bir sıkıntı yok ve buralarda insanlar, rahatça denize girebilirler.” dedi. Antalya’da deniz temizliği için ciddi bir çalışma yürütüldüğüne işaret eden Gökoğlu: “Akdeniz Üniversitesi ve Antalya Büyükşehir Belediyesi, müsilaj olmaması için ve denizlerin temiz kalması açısından bir protokol imzaladı. Körfeze akan akarsular var ve bu bölgede bir denetleme söz konusu. Örnekler alınıyor ve takip ediliyor. Girdi olan yerler tespit edilip, pis bir görüntü oluşturacak her şey engellenmeye çalışılıyor.” diyerek bir özetlemede bulundu.
Deniz kestanelerinin denizi temizlemede önemli bir faktör olduğunu da belirten Gökoğlu, bu durumu şu şekilde özetledi: “Yerli deniz kestaneleri, otçul olarak besleniyor. Denizlerdeki yosunları yiyorlar ve denizlerde temiz bir görüntü oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ancak kirlilik açısından temizleme gibi bir şey yapmaları söz konusu değil, bir araştırma yapmak lazım o konuda.” diyerek açıkladı. Deniz kestaneleri hakkında bilgi veren Gökoğlu, Kızıl Deniz'den gelen kestanelere dikkat etilmesi gerektiğini vurguladı: “Akdeniz’de yerli deniz kestaneleri ve Kızıl Deniz’den gelen deniz kestaneleri var. Kızıldeniz’den Akdeniz’e geçen uzun dikenli deniz kestanesinin dikenlerinin ucunda zehir mevcut. Ancak bu zehir öldürücü değil, acı verici bir tür ve yerlilerden çok farklı. İlk kez Kaş’ta keşfedildi ve kıyılarımızda da iyice çoğalmaya başladı. Akdeniz ve Karadeniz’de bolca tespit edildiği gibi, Marmara Denizi’nin girişine kadar da ulaşmıştı. Geçen yılki sonbahar mevsimine doğru, bazı yerlerde bu kestanelerin ölümlerine şahit olmaya başladık. Ve zaman ilerledikçe bu türün yavaş yavaş kaybolmaya başladığını gözlemledik. Yerli siyah deniz kestaneleri ise, Akdeniz’deki falezlerde azalmaya başladı ve daha çok Ege kıyılarında görülüyor. Bir patojen olayı ve ya ufak kirlerden etkilenme olduğunu düşünmekteyiz.” diye özetledi.
Yorumlar