Orhan GÜRDİL
Yüzyıllar boyu dünya insanı yüzlerce kez dehşet veren çeşitli skandallarla yüz yüze gelmiştir. Pek çoğu unutulmuş, bazıları ise film konusu olup beyaz perdeye aktarılm...
Orhan GÜRDİL
Yüzyıllar boyu dünya insanı yüzlerce kez dehşet veren çeşitli skandallarla yüz yüze gelmiştir. Pek çoğu unutulmuş, bazıları ise film konusu olup beyaz perdeye aktarılmış, bazıları roman olup kütüphanelerin tozlu raflarında kala kalmıştır. Bugün sizlere Lübeck Felaketi, diğer bir adıyla Thalidomide Faciası’ndan bahsedeceğim. Bir nevi tıp skandalı da sayılan bu olay tarihe facia olarak geçmiştir.
Çeyrek yıl önce tüberküloz aşısı insan sağlığını bulaşıcı verem hastalığından korumak için üretilmiş ve piyasaya Almanya’da sürülmüştür. Aşının imalinde Nazilerin Yahudiler başta olmak üzere değersiz insan saydıkları akıl hastası, sakat kişileri ortadan kaldırmak için esir kamplarında deneyler yapan bazı vahşet düşkünü doktorların da bulunmuş. Satışa çıkarılan tüberküloz aşısını kullanan özellikle kadın hastalarda bir süre sonra baş gösteren ölümler üzerine Thalidomide adlı ilacın satışı yasaklanmış.
Toplama kamplarında ilacın deneyleri sınasında da pek çok insan hayatını kaybetmişti. Yapılan araştırmalar sonunda verem hastaları için imal edilen ilacın içine yanlışlıkla karışan etkin tüberküloz mikrobunun ölümlere ve sakat doğumlara sebep olduğu anlaşıldı. İlacın olumsuz etiklerinin yeterince değerlendirilmeden kullanıma sokulmuş olduğu ortaya çıktı.
1956’da Almanya’da bir firma tarafından grip tedavisi için geliştirilip piyasa sürülen ilacın arkasındaki kişi Nazi kamplarında yüzlerce Yahudi üzerinde denenen ilaçların uygulayıcılarından Thomas Muncker idi.
1957 yılında Nazi kamplarında çeşitli tıbbi deneylere katılanlar Thalidomide’i sakinleştirci ve kusma önleyici olarak kullanıma sundular. “Mucize ilaç” sloganı ile özellikle hamile kadınlar tarafından kullanılmaya başlandı. İlacı kullanmaya başlayan gebe kadınlar kısa bir süre sonra bulantı kusma yakınmalarından rahatsız olarak doktorlara başvurmaya başladılar.
Tekrar ele alınan ilacın gebelikte kullanımının güvenliği için çalışmalar yapılmadığı anlaşıldı. Ne var ki bu ilacı kullanan pek çok kadının dünyaya getirdiği çocukların hemen hemen hepsinde aşırı sakatlıklar meydana gelmekle kalmamış, zihinsel bozukluklar da meydana çıkmıştı. Thalidomid’in gebelerde kullanımına bağlı olarak yaklaşık iki bin bebeğin ölümüne 15 bin kadar da masum çocuğun gelişimsel sorunlarla doğmasına sebep olmuş.
Bir tıp skandalı olarak tarihe geçen bu olaydan ABD ve Türkiye tabiri caizse ucuz kurtuldu. ABD Gıda ve İlaç İdaresi olarak bilinen FDA, Thalidomide gerekleri yerine getirmediği için ülkede kullanımını yasakladı. Türkiye de ABD’nin bu yasağına uydu. Amerika’da ilk başlarda gebe kadınların dünyaya getirdiği az sayıda çocuklar ne yazık ki sakat olan talihsiz bebeklerdi.
Gebe insanların dünyaya getirdiği yüzlerce sakat çocuğun ve doğum sırasında hayata gözlerini yuman kadınların hayattan kopmaları üzerine ABD’de Frances Oldham adlı bir bilim insanı ilacın dünya genelinde kullanımına mâni olmuş ve adını altın harflerle “Kelsey” diye yazdırmıştır.
Türkiye’de Ord. Prof. Süreyya Tahsin Aygün ve Prof. Dr. Şükrü Kaymakçalan adlı başarılı tıp uzmanı bilim adamları bir facianın önüne geçmiş kahramanlardı. Anılarına saygı duymamız gerekir.
Kanada’da Thalidomide mağduru 95 kişinin olduğunu açıklayan Federal Sağlık Bakanı Rona Ambrose bu ilacı üreten firma adına dava açarak sakat doğan her çocuğun ailesine 125 bin Kanada doları nakit ödeme talebi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştur.